Filhakika, tüm düşün örgüleri, davranış biçimlerinin tanımlanmış ve bir kalıba sokulmuş isimlendirmelerinden ibarettir. Yoksa sanki isimlendirdiğimiz gibi spontane varolan düşün örgüleri mevcut değildir. Nihayetinde her şeyin kaynağı insandır ve sair şeylerin müsebbibi de insandır. Öyleyse insandan bağımsız bir şey yoktur. İnsanın, şeyler sanki kendisinden bağımsızmış gibi hareket etmesi suçluluk psikolojisinin dışavurumudur. Sanki şeyler kendinden bağımsızmış ve kendisinden bağımsız olan o şeylerin tasallutu altındaymış ve yaptığı her şeyin suçlusu kendisinden bağımsız o şeylerin suçuymuş gibi hareket etmesi büyük bir sahteciliktir. İnsan, çok aşağılık bir mahlûktur. Öyle değilse bile özünde, süreç içerisinde öyle olmuştur. Bundan da hiçbir zaman gocunmamıştır. Hatta aşağılık olduğunun bilinmesi, ona istediğini yapabilecek bir güç ve özgürlük bahşetmiştir, üzerindeki utanma duygusunu yok etmiştir. Bundan da gizli bir haz duymuştur. Nasıl olsa böyleyim, öyleyse böyle olmanın muktezasını yapmamda herhangi bir sakınca yoktur diye düşünmüştür. Aşağılık olmasını da kadere verince artık kötülüğe giden yolu sonuna kadar açmakta bir beis görmemiştir. Madem suçlu kader, o vakit bende kadere boyun eğiyorum ve kaderin bana dikte ettiklerini yapıyorum diyerek, kendisini pasifize etmiş ve istediğini yapabileceğini düşünerek hareket etmiştir. Binaenaleyh, insanları da bu telakkiye göre yargılayıp yaftalıyoruz. Karşımızdaki kişiye yakıştırdığımız şeyin bizde olmadığını, bizim de öyle olamayacağımızı zannediyoruz. Faşizmi de öyle zannediyoruz. Oysa faşizm bizim algımıza göre varolan ve birilerine yakıştırdığımız gibi olduğunu sandığımız şey değildir. Münhasıran bizim faşist dediklerimiz değil bizlerde birer faşist olabiliriz. Ki, zaten hepimiz haddizatında birer faşistiz. Ama içimizde ki bu faşizmi saklıyoruz, ta ki uygun zamanını bulup çıkarmaya karar verene dek. O zamanı yakaladığımız vakitte hiç ıskalamıyoruz. Benzerler birbirlerini bulunca yahut birbirlerinin malik oldukları konuma gelince birbirlerinin davranışlarını sergilemekten imtina etmiyorlar. Birisi diğerinde görünce kızdığı yahut tiksindiği bir davranışı, diğerinin o davranışları sergileyebildiği özgürlüğe mülaki olunca yahut o imkâna malik olunca ortaya koymaktan zerre tereddüt etmiyor. Yani önceden tiksindiği şeyden sadece onu yapma imkânına ve gücüne sahip olmadığı için tiksiniyor ama aynı imkâna ve güce malik olunca tiksindiği şeyi yapmaktan hatta yaptığı şeyin çok iyi bir şey olduğunu hal ve hareketleri ile ifade etmekten zerre hicap duymuyor. Yani işin özünde kimse bir şeye inanmıyor ve inanıyor göründüğü şeye göre de yaşamıyor. Riyakârlık tüm bünyeleri esir almış. Bu yüzden de bu dünyada belki fikirler var ama fikir sahipleri yok. Dolayısıyla bir fikir savaşı da yok bu dünyada. Herkes bir fikri olduğunu söylüyor ama varolduğunu söylediği fikre göre hareket etmiyor. Hatta kimse birbirine fikirlerini izah etme ve kabul ettirme derdini bile taşımıyor. Fikirlerin ardında yürütülen bir rant ve güç savaşı var. Bu savaşı da sanki bir fikirleri varmış ve o fikrin savaşını veriyorlarmış gibi göstererek yapıyorlar. Yani büyük bir aldatma yapıyorlar ve kitleleri aldatıyorlar. Ve bu sözde fikirleri uğruna kavga verdikleri iddiasıyla arzı endam eyleyenlerin sahteciliklerini göz önüne seriyor ve hepsini de aynılaştırıyor ve aynı davranış kalıplarıyla hareket etmelerine yol açıyor. Yani uygun zamanı ve zemini bulduğu vakit, herkesin içinde bir yerlerde saklı kalmış faşizm vehleten tezahür ediyor ve en acımasız yüzüyle kendini gösteriyor. Öyleyse, bir davası olduğunu söyleyenlere inanmayın. O dava sizler üzerinden kasaları ve keseleri doldurma davasından başka bir şey değildir. Bu yüzden de ömür boyu birinin peşine takılıp gitmeyin. Günahlarının bedelini günahı işleyene ödetmekten zerre imtina etmeyin. Niçin günahların bedelini siz ödüyorsunuz, mal mısınız? Misal; bir Kemalist güya başkasında reddettiği tavrı, o başkasının yerine geçince ortaya koymaktan imtina etmiyor. Keza bir Milliyetçi de aynı şeyi yapıyor. Hakeza bir İslamcı da farklı bir şey yapmıyor. Muayyen bir güce malik olan bir Kemalist te, Milliyetçi de, İslamcı da, aynı güç düzeyine eriştikleri vakit aynı davranış biçimlerini sergiliyorlar yani içlerindeki faşizmi belki kendileri de farkında olmadan ortaya çıkarıyorlar. Oysa bir fikirleri olsaydı ve fikirlerine inançları olsaydı, ona göre hareket ederlerdi ama onlar konumlarına ve güçlerine göre hareket etmeyi tercih etmektedirler. Sizler hiç aynı güce ve imkâna malik olan bunların birbirlerinden farklı davranış sergilediklerini gördünüz mü, kendileriyle aynı imkâna ve güce sahip olmayanlara karşı? Çünkü hepsinin derdi rant ve güç savaşımı vermekten ibarettir. Fikirlerini yaşamak, savunmak ve insanlara kabul ettirmek değildir. Zira maksatları böylesi bir şey olsaydı, o maksada mütenasip bir yaşamları olurdu ve davranış biçimleri de bu minvalde olurdu. Fikirlerin ardına gizlenmiş yalancı hayatlar yaşıyoruz ve haddizatında birer faşistten başka bir şey değiliz. Kahrolsun faşizm!
ASLINDA HERKES FAŞİST...
Özgür DENİZ - 15.11.2020
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.
İ. Hakkı Cengiz
15.11.2020 - 13:01
Önce, ben de KAHROLSUN FAŞİZM diyerek başlayayım. Başta savunduğun toptancı bakış açısına karşıyım. İyiler ve iyiliğin daha etkin olduğu inancındayım. Fakat onun dışında söylediğiniz her şey aynıyla vaki! Tamamıyla isabetli gözlem ve tespitler. Elbette çok üzücü, çok can sıkıcı lâkin doğruya doğru! Emeğine, kalemine sağlık, can kardeşim. Selâmlar...
Özgür Deniz
15.11.2020 - 13:12
Merhaba saygıdeğer paşam. Öncelikle tüm kalbimle bilincimle içtenliğimle samimiyetimle sonsuz teşekkürler. Ama tüm kalbinizle inanabilirsiniz ki TOPTANCI DEĞERLENDİRME yok. Öyle bir algı yaratıyor olsa da öyle bir gerçekliğe haiz değil gerçekten. Zaten ASLINDA derken de bu gerçeklik ve nesnelik belli oluyor. İyi niyetli bir özeleştiri var sadece. Nasıl ifade edilir bilmiyorum ama faşizmi tek boyutlu göremeyiz. Bu yüzden her olguyu faşizm boyutunda olaylaştırabilmemiz mümkün ve hayatta olan da bu. Tüm kalbimle bilincimle içtenliğimle samimiyetimle derin saygılar saygıdeğer paşam.