BU KAMPANYA HERKESİN SAĞLIĞINI BOZAR

İsmail Hakkı CENGİZ - 30.12.2008

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.

 

 

Biliyorsunuz, kamuoyunda tanınan bazı kişiler bir “özür kampanyası” başlattı. Bu kampanyaya ön ayak olanlara genellikle “aydın” deniliyor. 

Peki, “aydın” ne demek?

Aslında ne demek olduğu açık da, biz biraz daha irdeleyelim ve işlevinin ne olması gerektiği üzerinde duralım.

Eskiler “münevver” derlermiş.  Nurlandırılmış, parlatılmış, aydınlatılmış, ışıklı anlamlarına geliyor.  Bakar mısınız, ne kadar dolu, ne kadar yüksek bir mana var!

Aydın’ı, münevverle eş anlamlı kullandığımıza göre aynı yüksek manalar onun için de geçerli!

Nur, ilâhi ışık demek… Buna göre aydın dediğimiz kişi; ilâhî ışıkla donatılmış, ışık veren, ışık saçan, karanlıkları aydınlatan insan!

Işıktan zarar gelir mi?

Asla! Hele, ilâhî ışık saçıyorsa…

Işık, doğumdan ölüme hepimizin muhtaç olduğu kaynak! Daima yararlı… Daima yol gösterici… Daima ümit verici… Daima hayat verici… Daima tedavi edici…

Bir toplumdaki aydınlarının işlevi de benzer şeyler olmalı değil midir? Aydın; topluma önder ve örnek olan, bölücü değil, birleştirici; sorunları kaşıyan değil çözen, dertleri depreştiren değil tedavi eden kişidir.

*                      *                      *

Peki, bu “özür kampanyası” yukarıda saydığımız müspet amaçlara mı hizmet ediyor yoksa tam tersine mi?

Konu, 15 gündür tartışılıyor; şu kampanyaya öncülük edenlerden, hangi maksada hizmet ettiklerine, nereye varmak istediklerine dair tatmin edici bir açıklama duyan var mı?

Bu kampanyadan sonra barışa, uzlaşmaya, çözüme daha yakın olduğumuz iddia edilebilir mi?

İki haftadır yaşadıklarımız tam tersine işaret ediyor. Kutuplaşma artıyor. Karşılıklı suçlamalar birbirini kovalıyor. Ermenistan ve Türkiye devletlerinin yöneticileri arasında da bir yakınlaşma olduğu söylenebilir mi? Türk Hükümeti kampanya karşısında tavır aldığına göre, mevcut yumuşamanın bile kampanyadan zarar görmesi emareleri belirmedi mi?

*                      *                      *

İşin en vahim yanı; yıllardır rafta duran dosyaların karşılıklı olarak açılıp ortalığa saçılması! Bu dosyalarda akıl almaz işkenceler, katliamlar, tecavüzler, eziyetler var. Bunları dinlemeye, okumaya, yazmaya yürek dayanmaz.

Anlatılanlar, yazılanlar o kadar korkunç ki; bunları hayal etmek, düşünmek, hadiseleri bize sanki tekrar tekrar yaşatıyor. Bunun devam etmesi tabii ki hepimizin sağlığını bozar. Önce sinirlerimizi, ruh halimizi bozar; sonra bozuk sinirlerimiz midemizi deler, kalbimizin sekteye uğratır. Sonuç; müzmin kin ve nefret!

“Özür”cüler bunu mu murat ettiler?

Bilemiyoruz!

Ama olan budur.

*                      *                      *

Üstatlardan

 

Sosyal yönelişin dayandığı temel zayıflamışsa; yani, herkes başka bir telden çalıyorsa, fertler arasında dayanışma kalmamışsa, değerler levhası altüst olmuşsa, toplum yapısı çözülmeye yüz tutar. İntiharlar, cinayetler, kargaşalıklar birbirini kovalar; çünkü ferdin yaşayışı artık bütünleşmiş ve müstakar bir içtimai zemine kök salmış değildir; hayat faaliyeti geniş ölçüde manâsını ve hikmet-i vücudunu kaybetmiştir.

Wirth

 

 

Önceki yazılar

Tarih: 30.12.2008 Okunma: 694

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?