Bilgi insanı değiliz maalesef. Bilgiye
iştiyakta duymayız hiçbir zaman. Şerefimle ve namusumla temin ederim ki, kahir
kahir kahir ekseriyetimiz bilgi sahibi olmadığı halde bir fikir, ideoloji hatta
din sahibidir. Mesela; dinden beslenenlerin kaçta kaçı beslendikleri dini
bilmektedirler? Vallahi, billahi, tallahi en az yüzde doksan beşi beslendikleri
dinden bihaberdirler. Yorucu, bıktırıcı ve beyhude bir iş gibi görürüz bilgiye
ulaşma çabasını. Ama fikir sahibi olduğumuzu göstermeyi de çok severiz. Mesela;
politikacı vasfıyla arzı- endam eden madrabazların kaç tanesi gerçekten
savundukları düşüncenin özünü, esasını bilmektedirler acaba? Yani basit bir
çocukluk hastalığı gibi bir şeydir bu filhakika, bilmeden biliyormuş gibi
ortaya çıkmak ama bilgisizce cerbeze yapmak. Duygularının etkisinde kalan,
duygularıyla hareket eden, kendilerini duygularının yönettiği, bilgiye mesafeli
hatta bilgiden korkan insançocuklarıyız. Bilgiden korkuyoruz evet, çünkü bilgi
demek gerçek demektir yani biz haddizatında gerçekten korkuyoruz. Gerçekler
ortaya çıkarsa tüm büyü bozuluverecek, hiçbir şeyin anlamı kalmayacak, ne kadar
mal ve geri zekâlı olduğumuz ortaya çıkıverecek, ortada öylece alık gibi, bön
gibi kalıverecez diye çok korkuyoruz. Bize kötülük yapanın kötülüğü bir anda
gözümüzün önünden kayboluverir ve acıma hissi sarar yüreğimizi ve yine aynı
yanlışa devam ederiz. Ulan madem bu kadar hayâsızca bunları yapıyor pezevenk,
bizde yapmamız gerekeni yapalım da dünyanın kaç köşe, kaç bucak olduğunu
gösterelim bu pezevenge, silkeleyip kendine getirelim ve kendimizi de mal
yerine koydurmayalım demeyiz. Çünkü gerçekten duygusal bir malız. Binaenaleyh,
bilginlerden, filozoflardan bahsedilir, dinlerden söz edilir ama bilginlerin,
filozofların ve dinlerin ne dediğinden söz edilmez. Yani detaya girilmez. Orası
tehlikeli bölgedir. Uyanmak kötüdür! Misal; bir aydın, filozof, bilgin sitayişe
seza görülür, hakkında nutuklar irad edilir ama madem çok seviyorsunuz bu
aydını, filozofu, bilgini, işte o aydın, filozof, bilgin var ya şöyle bir şey
söylüyor dediğiniz an artık tehlikeli biri olarak addedilirsiniz ve huzurdan
kovulursunuz. Çünkü kimse bu insanları bildiği için onlardan söz etmez,
münhasıran kendi karizmasını tensip ettirmek ve karşısında bulunanlardan onay
almak için söz eder, karşısında ki uyuyan kitleyi manipüle etmek için ondan dem
vurur, o da bilmez onların ne söylediklerini, bilse de oraya teğet geçer zaten.
Çünkü uyanmak farkına varmaktır şeylerin. Farkına varmak ise tehlikelerle dolu
bir bölgedir. Farkına varmak, bugüne kadar çok ince işçilikle dizayn edilmiş
sömürü düzeneğini, rant çarkını yerle yeksan edebilir. İnsançocukları,
kendilerinden, dinlerin, bilginlerin, filozofların söyledikleri yani bilginin
gizlendiği kimselerdir. Ama kendileri de merak etmeyen, ne nedir, ne ne
değildir diye sormayan kimselerdir. Gerçek bilgiden ve gerçek bilginin
kaynağından söz edenlerde her daim vebalı muamelesine maruz kalırlar, mecnunmuş
gibi muamele görürler ve taşlanırlar. Bu sebeple de, hakikatle yaşananlar
arasında her diam derin bir uçurum olur, o uçurum gittikçe de derinleşir ve
karanlık bir kuyu haline gelir, vehleten içine atılıveririz ve bir daha
çıkamayız, hiçbir çaba kifayet etmez çıkmaya, çünkü kafamızın üzerine basarlar
çıkmaya tevessül ettikçe. Bilgi için akıl en büyük ve emsalsiz bir araçtır ama
o akıl da maalesef bizde değildir, başkalarının ceplerindedir, ellerindedir,
ipoteklidir. Böyle oldukça da bilgiye
erişmek, uyanmak, gerçeği görmek muhal ender muhaldir. Nihayetinde insan
değiliz ama insanmışız gibi yaşıyoruz işte. Bir an önce aklımızı başımıza alıp
bilgiye ulaşma cehdine sımsıkı sarılmalıyız ve gerçekleri görüp uyanmalıyız, bizleri
uyutanları tanımalı, nasıl uyuttuklarının farkına varmalıyız. Lütfen!
İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...51...
Özgür DENİZ - 01.02.2021
Tarih: 01.02.2021
Okunma: 337
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.