SADECE DÜŞÜNÜN...35...

Özgür DENİZ - 14.10.2020

Aklından zorun yoksa; önyargın aklının önünde barikat değilse; aklın, eylemlerini kontrol eden hâkim olabiliyorsa; aklın, seni hileden, hurdadan, numaradan, yanlıştan koruyorsa; aklın, seni aldanmaktan, aldatmaktan, aldatılmaktan uzak tutuyorsa; aklın, vicdanından fışkıran değerleri hayatına pusula kılmanı sağlıyorsa; aklın, içindeki kötülükleri iyiliğe tedvir eylemene yardımcı oluyorsa; aklın, sana kötü ile iyiyi ve yalancı ile doğru olanı tefrik ettirebiliyorsa; aklın, seni cehaletten ve tutsaklıktan tiksindiriyorsa; aklın, seni şerefsizce ve uyuşturucu nasihatlerden tiksindiriyorsa; aklın, senin kutsal olgularla yönlendirmenin önünde barikat olabiliyorsa; aklın, senin özgürlük dolu, adil, eşit, ahlaklı, barış dolu, sevgi yüklü, paylaşımcı, sınıfsız, sınırsız bir hayata yönlendiriyorsa ve böylesi bir hayatı aramanda pusula oluyorsa işte o akıl ne güzel akıldır, kurban olayım öyle akla. Ki, zaten şayet bir aklım var diyorsan, var olan o akıl haddizatında böyle bir akıl olmalıdır, çünkü akıl böyle olması ve bu minvalde işlevsel kalması için verildi sana. Ama sen aklını kullanmaktansa ona uymayı tercih ettin, ediyorsun ve bu durumda tahmin edilemeyecek zararlara davetiye çıkarıyor bu durum. Niye göz göre göre, bile isteye kendini ateşler içine atıyorsun? Aklım var diyorsan, o aklı göster hayatında. Nasıl mı? Ortaya koyduğun eylemlerinle yani verdiğin kararlarınla, yaptığın seçimlerinle, gittiğin yolunla, sergilediğin tavırlarınla, gösterdiğin karakterinle, iletişim becerinle, toplumsal ilişkilerinle. Senin yoksulluğa mahkûm edeni senden yoksunluğa öyle bir mahkûm et ki, son nefesine kadar bunun acısını unutmasın. Zira akıl böylesi durumlarda müracaat edilecek ve yakılacak bir ışıktır. Pezevenklik, ibnelik, puştluk için kullanılacak ve düşürülecek, süründürülecek bir nimet değildir akıl ey insan denilen mahlûk!

 

Bir ara bir kitapta olacak galiba, şöyle bir tanımlama okumuştum ve efsane bir tanımlamaydı yemin ederim. Fedakârlığın iki taraflı olduğunu söylüyordu ve birisi feda olurken diğer kâr ediyorsa orada fedakârlık yoktur diyordu. Aman Tanrı’m nasıl böylesi ince bir noktayı keşfediyordu o insan? Haddizatında bizim hayat hikâyemizin de özetiydi bu. Birileri bitevi feda olurlarken, birileri bu feda oluşlardan hep kâr etmişlerdi onursuzca. Ama hala da feda olalım istiyorlardı. Ki, zaten elan da değişmiş değildir bu telakki, aynı şekilde sürmektedir. Lütfen şöyle hayatı bir temaşa ediniz yahut film şeridi gibi gözlerinizin önünden geçiriniz, mutlak doğru değil midir bu? Önümüze bir olgu koyarlar, o olguyla zerre iltisakları olmadığı halde varmış gibi gösterirler, biri iki nutuk çekerler ve birilerinin o yolda feda olmalarını sağlarlar sonra da gelsin kârlı kazançlar, dökülsün önlerine nimetler, güldürsün yüzleri servetler. Birileri feda olurlarken birileri hep ihanet ederler yani. Veyl olsun böylesi karanlık ve kirli vicdanlara! Sonra da kendilerine hakikati haykırınca sizleri ihanetle tavsif ederler, asıl hainler kendileri oldukları halde. İşte akıl dediğin şey budur, gizlenmiş hakikatleri farkedip, olaylara o hakikat ekseninden bakıp, onurlu eylemler ortaya koyabilmenin yolunu bulabilmektir. Yalancılara yalancı olduklarını söyleyebilmektir. Asıl hainlerin yüzlerine; hain sizlersiniz diyebilmektir. Biraz da biz yaşayalım be, zaten ömrümüz yaşayamadan geçti gitti, hep biz mi fedakârlık edelim, domuz gibi ömürleri semirmekle geçmiş komprador pezevenkler yaşamasınlar biraz da diyebilmektir. Ahhh be insançocuğu! Ah şu dilim bir özgür olsaydı...

Tarih: 14.10.2020 Okunma: 357

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?