FEN BİLİMLERİ ÖĞRETİM PROGRAMI (2019-2020)
HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİM (I. Bölüm)
Milli Eğitim Bakanlığı sayfasından
edindiğim ve Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı’nın ilk ve ortaokullarımızda 2018
ders çizelgelerinden aldığım bilgiye göre; İlkokul, İmam Hatip Ortaokulları ve
normal Ortaokulların haftalık ders saatlerini karşılaştırmalarım sonucunda; MEB ‘e 37,5 yıl hizmet etmiş biri olarak, bu
işin mutfağından gelen biri olarak, görüşlerimi yazmaya mecbur hissettim
kendimi.
Çünkü
program açıklamasının altında yazan bölüm içimi rahatlattı.
Bu açıklamaya göre; Programların uygulanmasına
2018-2019 eğitim öğretim yılı itibarıyla topyekûn geçilecek ve sonrasında
yapılacak izleme değerlendirme sonuçlarına göre yine gerekli güncellemeler
yapılacaktır. Böylelikle programlarımızın gelişmelerle ve bilimsel, sosyal, teknolojik
vb. ihtiyaçlarla koşutluğunun sürekliliği sağlanmış olacaktır.
2020-2021
Eğitim Öğretim yılındaki Fen Bilimleri Öğretim Programı’ na göre: Açıklanan ve
hedeflenen bilgiyi üreten, hayatta işlevsel olarak kullanabilen, problem çözebilen,
eleştirel düşünen, girişimci, kararlı, iletişim becerilerine sahip, duygudaşlık
yapabilen topluma ve kültüre katkı sağlayan bireyi tanımlamaktadır. Bu anlayışa
uygun bir ders seçimi ve uygulamaları, ne yazık ki uyuşmuyor. Eğitim
sistemimizde yapılan, her yeni değişim ve yenilenme isteği ve iradesi bu güne kadar
istediğimiz başarı seviyesini yakalayamadığı gibi, her geçen dönem, dünya
klasmanından düşmekte olduğumuzu, PİSA
sonuçları “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme
Programı” bize gösteriyor.
Programda
Öğretim Programlarının perspektifinde şöyle deniyor; Eğitim sistemimizin temel
amacı değerlerimiz ve yetkinliklerle bütünleşmiş bilgi, beceri ve davranışlara
sahip bireyler yetiştirmektir. Değerlerimiz ve yetkinliklerimiz de açıklanmış. Çok
doğru ve hedeflerle uyumlu. Ben çok kısa
özet olarak geçiyorum.
1.Ana
dilde iletişim yetkinlik: Bu bize Türkçe dersinin önemini,
iyi okuma yazma ve anlamayı hedefleyen bir yetkinlik olduğunu gösteriyor.
2. Yabancı dilde iletişim yetkinlik: Yabancı
dili iyi konuşma, yazma ve anlama yetkinliği. İlkokul ve ortaokullarda yabancı
dil haftada ilkokullarda 2.3.4.
sınıflarda 2 saat, ortaokullarda 5. ve 6.sınıflarda
3 saat, 7. ve 8.sınıflarda 4 saat.
3.
Matematiksel ve bilim/teknoloji de yetkinlik: Burada
matematik, fizik, kimya, biyoloji derslerinin kazandırdığı bilgi beceri ve
bilimsel bakış becerilerinin yetkinliği MEB’in hedeflerine ve öğretim
programlarının perspektifine çok uygun. Ama bu yetkinliklerin kazanılabilmesi
için bu derslerin haftalık ders saatleriyle de makul ve mantıklı bir sayıda
olması da gerekmez mi?
Pandemi nedeniyle mi,
yoksa gerek görülmediği için mi, ilkokulların 4. Sınıflarında matematik dersi 2
saate indirilmiş. Bunu TV haberlerinden duydum. Doğruluk derecesini
bilemiyorum.
Ben bu yetkinliklere bir de aynı alanda
teknoloji ve mühendisliğin de eklenmesinin yerinde ve uygun olacağını
düşünüyorum.
4.Dijital Yetkinlik: Bilişim ve yazılım dersleri ilkokulda hiç yok.
Ortaokullarda zorunlu ders
olarak sadece 5. Ve 6. Sınıflarda 2 saat var. Hâlbuki
şimdi çocuklarımız çok küçük yaşta bilgisayarla tanışıyorlar. Bazı temel
bilgiler aynen yabancı dil gibi erken yaşta öğrenilirse, bir alt yapı
kazandırma açısından daha iyi bir teknoloji bilgisine sahip olabilir yetkinlik
kazanabilirler.
5.Öğrenmeyi
Öğrenme Yetkinliği: Bireyin kendi öğrenme eylemini etkili
zaman ve bilgi yönetimini de kapsayacak şekilde bireysel olarak veya grup
halinde düzenleyebilmesi için, öğrenmenin peşine düşme ve bu konuda ısrarcı olma
yetkinliği diye belirtilmiş programda.
Düşünme
eğitimi dersi ilk ve
ortaokullarda zorunlu olmaktan
çıkarılıp seçmeli derslerde de sadece 7. ve 8. Sınıflarda 2 saat
İmam hatip ortaokullarında: Düşünme eğitimi dersi,
seçmeli ders olarak sadece 7. ve 8. Sınıflarda 1 saat var. Bu İmam Hatipte
okuyan öğrenciler için haksızlık değil midir? Peki, öğrenmeyi öğrenebilmek için önce düşünme gerekmez mi?
Düşünmeyen, İnsan / öğrenci nasıl öğrenebilir? Ama ne yazık ki düşünme
felsefeyle yapılır. İlk ve Orta Öğretimde ‘Felsefe
Dersi ‘ miz yok ne yazık ki. Bu çorban var ama kaşığın yok örneğine
benzemektedir.