Kendisi hiçbir şey yapmayıp, bir şey
yapanlardan korkan insanlarız biz, kendi ışığı kifayetsiz olduğu için başkalarının
ışığından rahatsız olan insanlarız. Ama ahkâm kesmekte de öyle mahiriz ki,
sanki her şeyi biz biliyoruz ve bizim bildiklerimiz dışında bilinen ne varsa
hepsi yanlış ve ancak bizim ışığımızdır ki insanları aydınlığa çıkaracak. Hangi
ışıktan bahsediyoruz, hangi bilgiden? Köklerimizden haberimiz var da, biz mi
bilmiyoruz? Ufuk ötelerini fethe çıkmış düşünce insanları nasıl olurda günün
insanı olmayı tolere edebilirler ve dünyalık olarak bir şeyler bekleyebilirler
ve beklentileri namına hakikati feda edebilirler? Güne bağlanıp kalmış ve günü
doldurma derdine düşmüş olanların ve günü sağ selamet tüketip yuvasına
girdiğinde kendini kârlı görenlerin, zamanın tahribine, hakikatin tahrifine ve
dahi insanlığın düşüşüne karşı dayanabileceğini düşünmek alıklıktır, bönlüktür.
Bilakis böylelerinin münhasıran kendi önlerini aydınlatacak kadar ışıkları
olabilir, belki o da yoktur. Düşünce tarihinde hangi insanların kalıcı olduğunu
biliyor muyuz hatta onların kimler olduklarını biliyor muyuz, dahası onların
düşüncelerini hangi bedeller ödeyerek izhar ettiklerini ve eserlerini hangi
zorluklar içerisinde meydana getirdiklerini? Dünden bihaberiz ama bugün için
söyleyecek sözümüz var sanırız. Böyle olunca da elbette bir İbn-i Sina, bir
Farabi, bir İbn-i Rüşt, bir Einstein, bir Edison çıkaramayız. Çünkü düşünen
kafanın silah tutan el kadar değeri yoktur bizde hatta hiç değeri yoktur daha
şov yıldızları dahi düşünen kafadan değerlidir. elleri silahlı olanlar ve şovmen
şaklabanlar en muteber görülürler de, düşünenler canavar gibi addedilirler. Ondan
sonra böyle bir yerden büyük beyinler çıkacak öyle mi? Bekleyin biraz daha
belki çıkar. Çıkmak isteyenler olursa da altını oyarız, zaten biz kötülük
üretmekten ve yapmaktan başka neye yararız? Ama geçmişle övünmekten de haz
alırız ve kendimizde bir şey olmadığı için bitevi geçmişten örnekler veririz
yani kuru hamaset yaparız. Dizilerle maziyi tazim ve tebcil eyleriz, onu da
almak istediğimiz şeyler için yaparız, çünkü onlar tavassutu ile alacağımız
şeyleri alabilecek mevkiie geleceğizdir. Biz bu kadar basit, sığ, sıradan,
sefil insanlarız işte. En iyi becerebildiğimiz şey de budur zira. Ama tüm
bunları birileri söylerse de hemen yafta vurur, anasını ağlatırız, acaba
söylenen doğru mu diye bir dakika bile akletmeyiz. Bizler, gerçekten, pislik
içinde yaşamaya, sefaletin dibinde ömür çürütmeye layığız. Hayır yani, aklını
kullanmayanın, düşünmeyenin başka neye layık olduğunu söyleyebilir miyiz? Hayatımızda
adalet ve cesaretin emaresi yoktur, ama dizide bir adalet sözü, bir kılıç
şakırtısı bizi hem adil hem de cesur göstermeye kâfidir. İnanacak yığınla
zavallı da mebzul miktardadır. Öyleyse bu iş tamamdır. Gerçekten böylesi hayat
yaşanan bir dünyada terakki nasıl kabil olabilir?
İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...9...
Özgür DENİZ - 16.12.2020
Tarih: 16.12.2020
Okunma: 932
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.