EĞİTİMİN NİTELİĞİ NASIL OLMALIDIR?
Biyolojide,
canlının oluşması için elbette iki üreme hücresinin (dişi üreme hücresi yumurta
ile erkek üreme hücresi sperm) ‘in birleşmesi gerekiyor. Doğa yasasını böyle
uyguluyor. İnsanda birisi anneden, birisi babadan gelen genetik özellikler,
döllenmiş yumurta dediğimiz zigotta barınır. Oluşan bu canlı kümesi, gelişimini
tamamladıktan sonra birey olarak önce ailede, sonra sosyal ve kültürel bilişsel
gelişimi için okulda eğitim alır. Temel eğitim ülkemizde bütün vatandaşlarımız
için zorunlu ve ücretsizdir.
Atatürk’ün niteliğini belirttiği eğitimin temelinde,
milleti ve ülkeyi sevmeyi, bağımsızlığı
ve insanlığı sevmek vardır. Bunların varlığı tehlikeye girdiği zaman doğru yolu
bulma, verilen eğitim öğretim ile dünyayı tanıyıp öğrenme ile olur.
O
zaman çocuklarımız okullarda sadece önlerine sunulan öğretim programlarıyla yetinmeyip,
araştırma inceleme ve bilimsel çalışma metotlarını öğrenmek zorundadır.
Çocuklarımızın
sosyal, kültürel, bilişsel, teknolojik ve analitik düşünce becerisi kazanması gibi
nitelikleri mutlaka kazanması gerekir. Gelecekteki 30 yıllık eğitim vizyonumuz
ve misyonumuz yeniden belirlenmelidir.
Bunun
için; öğretim programları yapılırken,
işin mutfağından yetişmiş eğitimci, psikolog, sosyoloji, matematik, fizik,
kimya, felsefe, biyoloji, tarih, dil bilim, bilişim alanlarında liyakatle
seçilen uzman akademisyenlerden oluşan kurulların, oluşturulması 5 yıllık, 15
yıllık, 30 yıllık hedef ve planların hazırlanması gerekmektedir.
Hazırlanan
öğretim programları asla siyasallaşmamalıdır. Hangi yönetim gelirse gelsin eğitim
vizyonumuz ve anlayışımız, sadece çağa uygun olarak düzenlemenin dışında
değişmemelidir. İstikrar, yapılan işlerin sonucunu almamızı ve doğru yol
haritalarını oluşturmamızı sağlar.
Nüfusu
genç bir ülke olarak parlak genç beyinlerimiz, her türlü zenginliklerimizin
üzerindedir. Yani; ister doğalgaz kaynaklarımız, ister yeraltı madenlerimiz,
isterseniz tarihi miraslarımız yönünden ne kadar zengin olursa olsun, vasıflı
insan kaynağı her zaman en büyük zenginliktir.
1945 ‘de Japonya’nın Nagazaki ‘ye atılan atom bombasının
getirdiği yıkımı, Japonya bilime,
eğitime, toplumsal barışa, etik değerlere inanarak, vasıflı insan gücüyle bugün
Dünya’nın gelişmiş ülkeler sınıfına girmiştir.
Nitekim
2. Dünya savaşının baş aktörlerinden olan Almanya ‘da Hitler psikopatının
etkisiyle, savaş sonucu taş taş üstünde kalmamasına rağmen, bugün Dünya’nın
endüstride dev isimlerinden biridir. Nedeni; yetişmiş vasıflı insan gücü.
Gençlerimizi
çocuklarımızı, özgür düşünebileceği, özgür yaşayabileceği hem ülkesine ve
milletine, hem de dünya insanlarına hizmet için çalışabileceği yarının nasıl
olacağını düşünerek değil, yarınları refah mutlu ve sağlıklı güçlü toplum
yaratmaları için fırsat vermeliyiz. Onlar bizim geleceğimiz, onlar bu vatanın
en önemli enerji kaynaklarıdır. Yeter ki onlara bu enerjilerini kullanma
fırsatını hak adalet ve liyakatle yapalım.
Osmanlı
İmparatorluğu ile birlikte medrese ve ulema düşüncesi de tarihe karışmıştır. Medrese
düşüncesinin egemenliğini isteyen çevreler genç beyinleri şeriatçılık gibi
insanı, kadını köleleştiren sisteme kaydırarak, yani ümmetçiliğe giden
hedeflerle, ne yazık ki etkiliyorlar.
Millet: Aynı topraklar üzerinde yaşayan,
aynı kökten gelen, ortak tarihleri, kültürleri ve gelenekleri olan, çoğu kez
aynı dili konuşan insan topluluğudur.
Ümmet: Aralarında din bağıyla birbirine
bağlı bulunan topluluk. Ümmetçilik din bağını diğer bağlardan üstün tutma
anlamına geliyor.
Millet
ve ümmetin yetiştirdiği insan farklıdır. Millet kavramında vatandaşların devletine
karşı aidiyeti vardır. Vatandaşın ve devletin kimliği önemlidir. Devletin
vatandaşına karşı sorumlulukları ve görevleri vardır. Devletin yönetim şekline göre,
vatandaşın hakkı hukuku güvencesi bellidir.
Ümmette
ise, pek çok farklı toplumun din birliğiyle sağlandığı, adına devlet
diyemeyeceğimiz biatın , (itaatin) egemenliği esastır. Yani aynı dinden olup da
farklı kültür ve gelenekten gelen insanlarla beraber yaşamak zorunda
kalırsınız. İnsan olarak birey olarak düşünülmeyip, dini bağların üstün tutulduğu
bir toplulukta sizin ümmet olarak görüş ve düşünceleriniz dini esas ve
kurallara göre değerlendirilir.
Türk milletinin bugüne kadar tarihten gelen
köklerinin, aslında özgürlük ve bağımsızlık karakterinden gelen genleri,
Türk’leri hiçbir zaman esaret altına almayı başaramamıştır. Sadece yol
kazalarına neden olmuştur.
Ne
mutlu ki, bizim anayasamızda Türkiye Cumhuriyetinin tanımı: Devletin yapısı
laik, sosyal bir hukuk devletidir diye yazılıdır. Bunu korumak hepimizin bu
millete borcudur.
09.09.2020
Lütfiye
Kader
EMK Uzm. Fen Bilimleri Öğretmeni