Bunlar mı bizim için vardır, biz mi
bunlar için varız? Kusura bakmayalım ama bizler bunlar için değiliz, bunlar
bizim için vardır. Bizim iyi bir yaşam ve güzle bir dünya kurmamız için bu
olguların yani bir önceki yazımızda mevzubahis ettiğimiz herkesi ihata eden
olguların hepsi birer araçtır, insanın mutluluğu için. Öyle ya onlarsız biz
yine varız ama onlar bizsiz ne anlam ifade edeceklerdir? Hepsi insan için değil
midirler ve insanı tarif eden şeyler değil midirler? Ama aksini yapmak bir avuç
zümrenin işine gelebilir velakin benim işime gelmiyor kardeşim, ezilen insanların
işine gelmiyor. Midesi boş olan insanın kafasına ve kalbine dokunamazsınız. Ezilen
insanlara bunları anlatamazsınız. Yaşamlarına dokunmalısınız insanların,
beyhude şeylerle iştigal etmemelisiniz ve samimi, ciddi olmalısınız. Ya bir
bakıyorsunuz kallavi biri, gerçekten çok kallavi işlerle iştigal etmesi
gerekirken, gidiyor çocukça işlerle iştigal edip rezil ve komik duruma düşüyor,
yav kardeşim senin işin bu mu, senin daha ciddi işlerin yok mu, böyle çocuksu
işlerle iştigal edeceğine defol git, namuslu ol ve iştigal etmen gereken
işlerle ilgilen. İnsanları rezil bir yaşama mahkûm ediyorsunuz, sonra da mezkûr
ortak olguları onlara bir masal gibi anlatınca onların huzur bulacağını
sanıyorsunuz. Bendeniz yemiyorum kardeşim yalanlarınızı, masallarınızı, badema
da yemeyeceğim, defolup gidin yiyecek olan mallara anlatın. Çünkü tıynetinizi
biliyorum, zihniyetlerinizi biliyorum. Yanılıyorsunuz, vallahi yanılıyorsunuz.
İnsanlar artık bıktıklarından, usandıklarından ve ellerinden bir şey
gelmediğinden, dahası korktuklarından böyle davranıyorlar. Sizlere inanmış,
kanmış gibi yapıyorlar. Özgür olsunlar da görelim bakalım neler olacak? Bir de
bu olguların gerçek mahiyetlerini bilmiyorlar, bu yüzden de ne diyeceklerini kestiremiyorlar.
Biz ne ediyorsak savunduğumuz değerlere ediyoruz. Onları dilimize pelesenk
ediyoruz ama hareketlerimizde onlara zerre yer vermiyoruz, versekte bu ortak
noktalarımızı çorbaya dönüştürerek veriyoruz. Bana birisi söyler mi Allah
aşkına, lütfen, dizilerde ki hakikat ehli tiplerin tek bir tanesi hayatta var
mı, dizilerde ki adaletin zerresi hayatta var mı? Niye böyle sormayayım mı?
Çünkü diziler yönlendirmek ve avlamak için büyük tezgâhtır, tabi yiyen, yutan,
aldanan sürüler için. Sonra itiraz sesleri yükselince o sesleri susturmaya,
kısmaya yelteniyoruz. Ancak insanlar üzerinde baskı kurmak için istimal
ediyoruz ortak olduğumuz tüm noktaları. Vurarak, kırarak hakikati
öldüreceğimizi sanacak kadar zavallıyız, malız. Niye böyle yapıyoruz? Niye
güzel bir yaşam kuramıyoruz? Niye hürriyeti, müsavatı, uhuvveti, adaleti gerçek
bağlamlarıyla ele alıp bunları yaşama aktaramıyoruz bihakkın? Sonra da
görmediğimiz şeyleri varmış gibi algılayıp öylece yaşamamız isteniyoruz.
Görmediğimiz bir şeye nasıl varmış gibi bakıp hiçbir şey yokmuş gibi
yaşayabilirim? Ciğerlerimiz yanıyor be, beynimiz zonkluyor, kalbimiz ağrıyor,
vicdanlarımız sızlıyor olan bitenler muvacehesinde. Biz hep böyle mi
yaşayacağız? Birbirimizle didişerek, birbirimizi yiyerek, birimizin önüne takoz
olarak, kimsenin kimseye zarar vermeden gönlünce yaşamasını engelleyerek nereye
varabiliriz? Nereye kadar herkes düşman olarak görülebilir? Herkesin kendince
bir tarihi var onunla övünüp duruyor, papağan gibi aynı şeyleri terennüm edip
duruyor. Bana miras kalanın üzerine ne koydum diye sormuyor kendisine ve kimse
de sormuyor bunu. Oysa tarihte, mirasta bir bütündür ve hepimizindir ve hepimiz
miraslarımızın, tarihlerimizin üzerine bir şeyler koymak zorundayız. Koymadan
onlarla kuru kuruya övünmek alıklıktan, bönlükten ve hamasetten başka hiçbir
şey değildir ve hiçbir şey de vermez insanlığa. Yazıklar olsun be!
İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...84...
Özgür DENİZ - 10.03.2021
Tarih: 10.03.2021
Okunma: 307
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.