SÖMÜRÜ DÜZENİ...

Özgür DENİZ - 02.11.2020

Mutfağa, lavabonun yanına, bir çöp kovası koyun, zaten vardır, içine meyve artıklarını atın, zaten atıyorsunuzdur, ağzını açık bırakın, bırakmazsınız ama bırakın bakalım. Sonuç nedir? İrili ufaklı tüm sinekler üşüşür bir saate kalmaz değil mi? İsterseniz evde açık tek bir yer kalmasın farketmez. O sinekleri mutlaka görecekseniz, davetiye çıkarmışsanız. Mutfak, sinekler yüzünden, tiksinti verici hale gelir biraz sonra değil mi? Hatta sinekler evin tüm odalarına dağılırlar ve huzurunuzu yok ederler. Ve sizler her yerde biteviye sinek kovalarsınız. Aklınıza o çöp kovasını boşaltmak ya da artık miadı dolmuşsa atmak pek gelmez de mi? Gelir ve gereken yapılır diyelim, ya gelmezse ve gerekeni yapmazsanız ne olur? Malum sonuç. Oysa kökten çözüm ya kovayı atmak ve yenisini getirip koymak ya da boşaltmak ve icap ediyorsa yıkamaktır yoksa hep sinek kovalarız. İşte sömürü düzeni de böyle bir şeydir. Biz hep sineklerle uğraşırız. Bataklığı görmeyi ve asıl onu kurutmak gerektiğini hiç aklımıza getirmeyiz. Bitevi düzenin ürettiği pisliklerle iştigal eder dururuz, o pislikleri yok etmeye çalışır ve o pisliklere küfrederiz. Ama o pisliklerin nasıl tezahür ettiği hiç aklımıza gelmez, düşünmeyiz bile. Hep birlikte düzeni savunur ve koruruz, korumak için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayız ama düzenin ürettiklerine küfretmeyi de ihmal etmeyiz. Çünkü düzen kendisini kutsal olguların arkasına çok iyi gizlemiştir. Ona düşmansan arkasına sığındığı olgulara düşmansındır ve doğal olarak hainsindir. Yani hem düzenden nemalanma yolunu bulmaya çalışırız hem de düzenin ürettiklerinden güya şikâyetçi oluruz. Düzenin idamesi için her şeyi yapan ama kendi dünyasında da güya temiz kalmış birini sitayişe boğarız ama düzenin kirleriyle kirlenmiş ve pislikleşmiş birini de telin ederiz. Oysa hem o temiz kaldığını sandığımız kişi düzenin ürünü olmakla birlikte düzenin sadık bir kuludur hem de o pislik, düzenin kendisine yüklediklerini topluma boşaltmaya çalışan ve bu yolla da gemisini yürütmeye bakan namussuz bir kuludur düzenin yani ikisi de düzenin kapı kuludur ama birisi elinden bir şey gelmediği için kendince namuslu yaşamaya, diğeri de bir şeylere güç yetirebildiği ya da zımnen beslendiği için namussuzluk yaptığını bile bile öyle yaşamaya devam etmektedir. Biz düzenin düşmanı olmayıpta, düzenin kullarına düşmanlık ettiğimiz müddetçe bir arpa boyu yol alamayız. Yani bataklığı kurutmayıpta, sinekleri kovalamaya çalıştıkça yapabileceğimiz hiçbir şey yoktur, bilakis kendi kendimize zulmetmiş oluruz farkında olmasakta.  Düzen sözde namuslu olanı korkutarak namuslu kalmasını sağlar, namussuza da zımnen müzahir olarak, o namussuzun varlığıyla kendi varlığına onay bekler. Bizler olgunun mahiyetini idrak etmedikçe hep olaylarla oyalanır dururuz. Tüm kötülüklerin mahreci düzenin ta kendisidir ve yine tüm kötüleri besleyen düzen denilen bataklığın ta kendisidir. Mesela; bir ağanın büyük düzen içinde kurduğu küçük düzeninin tevlit ettiği pisliklerden tiksiniriz ve ağaya düşmanlık ederiz, ağayı yok edince her şeyin düzeleceğini sanırız ama büyük düzen giden ağanın yerine anında yenisini getirir ve apışır kalırız. Yani ağayı yok ederek bir şey elde edemeyiz. O ağalığı yaratan düzeni yok etmeliyiz. İşte bizim asıl ortadan kaldırıp gömmemiz gereken büyük düzenin bizatihi kendisidir. Ki, büyük düzen içinde virüs gibi çoğalan küçük düzenlerin basit efendileriyle enerjimizi berhava etmeyelim. Biz kötülüklerle uğraşıp duruyoruz ama o kötülüklerin nasıl meydana geldiğini hiç sorgulamıyoruz. Olguyla ilgilenmeyip, olaylarla oyalanıyoruz. Yapmamız gereken belli, yol belli, yöntem belli ama yapılması gerekeni yapacak, yürünmesi gereken yolda yürüyecek, kullanılması gereken yöntemi kullanacak insan nerede?

Tarih: 02.11.2020 Okunma: 443

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?