EĞİTİM SİSTEMİMİZDEKİ AÇMAZLAR
1.Öğretim
programlarının öğrencilerin hayatta kullanabileceği bilgi ve donanımlardan
eksik oluşu
Öğretim programları; yaşamda ihtiyacı karşılayacak,
yaşamı sorgulayacak, yaşamı kolaylaştırılacak bilgi donanım ile dünyadaki
gelişmiş ülkelerin eğitim sistemine uyum sağlayabilen, ama ülkemizin genetik,
sosyal ve kültürel yapısına yabancı olmayacak şekilde düzenlenmeli ve bütün
disiplinlerle eşgüdümlü olarak, tüm derslere ve öğrencilere fırsat eşitliği
sunmalı.
2.
Okullarımızın Fiziki Alt Yapı Eksiklikleri
Okullar: Öğrencilerin en büyük sosyalleşme alanlarıdır.
Bu sosyal ortamlarda, okulların, her türlü alt ve fiziki yapıları, öğrencilerin
mutlu öğrenme ortamlarına kavuşmaları sağlanırsa, mutlu bireyler yetiştirilir.
Mutlu bireylerin ise, hem yaratıcılıkları
hem de üretkenlikleri fazla olur.
3.Uzmanlaşmış
Eğitim Liderleri Eksiklikleri
Eğitim fakültelerinin, pedagoji bölümünden mezun ve liderlik eğitimi
almış kişilerle ve gerçek eğitim gönüllülerince, okullara sık sık ziyaret edilerek,
öğretim programlarının uygulanması denetlenmeli. Aksaklık ve eksiklikler
tamamlanmalı. Her sene öğretim programlarının yanlışlığı ve eksikliklerinden
dolayı, değiştirilmek suretiyle
çocuklarımız enerjileri ve aile ekonomileri boşa harcanılmamalı.
4.Okullarda:
Veli, öğretmen, öğrenci ve okul müdürünün görevleri yeniden tanımlanmalı
Okulların İşyeri,
öğrencilerin müşteri gibi görülen bu sistemde, okul müdürlerinin, eğitim yöneticisi mi yoksa eğitimci olmalı mı,
ikilemi sona ermelidir. Çünkü Velinin, okul aile birlikleri ve okul yönetim birimleriyle
muhatap olma durumları ,(okulların ihtiyaçları nedeniyle) sınırların korunamaması ve tarafsızlık ilkesine
zarar vermesine sebep olmaktadır.
5.Okullarda: Açılan ders ve etkinli
kliklerin, kursların gelirlerini sadece hizmet veren, eğitim paydaşlarının
alamaması.
Alınan kurs ücretlerinin öğretmeni tatmin etmesi ve
öğretmenin de bütün gayretiyle çalışması esas olmalı. Başarı elde edilen her
durum için, öğretmen ve öğrenci ödüllendirilmeli. Öğretmenin değerlendirilmesi
sadece okul müdürünün inisiyatifine bırakılmamalı. Sadece okul müdürleri
inisiyatifi elinde bulundurursa, bu durum, öğretmeni, veliyi ve öğrenciyi baskı
altında tutuyor. Baskı altında da, özgür eğitim, yaratıcılık ve özgür fikirler
gelişemez…
6.Okullarda:
Her branş için danışmanlık biriminin eksikliği
Sistemde: Stajyerlik uygulamaları, ders öğretmenlerinin
sınıfında yapılmaktadır. Genellikle stajyerlikte stajyer öğretmen, dersi dinlese
bile, öğretmen olma özgüveni ve duygusu anlamını bulmamakta, bu iş görev savma
babında yapılmaktadır. Bir sürü kırtasiye ve dokümanla hem ders öğretmeninin
öğretim zamanı elinden alınmaktadır hem de planlama ve idare işlerden de stajyerler
uzak kalmaktadır. .
Bu durum;
danışman öğretmen için sadece ücret alma mantığında yürüyor, stajyer de bu
işi öğretmenden olumlu puan alabilme gayretiyle yapıyor. Yani, her iki kesim de
bu işi layıkıyla yapamıyorlar. .
Bu yüzden; her okulda danışman öğretmen statüsünde, danışmanlık birimi kurulabilir. Bu birim,
ders öğretmeniyle iletişim birliği içinde olmalı, objektif görüşlerle stajyer
öğretmen değerlendirilmelidir. Böylece öğretmen kalitesi de artmış olacaktır.
Bunun için eğitimden uzaklaşmamış, bilgi
birikiminden yararlanılabilecek tecrübeli, eğitim hizmetlerinden emekli olmuş öğretmenlerden
de yararlanılabilir…
7.
Her öğretmenin değerlendirilmesi sadece okul müdürünün görüşüyle değil,
öğretmenin performansını ölçen proje üretimleriyle de olmalı.
Öğretmenlere: Kendi branşında bir ürün üretme zorunluluğu getirilmelidir.
Matematik öğretmeni: Matematikle ilgili yeni bir araştırma projesi olmalı, bir şey yaratmalı bir görüş sunmalı. Her matematikçi, kendi okulunda ve konusunda sistematik olarak, okul performansını ölçen verileri kullanarak analiz çalışmaları yapabilmeli.
Fen Öğretmeni: Kendi alanında yine buluşları, yaratıcı girişimci çalışmaları olmalı ki öğrencilere ilk önce kendileri örnek olmalı.
Müzik öğretmeni: Bir beste yaparak okulun kendi şarkılarını üretebilmeli.
Sosyal Bilgiler öğretmeni: Sosyal projelerin toplum mühendisliğini yapabilmeli.
Beden eğitimi öğretmeni: Önce kendileri koşmalı, kendilerinin branşlarında başarıları olmalı. Okul sağlığı ve diğer disiplinlerle eşgüdümlü olarak çalışmalı.
Sonuç olarak: Her öğretmenin kendi branşında, öngörülebilir proje üretmesi veya üretilmesine destek verilmesine katkısı olmalıdır. Öğretim programları, bu konuda öğretmenleri cesaretlendirici geliştirici desteklerle, okulların bilim yuvaları haline gelmelerini sağlamalı. Yani kısaca ortaokullar; liselere, üniversitelere giden yolda, atölyeler şeklinde çalışmalı. Liseye belli bir alt yapıyla gelen öğrenciler, bu defa kendi projelerini danışman öğretmenleriyle hazırlayabilmeliler. Yeni eğitim anlayışına göre artık, STEM ağırlıklı projeler ve öğrenme modelleri geleceğin eğitim sistemlerinde başrol oynamaktadır.
Çok iyi ve motive edici
projelerin çalışmaların sergilendiği etkili proje üretim merkezi olmalarına rağmen,
ne yazık ki burada özgün projeler ya öğrenciler tarafından yapılmıyor ya da
tamamen kopya örneklerin gösterilerinden öteye gidemiyor. Öğretmenler
çalışıyor, öğrenciler ezberliyor. Gösteriler
ve şenlikler de okulların ve okul idarelerinin reklamından başka bir işe
yaramıyor.
İşte; TÜBİTAK’ın desteklediği bilim
fuarlarındaki sergiler, sene sonunda öğretmenlerin hazırlayıp, sunduğu projelerle
olmalıdır. Öğretmenlerin performans değerlendirilmelerinde, bu çalışmaları esas alınarak yapılmalı. Proje
hazırlamak belli bir araştırma ve alt yapı gerektirir. Bu doneler(veri) ise,
zaten öğretmenin kendi alanında, nasıl bir performansı olduğunun göstergesini
verir. Çünkü proje sunumları, bir
işverenin insan kaynakları tarafından işe almada, çok önemli bir kıstastır.
Proje sunumları, kendini en iyi ifade etme becerisidir aynı zamanda. Bu
projelerde öğretmenler, ilgili ve istekli öğrencilerle de çalışabilir. Böylece,
her sene her okulda aynı projelerin kopyaları sergilenmez, öğrenciler de
gerçekten kullanılmamış olur. Öğrenciler için çok iyi rol modeller ortaya çıkar.
Bundan tüm eğitim paydaşları yararlanır.
9.
Öğretim Programları Türk Milli Eğitim’inin Esas Ve Temel Amaçlarına Hizmet Etmelidir
Başka ülkelerin öğretim
programları, o ülkelerin kendi milli ve eğitim yapılarına uygun olarak
hazırlanmıştır. Yani, ülkemizin geleceğini hazırlayan gençlerimize, milli
beraberlik ruhunu vermesseniz bu ülke için çalışmazlar. Onlara bu ülkenin
aidiyetini vermelisiniz. Ekip ruhu ve beraberlik, aidiyetle kazanılır.
10.
Ülkemizde Meslek Liselerinin hem nicelik hem de nitelik yönünden yetersiz
olması
Teknik meslek liseleri ne yazık ki, sistemdeki
yanlışlar yüzünden kurban edildi. Geçenlerde Ülkemizde 4 büyük işadamının,
Cumhurbaşkanımızın çağrısıyla, ülkemizin araba üretme konusunda taşın altına
ellerini sokmasını sağlayan, bu ruh da, ülkemiz için ne güzel bir haberdi. Peki, ülkemizin, kendi arabasını üretebilecek
kapasite ve donanımı varsa, bunları üretmede ara eleman sıkıntısı çekilmeyecek
midir?
Herhalde mühendisler, hem işçilik hem mühendislik
yapmayacaklar. İşte bu yüzden, ara teknik elemanlar teknolojik üretimde en çok
pay sahibi olanlardır. Ülkemizde kurulacak Nükleer Santral için de yetişmiş
insan gücü ve ara eleman ihtiyacı doğmaktadır. Sıradan insanları, teknolojide
ve nükleer santrallerde çalıştıramayız. Bu çok hayati bir durumdur. Ama biz bu ara
elemanları yeterli kalitede ve sayıda yetiştiremessek, bir süre sonra dışardan
ara eleman ithal etmek zorunda kalırız. Bu da ülke ekonomisine yük ve insan sağlığımıza
çok büyük bir tehdit olmaz mı? En
kısa zamanda Teknoloji Meslek Liseleri çoğaltılmalı ve Nükleer Enerji Teknik
Liseleri açılmalıdır. Kendi gençlerimizi yetiştiremessek, hem dışa
bağımlılığımız artar, hem de gençlerimizin istihdamı sağlanamaz.
Bütün bu
tespitlerin ve deneyimlerin doğru okunmasını dilerken, geleceğe çok umutlu
bakmamamız için bir sebep düşünemiyorum.
12.12.2017
Lütfiye Kader
Uzm. Emk. Fen Bilgisi Öğretmeni