SADECE DÜŞÜNÜN...53...

Özgür DENİZ - 10.11.2020

Tüm bu duruşlar maalesef tarihten tevarüs etmiş duruşlardır. Ve bizler o mirasa sımsıkı sarılıyoruz, çünkü tarih boyunca faydası olduğunu ihsas etmişiz mezkûr duruşun ve bizde aynı şekilde durmak ve faydalanmak istiyoruz. Ata dini, tarih boyunca kazanç kapısı olmuştur ve en çok kazandıran ticaret metaı olmuştur. Zira dinin özü korkutuyor bizleri. Yemin ediyorum, dinin özü, gerçek anlamda din tarafında durduğunu söyleyenleri feci şekilde korkutuyor, ürkütüyor. Bu yüzden de hayatlarında dinden emare görülmüyor. Münhasıran dinin adı dillerde pelesenk olmuş ama dinin özü karanlıklarda, hurafe yığınlarının içinde, batılın dehlizlerinde kaybolup gitmiş. Filmlerde, dizilerde din anlatıyoruz güya ama elbette afyonlamak için ama hayatlarımızda gerçek dini bırakın, dizilerde anlattığımız din bile yok. Zaten bu yüzdendir ki, gerçek dinden bir parça ortaya koyduğunuzda çılgına dönülüyor. Çünkü dinin özü ortaya çıktığında asıl ziyana uğrayacak olanların kendileri olduklarını çok iyi biliyorlar. Yani dünyayı kaybedeceklerini ama ahireti kazanacaklarını (((tabi onu da dini namusluca yaşarlarsa kazanabilirler))) biliyorlar ama ne acıdır ki ahireti kazanmak istemiyorlar, velakin herkese de ahiret satıyorlar. Yani sen benim anlattığım dini yaşa, bana yol aç, ahireti kazan diyorlar ama ne hikmetse kendileri bir türlü o bitevi bahsettikleri ahireti kazanmak istemiyorlar. İsteseler belli olur çünkü. Ama dünya güzel, şirin, tatlı, hoş değil mi? Şimdi ahiretin sırası mı? Onu kazanmak için daha çoook zaman var, hele bir elden ayaktan kesilelim, düşelim, kendi yalnızlığımıza kalalım, o zaman yaşarız değil mi? Diriyken, dinçken, kavi iken ahirette neymiş, karşımızda capcanlı, görkemli, bol meyveli dünya durup durur. Yaşlandığımızda bize görkemli bir hayat yaşatacak maddeyi bir kazanalım hele şimdi, gerisini sonra düşünürüz. Gerçekten garip şeyler bunlar! Binaenaleyh, dini isterken samimi olamıyorlar, münhasıran istermiş gibi duruyorlar. Hani galiba Mevlana mıydı, diyordu ya; dinin özünü aldık, kabuğunu köpeklere attık diye. Maalesef tarih boyunca dinin kabuğu ile iştigal ettik durduk, özü nedir, din ne diyor diye hiç merak edipte sormadık. Ki, dini bahane edip sormayı, sorgulamayı yasakladık biz ne hazindir ki? Hatta düşünmeyi yasakladık. Düşünebiliyor musunuz? Dizide deniyor ki; kitap yakmakla olmaz iş, önemli olan öze inip o fikri özde çürütmektir, özde çürütmedikçe yine intişar eder. Ama gerçek hayata bakıyorsunuz zerre alakası yok. Niye? Dizilerle uyutabilir miyiz, sanki gerçek hayatta da öyleymiş gibi hissettirebilir miyiz diye? Özü soru olan din, kendisine geldiği, hitap ettiği insanlara sormayı, sorgulamayı yasak ediyordu ne acayiptir ki. Ahhh! Din neler çektin insan denilen mahlûkun elinden ve dilinden, garip gelmiştin garip gideceksin. Getiren Peygamber gelse tanıyamaz şimdi seni…


NOT: Miras kalan her şey bir emanettir ve emanete sadakat ve sahiplik asalettir. Binaenaleyh; o mirasa sahip çıkmak onurunu her vakit üzerimizde ağır bir sorumlulukmuş gibi taşıyacağız. Zira biliyoruz ki, sorumluluk yükü çok ağırdır, ta ki ölümden bile. Göstermeyiz belki göstermemiz gerekenleri ama kalbimiz daim yaşatacaktır. Çünkü samimiyet gösterişi sevmez.


Tarih: 10.11.2020 Okunma: 340

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?