LASTİK İLE ZEKÂ İLİŞKİSİ
Zekâ ile ilgili bir benzetme okumuştum. Zeka
bir lastiğin uzama miktarına benzetilmiş. Gerçekten zekânın kapasitesi bir don
lastiğiyle açıklanabilir diye düşünüyorum. Yuvarlak kalın ince, lastiklerin her
birinin uzama miktarları farklıdır. Bu yüzden kalınlık incelik ,uzunluk ve lastiğin yapıldığı madde uzama miktarını değiştiren değişkenlerdendir.
Toplumun çoğunluğu basit , sıradan ve
toplumun ortalama iş gücünü karşılıyorsa, bu yuvarlak don lastiği, toplum zekâsının
temelini oluşturur. Ne kadar uzatırsanız uzatın, uzama kapasitesi ve uzama miktarı
sınırlıdır.
Türkçe’de bazı kelimeleri doğru
anlatabilmek için, yanlış anlaşılmasın diye bin dereden su getiririz. Hatta
halk arasında Türkçe lastik gibi bir dil, 'Nereye çekersen oraya gidiyor ' deriz. Bunu en çok fen derslerinde esnek bir cismi açıklarken öğrencilerin
gülüşmelerinden anlar ve büyük bir manevrayla onları konunun odağına döndürürdüm.
Aslında bu deyim çok da yanlış sayılmaz. Yani zekânın işlevini iyi kullanan bir dil aynı zamanda bizi tanıtan dil bayrağımızdır. Bununla ilgili 'İngilizce neden önemlidir 'konulu yazımda Türkçe dilimizin korunması ve gelişmesi, gerektiğini yazmıştım. Dilimizdeki sözcükler sayesinde, sözcükleri istediğimiz anlama çevirerek lastik gibi kullanabiliyoruz. Bu durum dilimizdeki sözcüklerden çok kavram üretilmesiyle alakalıdır. Eğer bir sözcükten çok kavram üretebiliyorsak, bu da düşünme bağlantılarını kullanabiliyoruz anlamına gelir. Yalnız bu bağlantılar hep aynı yere bağlanıp takılı kalıyorsa, zekâmızı tabi ki doğru olarak kullanıyor sayamayız. Lastiğin esnekliğini değiştiren değişkenleri kullanarak, başka lastikler yaratıp, standartını yükseltebilirsiniz. Lastik standartını yükseltirseniz, her şey değişir ve çeşitlenir. Çeşitlenmenin zenginliği arttıkça, yeni fikirler, yeni bakış açıları gelişir. Yani lastiğin uzama miktarı artar. Zekâyı buna benzetirsek, lastiğin uzama miktarını artırmak için, çoklu zekânın önemi çok büyüktür.
1983 yılında bir öğrenme psikoloğu olan Howard Gardner çalışmaları sonucu , zekayı yeniden tanımladı. “Zeka, değişen
dünyada yaşamak ve değişimlere uyum sağlamak amacı ile her insanda kendine özgü
bulunan yetenekler ve beceriler bütünüdür.” Bedensel – Kinestetik
Zekâ, Sosyal – Kişilerarası Zekâ,Sosyal – Kişilerarası Zekâ, Dilsel – Sözel
Zekâ, Dilsel – Sözel Zekâ gibi
çeşitleri var.
Çoklu zekâ kuramına göre zekâ, içinde bulunduğumuz
sosyal ortamda yararlı şeyler yapabilmek, problemlere çözüm üretebilmek ve
değişimlere ayak uydurup, yaşamı devam ettirebilmek için her kişide
bulunabilecek yetenek ve beceri alanlarıdır. Her bireyde bu alanlar farklı
düzeylerde bulunabildiği gibi, uygun imkânlar sağlandığı takdirde her birey bu
alanları geliştirebilme kapasitesine de sahiptir. Bunları geleceğimiz olan
çocuklarımız için aşağıdaki duyduğum endişeler için yazdım.
Dünya’nın başına bela olan Covid -19 için, yeni aşılar devamlı bulunup üretilmekte. Salgın bir
şekilde önlenecek. Ama bu salgının bundan sonraki yaşantılarımızda bırakacak izleri
kolay silebilecek miyiz?
İnsanların birbirleriyle iletişimini, kucaklaşmasını, dokunmasını ve bir arada vakit geçirecek eylemleri yasaklayan salgın; yeni yetişen genç, çocuk, yaşlı için bir psikolojik olumsuzluklar meydana getirmeyecek mi?
Gençlerin birbirleriyle arkadaşlıkları,
duygusal ilişkileri ve evlilikleri böyle bir psikolojinin etkisiyle ne kadar
sağlıklı olacaktır? Devletin vizyonunda bu sorunların çözümleri için mutlaka öngörü planlamaları olmalıdır.
Bedensel – Kinestetik Zekâ: Hareket, jest ve mimiklerle kendini ifade etme,
beyin ve vücut koordinasyonunu etkili bir biçimde kullanma becerisi olanlar,
yaşamlarının diğer bölümünde nasıl sağlıklı bir psikolojileri olabilir ?
Sosyal
– Kişilerarası Zekâ: Çocuklarımızın gençlerimizin grup
içinde çalışma, sözel ve sözsüz iletişim kurma, insanların duygu, düşünce ve
davranışlarını anlama, yorumlama ve insanları ikna edebilme becerileri nasıl
gelişecektir? Yetişen yeni nesil, nasıl
liderlik yapacaktır?
Dilsel – Sözel Zekâ: Sözcüklerle düşünme ve ifade etme, dildeki
anlamları değerlendirme, sözcüklerdeki anlamları kavrayabilme, şiir okuma,
mizah, hikâye anlatma, dilbilgisi, mecazi anlatım, soyut ve simgesel düşünme,
kavram oluşturma ve yazma gibi karmaşık olayları içeren dili üretme ve etkili
kullanma becerileri yüz yüze iletişim olmadan ne kadar gelişebilir ki?
Mantıksal –
Matematiksel Zekâ: Sayılarla düşünme, hesaplama,
mantıksal ilişkiler kurma, sonuç çıkartma, hipotez üretme, problem çözme,
eleştirel düşünme, geometrik şekiller gibi soyut sembollerle çalışma, bilginin
parçaları arasında ilişki kurma becerileri yüz yüze iletişim olmadan nasıl
gelişebilir ki?
Görsel – Uzaysal Zekâ: Resimler, imgeler, şekiller ve
çizgilerle düşünme, üçboyutlu nesneleri algılama ve muhakeme etme becerileri
yüz yüze iletişim kuramadan nasıl geliştirilebilir ki! Büyük Atatürk’ün gençlere ve çocuklara verdiği önemi
aşağıdaki sözleriyle daha iyi anlıyoruz.
“Türkiye Cumhuriyetinin, özellikle bugünkü gençliğine ve yetişmekte olan
çocuklarına hitap ediyorum: Batı senden, Türk’ten çok geriydi. Manada, fikirde,
tarihte bu böyleydi. Eğer bugün batı teknikte bir üstünlük gösteriyorsa, ey
Türk Çocuğu, o kabahat da senin değil, senden öncekilerin affedilmez ihmalinin
bir sonucudur. Şunu da söyleyeyim ki, çok zekisin!.. Bu belli. Fakat zekanı unut!.. Daima
çalışkan ol!” M. Kemal Atatürk.
23.01.2021
Lütfiye Kader
Emk .Uzm. Fen Bilimleri Öğretmeni