Ne demiş bir filozof; bilenle oturup
konuşabilirsin, bilmeyenle de oturup konuşabilirsin ama bildiğini sananla
oturup konuşman mümkün değildir. Gerçekten de böyledir. Bildiğini sanana hiçbir
şey anlatamazsın, onu hiçbir konuda ikna edemezsin, yanlışının yanlış olduğunu
kabullendiremezsin. İşte bizim dünyamızda böyle bir dünyadır. O, bildiğini
sanan kişi, mutlaka biliyordur, bilmeyi bir iki kelime öğrenmek zannetmiştir ve
artık o öğrendiği bir iki kelimeyle her şeyin bilgisine sahip olmuştur. Nuh der
peygamber demez artık, ne söyleseniz kar etmez. Bir de bilmemenin kendisini
küçülteceği sanrısına kapılmışsa doğruya onu inandırasıya kadar canınız çıkar. Bilmez
ki, bilinenler, bilinmeyenlerin yanında okyanusa damla mesabesindedir ve
öğrenmenin, bilmenin zamanı yoktur, her an, her zaman öğrenmek, bilmek için
yaratılmış bir şanstır. Asıl küçüklük öğrenmemek, bilmemek değildir, öğrenmeye
ve bilmeye çalışmamaktır. Hayatın içinde yaşamak, bazı basit ve küçük şeylere
şahitlik etmek, insan olmak, her şeyi bilmek anlamına gelmez oysa. Bir iki
bilgi kırıntısı attık mı kafa dediğimiz kavanozun içine her şeyi bildiğimizi
sanıyoruz. Yahut günlük politikalar üzerine bir iki abuk sabuk laf ettik mi
tamamdır, biz ne dediysek odur diye düşünüyoruz. O zaman niye din kitapları
var, niye tarih diye bir şey var, niye ideolojiler var, o zaman niye konuşmuş
filozoflar behey şaşkın? Yani okumaya lüzum görmüyoruz. Oysa bilgi, fikir
sonsuzcasına farklı şeylerdir, ayrı dünyalardır, incelikler, derinlikler
barındırır. Bir fikre erişmeyi kolay sanıyoruz. Çileli, acı yüklü, engellerle
dolu, sancılı ve ıstıraplıdır fikrin yolu oysa. Üstat Cemil Meriç ne demiş? Bir
fikir yazısını cebir problemi çözer gibi okumalıyız demiş. Yani zor iş demiş,
çetrefilli iş demiş, öğrenmek için. Bir fikir üzerinde konuşmak öyle basit bir
şey değildir. Öyle basit sıradan şeyler değildirler ne bilgi, ne fikir, ne de
bunlar üzerine konuşup, olguları ve olayları çözümlemek. Zaten olgular ve
olaylar başlı başına bir deryadır. Eğer bir dinimiz varsa, o dinle ilgili
hiçbir şey okumasak bile artık o din hakkında konuşabilecek tek kişi bizizdir,
herkes bizi dinleyecektir veyahut eğer bir ideolojimiz varsa ve onunla ilgili
birkaç şey öğrenmişsek artık o ideolojiden sorumlu olan biziz ve herkes bizi dinlemelidir
diye düşünüyoruz. Tıpkı bir din sahibiysek, bizler kafadan ahlaklıyız dediğimiz
ve ahlaka ihtiyaç duymadığımız gibi. Öyle değil mi lütfen? Hepimiz aynı dünyada
yaşıyoruz, nice insanlarla karşılaşıyoruz, konuşuyoruz, yalan mı söylüyoruz
öyleyse? Hayır, yalan değil gerçek bunlar. Çünkü aynı dünyada, aynı insanlık
ailesi içerisindeyiz bizde ve şahit olduklarımızdır bunlar. Bilmediğimiz zaman
komplekse kapılıyoruz, hırçınlaşıyoruz, bu sefer her şeyi biliyormuşuz gibi
davranıyoruz ama konuştukça cehaletimiz kendini gösteriyor, bu seferde
yanlışlanınca çıldırıyoruz, kafayı yiyoruz ve agresifleşiyoruz, karşımızdakine
hakaretlere yelteniyoruz. Tüm bu insanı küçülten şeyler mi daha kolaydır ve
katlanılırdır yoksa bilmek, öğrenmek ve konuştuğumuz zaman gerçekten bilgi
sahibi olarak konuşmak mı kolaydır, saygıdeğerdir?
İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...81...
Özgür DENİZ - 07.03.2021
Tarih: 07.03.2021
Okunma: 336
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.