Oy
gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
Türkiye,
son 10 gündür, Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim üyesi Prof. Dr. Binnaz Toprak'ın yaptığı araştırmayı
konuşuyor. Prof. Toprak'ın daha önce yaptığı araştırmalarda “dindar kesim”
üzerinde, devletin ve “laik kesim”in baskısı olduğu sonucu çıkmıştı. Son
araştırmaya göre ise, baskı yön değiştirmiş. Son yıllarda “dindar kesim”,
“laik kesim”e baskı yapmaya başlamış.
Önceki
araştırmayı gayet gerçekçi bulan ve ondan hoşlanan çevreler, son araştırmayı “yönlendirici” ve “gerçek dışı” bularak, ateş
püskürüyorlar.
“Laik kesim”, “dindar kesim”
ayrımının suni olduğunu, aynı kişinin hem dindar, hem de laik olabileceğini
söyleyip, mevzumuza dönelim.
Konu,
dün öğle saatlerinde Star TV'de de tartışıldı. Bütün tartışmalarda,
tartışmanın odağına ister istemez Fethullah Gülen Cemaati geliyor.
Sebep, söz konusu hareketin gerek büyük şehirlerde, gerekse taşrada çok büyük
bir cemaat haline geldiği ve insanların hayatında doğrudan etkili olduğu
hakkında lehte ve aleyhteki görüşlerdi.
Biz
buna, Fethullah Gülen hareketinin yurt dışında da pek çok yerde etkili olduğunu
hatırlatarak katkıda bulunalım. Fethullah Gülen hareketinin ne kadar yaygın ve
etkin olduğunu izah etmeye hiç gerek yok. Herkes en yakın çevresinde olayın
boyutlarını görüyor.
Bu
hususlar tartışma esnasında dile getirlince, Bugün Gazetesi yazarı Gülay
Göktürk, ortaya şöyle bir soru attı:
Fethullah Gülen cemaati benzeri bir örgütlenmeyi, “laik kesim” neden
yapmıyor?
* * *
Bu
soru üzerine derin derin düşündüm. Soru; bırakın “yılın sorusu” olmayı,
“asrın sorusu” olmayı hak ediyor.
Aslında,
benzer örgütlenmeler denenmiştir. Fethullah Gülen'den önce ve sonra çok çeşitli
teşkilatlar kurulmuştur. Sivil toplum
örgütleri, vakıflar, birlikler, hatta devletin desteklediği örgüt ve vakıflar
vardır. Bunlar içinde devasa bütçesi olanlar, yurdun her yerinde
örgütlenmiş olanlar mevcuttur. Hiçbirisi, Fethullah Gülen hareketinin yüzde 1'i
kadar etkin değildir. Olamazlar!
Bunun
sebeplerini “mistik”miş, “gizli”ymiş gibi bahanelerde aramayın.
Nerede
arayın, biliyor musunuz?
Ahlâk
anlayışlarında arayın! Adalet anlayışlarında arayın! Dürüstlük
anlayışlarında arayın! Ehline görev verme konusundaki
vurdumduymazlıklarında arayın! Seçkincilikte arayın!
Fethullah
Gülen hareketiyle ilgili her şeyi söyleyebilirsiniz. Şu, yukarıda saydığım
konularda aleyhine bir şey söyleyebilir misiniz?
* * *
“Laik kesim”in organizasyonlarında
ne oluyor? Bol hamaset, bol duygu, bol vatanı milleti kurtarma, attı mı
mangalda kül bırakmama. Yönetimi ele geçirdi mi, organizasyonu çiftliğe
çevirme, yaran iktidarı, menfaat ilişkileri, teşkilattaki yetkilerini kötüye
kullanma, ehil olana iltifat etmeme ve yıllar geçtikçe yönetimde kemikleşme,
mafyalaşma...
Organizasyonun
alt kademelerinde şikâyetler. Teşkilatın amaçlarının üyeler tarafından
benimsenmemesi. Küçük, orta ve büyük çapta skandallar...
Bütün
bunların sonunda da halkın güveninin sarsılması ve organizasyonun çöküş
sürecine girmesi.
Bu
tip sivil toplum örgütlerini, vakıf ve dernekleri çevrenizde bol bol
görmektesinizdir, eminim.
Bilirsiniz
o örgütleri!
* * *
Akif’ten Günümüze
27
Aralık, İstiklal Marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy’un ebediyete intikalinin
72’nci sene-i devriyesiydi. Millî şairimizi anlayalım. Müthiş eserini okuyalım.
Bugünkü meselelerimize çözümler gösteriyor. Akifimizi rahmetle anıyorum. Ruhu
şad olsun.
AKİF’ten bugünlere seslenen ve bugünleri anlatan
mısralar:
Gitme
ey yolcu, beraber oturup ağlaşalım:
Elemim
bir yüreğin kârı değil, paylaşalım:
Ne
yapıp ye’simi kahreyleyeyim, bilmem ki?
Öyle
dehşetli muhitimde dönen matem ki!...
Ah!
Karşımda vatan namında bir kabristan
Yatıyor
şimdi… Nasıl yerlere geçmez insan?
Şu
mezarlar ki uzanmış gidiyor, ey yolcu,
Nereden
başladı yükselmeye, bak nerede ucu!
Azıcık
kurcala toprakları, seyret ne çıkar:
Dipçik
altında ezilmiş, paralanmış kafalar!
“Medeniyet”
denilen vahşete lanetler eder,
Nice
yekpare kesilmiş de sırıtmış dişler!
Müslümanlıkları
biçarelerin öyle büyük
Bir
cinayet ki; cezalar o nispetle küçük!
Ey,
bu toprakta birer na’şı perişan bırakıp
Yükselen
ruhlar alayı, sakın arza bakıp,
Sanmayın
şehitlik şevkiyle coşan bir kan var…
Bizde
leşten daha hissiz, daha kokmuş can var!
Bakmayın,
hem tükürün çehre-i murdarımıza!
Tükürün;
belki biraz duygu gelir ârımıza!
Tükürün
milleti alçakça vuran darbelere!
Tükürün
onlara alkış dağıtan kahpelere!
Tükürün
Ehl-i salibin o hayasız yüzüne!
Tükürün,
onların asla güvenilmez sözüne!
…
Bana
vahdet gibi bir yâr-ı müsaid lâzım!
Artık
ey yolcu bırak… Ben yalnız ağlayayım.
Hakkın Sesleri, Safahat Üçüncü Kitap, 1913
Önceki
yazılar