ADALET, MÜLKÜN TEMELİYMİŞ!...

Özgür DENİZ - 03.11.2020

Her yanlış ve kötü kararın ardından yine artık klişe hale gelmiş mezkûr söze başvururuz ve adalete sığınırız ve kendimizi tatmin etmek için adalet mülkün temeli deriz. Bir ömür boyu dilimize pelesenk olmuş ve bitevi terennüm ettiğimiz laf cambazlığı ya da kalabalığı. Ardından da, birgün herkesin ihtiyacı olur adalete diye zırvalarız. Ama her şey zırvaladığımızla kalır. Hatta adalet önderlerinden dem vurur, onları arar dururuz ama ne hikmetse aradıklarımızın gösterdikleri tavırları bir türlü göstermeyiz, eylemlerine benzer tek eylem yapmayız, ne hikmetse aramaktan da vazgeçmeyiz. Niye? Çünkü onların isimlerini söylediğimiz an kitlelerin gözlerinde büyürüz, onlara daha kolay tesir eder, onları daha kolay inandırırız, aldatırız. Her şeye rağmen o adalete ihtiyacı olanların içinde bizler olmayız hiçbir zaman. O adalete ihtiyacı olanlar hep başkalarıdırlar. Mülk kimler arasında dönüp duran bir güç aracıysa işte onlardır adalete muhtaç olan ne garip. Ve zırva zırvadır sadece, arkası ve derinliği yoktur söylediğimizin ve hissederekte söylemiyoruzdur. Zaten bu hayatta söylediğimiz hangi şeyi hissederek, idrakinde olarak söylüyoruz ki? Öyle bir toplum mu var ki karşımızda? Öyle olsaydı, hayat böyle mi olurdu? Burada iki olgu vardır; adalet ve mülk. Adalet tamam da ya mülk nicedir? Niçin hiç mülkü sorgulamayız? Hangi mülk için adalet ve kimin mülkü için adalet? Adalet, hangi mülkün temelidir? Adalet mülkün temeli ama mülk kimin? Öyle ya gerçekten mülk kimin? Sarsıcı bir soru mu? Peki, kimi sarsar bu soru ya da sarsılacak birileri var mı? Bir filozof; birey hissettiğinde toplum denilen mekanizma kımıldar diyordu. Hangi birey ki hissedecek ve toplumu kımıldatacak? Var mı öyle bir birey yahut bir birey olmuş kişi var mı? Sahi sarsılacak kadar hisseden biri var mı? Hadi söyleyin bakalım mülk kimin? Mülkten ne anlıyorsunuz ya da? Anladığınız şekilde cevaplayın. Ki, sonra mülkü kafanıza göre tanımlayıpta, şöyle böyle diye saçmalamayın. Mülk, ağaların, beylerin yani ağalık, beylik düzenini ayakta tutanların, nihayetinde sömürü düzeninin sacayağı olan asalakların. Yani insanlığı köleleştirenlerin, kullaştıranların. İnsanları bir dilim ekmeğe muhtaç edip ekmeğin kaynağını inhisarlarına geçirmiş olanların. Adalet denilen olgu da, malum tiplerin örtülü olarak işleyen zulüm ve sömürü düzenlerinin temelidir yani bu düzen ayakta kalsın diye düzene hayır diyecek olanlara karşı kullanılan bir araçtır. Hayır dediğiniz ve isyana tevessül ettiğiniz an karşınızda kurulan barikatın adıdır adalet. İşte bu dünyada mezkûr söz söylendiğinden beridir adalet, düzenin efendilerinin, ağalarının malik oldukları mülkün temelidir ve bu namussuzların mülklerine halel gelmemesi için söylenmiştir sanki mezkûr söz. Yoksa tarih boyunca anladığımız ve anlaşılması gerektiği üzere söylenmekte değildir. Ve birileri hep malum birilerinin mülklerini korumak için olmayan adaleti ayakta tutmaya çalışırlar. Bilmezler ki, ayakta tuttukları adalet, haddizatında kendilerini köleleştiren adalettir yani safi adalet değil, zulmün üzerini süsleyen bir sostur. İşte bu yüzden bizim kavgamız vardır ve de olmalıdır bu düzenle. Aldatmacalara aldanmamamız iktiza etmektedir. Bu bir kavgadır. Bu kavgayı da sarsılmaz bir bilinçle vermeliyiz. Kavgaya da bilerek girmeli ve neyin kavgasını verdiğimizi bilerek mücadele etmeliyiz. Herkes neyin içine girdiğini bilmek zorunda ya da girdiği şeyin ne olduğunu bilerek girmesi gerekir. Bu bir kavga ve bu kavgayı biz başlatmadık. Bu kavga insanlığın kutsal kavgasıdır ve elbette ki bedelleri de vardır ödülleri de. Öyle kuru bir kavga değildir bu kavga. Bedelini bilerek girmeliyiz ve razı da gelmeliyiz ödeyeceğimiz bedele. Kavgada hedefe giden yol nereden geçiyorsa dayanmak ve katlanmak zorundayız sonucuna. Bu kavgayı biz icat etmedik, sürdüren de biz değiliz. Bu kavgayı ancak ve ancak adaletin bihakkın ikamesi nihayete erdirebilir. Ama sürecekse de, sürmesi gerekiyorsa da sürdürmeliyiz, sürdürmek zorundayız ve sürdüreceğiz. Korkmayacağız, yılmayacağız, yıkılmayacağız. Ama bu bir kavga ve bu alçak, zalim, kahpe sömürü düzeni değişmeden bitmez, bitmeyecek, bitmemelidir de. Kavganızı insanca vermezseniz, yaşadığınız hayattan da şikâyet edemezsiniz. Herkes kazanacaksa, bırakalım bir kaç kişi de kaybetsin. Önemli olan bir kaç kişinin kaybı değil, herkesin kazancıdır. Zaten bu hayatın esaslı gayesi de bu değil midir, bu olmamalı mıdır? Şeytan sizi Allah ile aldatmasın..!

Tarih: 03.11.2020 Okunma: 419

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?