İnsanım de mi? Hani insan diye bir varlık var ve işte o insan
denilen varlığa her şeyimle benziyorum de mi? Sair tüm varlıklara benzeyen
yönlerim var, benzemeyen yönlerim var de mi? Sair tüm varlıklardan beni ayıran
ve üstün kılan hatta insan olmamın hücceti olan yönlerim de var de mi? Şimdi
bana bir kafa verilmiş, o kafanın içine bir beyin konulmuş, o beynin içine bir
akıl dercedilmiş, o akıldan da bir zekâ doğmuş de mi? O zekâ sayesinde (tabi
ondan behremiz varsa), düşünebilen bir insanım de mi? İnsan bir yerde düşünce
demek de mi? Masivaya dair ne varsa var olan her şeyden doneler beynime
ulaşıyor de mi? Beynim o doneleri işliyor, ayıklıyor, seçiyor ve kullanıma
sokuyor de mi? Her bütün parçalardan teşekkül eder de mi? Her bir parça
bütünden bir cüz olduğu için bünyesinde bütünden iz taşır de mi? O parçadan
bütün hakkında bir kanaat elde edebiliriz de mi? Âlemde her şeyin bir sebebi ve
sonucu olur de mi? Şimdi sebebi bilmezsem, sonucu anlayamam de mi? Sonucu
anlayamazsam, o sonucu ortaya çıkartan sebeplerle ilgili bir şey yapamam de mi?
Bir hayatın içinde yaşıyorum de mi? O hayatta olup biten ne varsa beni olumlu
ya da olumsuz yönde etkiliyor de mi? Aklım olduğu için hayata dair sorum olması
icap eder de mi? Bir insan ve bir hayat varsa orada, olgular ve olaylar da olur
de mi? Olayların olguyla ilintisini sorgularım ve olayla ilgisi olanları sigaya
çekerim de mi? Her türlü olguyu derinlemesine ve etraflıca tetkik etmeliyim
kendisinden sadır olan olayı doğru analiz edebilmem için de mi? Şimdi kahir
ekseriyetçe tolere edilmiş olan genel doğrular olabilir de mi? Tabi bu durum
doğruların gerçekten doğru olduğu anlamına gelmez de mi? Ve genel kabul görmüş
doğrular bile sorgulanabilir de mi? Doğrunun değişken olabileceği doğru bir
çıkarımdır de mi? Doğruyla hakikati karıştırmamak gerekir de mi? Bir davayı şu
yöntemle savunmak birine göre doğru birine göre yanlış olabilir ama bir davanın
varlığı ise hakikattir de mi? Herhangi bir şekilde beyne ulaşan muhtelif
donelerin ve o donelerin bileşkesinden ve işlenmesinden doğacak bir bilginin
doğruluğuna kanaat getirmenin en sahici yolu ANALİTİK DÜŞÜNCE temelinde ve
nesnel kriterler çerçevesinde soru sormak ve sorgulama yapmaktır de mi?
Bilakis, sekterliğin kucağına düşersiniz de mi? Önkabul, önyargı, kör inanç,
şartlanmışlık, koşullanmışlık, ezbercilik analitik düşünme yöntemine göre
hareket edemeyişin intaç edeceği sonuçlar olur de mi? Son tahlilde; sorma,
sorgulama ve araştırma kabiliyetine malik olmayan insanların olguları ve
olayları doğru analiz etme, isabetli yorumlama işlevi de mutlaka zayıf kalır de
mi hatta kabil olmaz de mi? Ve böylesi insanlar hazan yaprağı gibi savrulur
dururlar oradan oraya de mi? Her daim aldanırlar, aldatılırlar, kulların kulu
ve kölesi olmaktan kurtulamazlar de mi? İşte böylesi acınası durumlara maruz
kalmamak, hayvanca yaşama mahkûm olmamak için mutlaka ama mutlaka ANALİTİK
DÜŞÜNCE yöntemine sadık kalmalıyız ve bu temeller üzerinde düşünmeliyiz de mi?
Siz bilirsiniz!
ANALİTİK DÜŞÜNME...
Özgür DENİZ - 03.03.2021
Tarih: 03.03.2021
Okunma: 384
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.