Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür
Kar ve yağmurun bol bol yağması gereken bir dönemde, Kasım-Aralık aylarında “kuraklık” konuşuluyorsa, başımız çok ciddi dertte demektir!
Dert o derece büyük ki sadece susuz kalma tehlikesiyle değil, bir de HASTALIK tehlikesiyle karşı karşıyayız: Barajlarda su seviyesi düşünce, oralar bataklık haline geliyor. Uzmanlara göre, bu bataklıklarda üreyecek “yeni tip” sivrisinekle başa çıkmamız son derece çok zor olacak.
Haddizatında, dünyaya yağan yağmur miktarı ezelden beri değişmiyor: Yerküreye saniyede 16 milyon metreküp (ton) yağmur düşmektedir. Yapılan incelemelere göre, bu miktar hiç değişmemektedir.
Fakat mesele, yağmurun, ne zaman, nereye ve bilhassa NASIL yağdığıdır!
Yağmurlar uygun mevsimlerde ve “düzenli” yağarsa her açıdan fayda sağlamakta, “rahmet” olmaktadır. Fakat bir mevsimde yağması gereken yağmur miktarı bir gecede, kovadan boşalırcasına yağarsa, ne yazık ki beklenen faydayı sağlayamıyor hatta sellere, su baskınlarına sebep oluyor, ekine-dikine zarar verebiliyor.
Son yıllarda, hemen memleketin her yerine, bu şekilde düzensiz, bekleyip bekleyip bir-iki gün içinde, çok şiddetli yağışların düşerek sele sebep olduğunu yaşayarak görüyorsunuz.
Küresel ısınmayı, daha doğru ifadeyle, “İklim krizi”ni durduramazsak, düzensiz yağışlar sürecek… Bu da bir yandan sel, öte yandan KURAKLIK demek!
İklim krizinin sebebini, sonucunu, durdurmak için neler yapmamız gerektiğini düzinelerce yazımda dile getirdiğim için bu yazıda oraya girmeyeceğim.
SU BİTİYOR
O vakit, suyu, nasıl bitmeden, TASARRUFLU kullanabiliriz, onun üzerinde kısaca duracağım.
En acili, önceliklisi ve en önemlisi, her türlü tüketimi kısmak zorundayız!
Neden?
Çünkü her türlü üretim suyla gerçekleşiyor. Fotoğrafta birkaç örnek görüyorsunuz.
