İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...44...

Özgür DENİZ - 23.01.2021

Bizler küçük insanlarız ve henüz büyümeyi de becerebilmiş değiliz, olgun insanlar olup hayata olgun insanlar olarak bakamıyoruz, kendimizi bir türlü aşamıyoruz, misal; küçücük bir yer ediniyoruz ve hep orayı kaybederiz korkusuyla yaşıyoruz ve bu yüzden de yanlış üstüne yanlış yapıyoruz, birilerinin elindekini nasıl alırız üzerine basit ve ucuz hesaplar yapıyoruz, büyük okyanuslara yelken açacağımıza küçük derelerde boğuluyoruz. İnsanlık için ne yapabiliriz diye değil, kendi kazanımlarımızı nasıl muhafaza ederiz diye basit ve ucuz taktikler yapıyoruz. Sonra da insanlığın vb. şeylerin bekasından söz edip insanları kandıracağımızı sanıyoruz, kendi bekamızı düşünüyoruz ama sanki insanlığın bekasını düşünüyormuşuz gibi hareket ediyoruz. Şeytanın uşağı ve maşası oluyoruz ama her şey berbat olduğunda da şeytanı suçlayıp, insanları kendi etrafımızda konsolide etme numaralarını çeviriyoruz. Yaşanılan acı tecrübeleri bilmiyormuşuz gibi sorumsuzca davranıp, aynı tecrübelerin yaşanmasına yol verecek tiksindirici yollara yelteniyoruz. Tam da burada Wilhelm Reich’in Dinle Küçük Adam’ını, Ahmet Özcan’ın Davası Olmayan Adam Değildir’ini, Doğan Cüceloğlu’nun Savaşçı’sını, Nurettin Topçu’nun Var Olmak’ını, Ali Şeriati’nin Dine Karşı Din’ini kesinlikle ama kesinlikle öneririm naçizane. Hatta Leo Huberman’ın Sosyalizmin Alfabesini, Çernişevski’nin iki ciltlik Nasıl Yapmalı’sını ve keza Lenin’in Nasıl Yapmalı’sını da okuyabilirsiniz. Hep küçük ve basit işlerle iştigal etmemiz, işlerimizin bozuk olması, ucuz çıkarlar peşinde koşmamız, birbirimizin kuyusunu kazmaya tevessül etmemiz vb. sorunlarımızın da hiç bitmemesi küçük insanlar olmamızdan neşet ediyor maalesef. Oysa büyümeliyiz artık, daha geniş perspektiften bakmalıyız hayat ve olgulara, olaylara, masivaya dair her şeye. Misal; farklı bir düşün insanıyla bir araya geliyorsunuz, hemen başlıyor farklı bir düşünden olan birisi; onunla ne işin var demeye. Yav kardeşim bizim başka işimiz gücümüz yok mu? O da bu toprağın çocuğu değil mi, o da insan değil mi? Herkes motomot birbirinin aynısı olmak zorunda mı, farklı olunca birbirine düşman mı olmak zorunda? Ama bunu böyle yaparız sonrada bekadan söz ederiz, sanki bekayı asıl tehlikeye atan böyle yaparak kendimiz olmuyormuşuz gibi. Biz illa da birbirimize düşman olmak, düşmanca bakmak, birbirimizi ötelemek ve gettolaştırmak zorunda mıyız? Niye bir araya gelip fikir teatisi yapamıyoruz, ortak aklı ve vicdanı aktive edip daha büyük işler için birlikte çalışmayı beceremiyoruz? Çünkü kokuşmuş taktiklerimiz ayan olup ve pislik işlerimiz ortalığa saçılır değil mi? Niye birisi güzel bir şey yapıyorsa onu kendi haline bırakıp yapsın demiyoruz ya da müzahir olmuyoruz da, illa onun ayağına takoz olmaya ya da yoluna takoz koymaya yelteniyoruz? Yani meselemiz şayet ülkemiz, insanımız, devletimiz ve insanlıksa, daha olgun olmalı, hayata daha olgun bakmalıyız ve ortak akılda ve vicdanda buluşmalıyız, iyi yapanın yoluna handikap olacağımıza, ona müzahir olmalı ve onun yolunu açmalıyız. Ama araya aşağılık çıkarlar, rantlar, menfaatler girince büyü bozuluveriyor değil mi? Anında çark ediyoruz ve kendi pisliğimizde boğulmayı, herkesin mutlu ve mesut yaşamasına müreccah kılıyoruz. Bir an evvel büyümeliyiz, yoksa daha çoook sürünürüz, zaten sürünüyoruz, sonsuza kadar sürünürüz ve ayağa kalkıp yürümek hayal olur! Herkes kendi kaderini kendi çizer ve herkesin başına gelen kendi elleriyle işlediği pislikler nedeniyledir.

Tarih: 23.01.2021 Okunma: 336

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?