Avrupa Birliği’nin UYGUR TÜRKLERİ Hassasiyeti

İsmail Hakkı CENGİZ - 19.03.2021

Başta Avrupa Birliği (AB), bütün Batı’nın “insan hakları” konusunda bir hassasiyetleri olduğu malûm…

Bu hassasiyet son olarak, Çin’in, Sincan’da yaşayan Uygurlara uyguladığı zulümde kendini gösterdi. AB, Uygurlara zulmettiği için Çin’e yaptırım uygulama kararı aldı.

Bu, tabii ki memnuniyet verici…

Hem soydaşımız hem dindaşımız olan Uygurlar için, bizim Avrupa Birliği’nden daha hassas olmamız, AB’nin yaptırım uyguladığı yerde bizim, dünyayı ayağa kaldırmamız gerekmez miydi?

Gerekirdi!

Kaldırdık mı?

Dünyayı ayağa kaldırmayı bırakın, herhangi bişey yaptık mı?

YAPTIK!

İyi Parti, Haziran 2019’da, “Uygur Türklerinin durumunu araştırma önergesi” sundu. Bu önergeye, CHP-İyi Parti ve HDP “evet” oyu verdi. AKP “hayır” oyu verdi. MHP ise çekimser kaldı. Sonuçta, “evet” oyları yetersiz kaldığı için önerge reddedilmiş oldu.

Böylece, Türkiye’de kimin Uygur ve/veya insan hakları hassasiyeti olduğu ortaya çıktı.

Tıpkı, “Andımız” meselesinde olduğu gibi!

Orada ne olmuştu?

80 yıl boyunca ilkokullarda her sabah tekrarlanan andımız, 2013 yılında kaldırılmıştı.

Şubat 2019’da, yine İyi Parti, “Andımız, okullarda tekrar okunsun” diye önerge verdi. Önergeye CHP ve İyi Parti “evet”, AKP ve HDP ise “hayır” oyu verdi. MHP, bu oylamada da “çekimser” kaldı. Önerge reddedilmiş oldu.

Bunları, bu tartışmalı konularda kim nasıl davrandı, kim, hangi konuda, kiminle birlikte oldu, hatırlayalım, hatırda kalsın diye kaleme aldık.

Yıllarca, onu haykıran, eski bir öğrenci olarak, “Andımız” konusundaki kısa görüşüm şudur:

“Türküm” demekle Türk olunmadığı gibi; “doğruyum, çalışkanım” demekle de dürüst ve çalışkan olunamıyor. Bilhassa “dürüstlük” konusunda memleketin vaziyeti ortada!

x   x   x

TAVSİYE

https://www.youtube.com/watch?v=nosWxk5bRZQ

YOLARIN SONU, ATSIZ

Tarih: 19.03.2021 Okunma: 804

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

özgür deniz

20.03.2021 - 07:56

Şimdi normal şartlarda vicdani hassasiyete sahip olması, merhameti kuşanması ve buradan sadır edecek ulvi eylemi ortaya koyması gereken kimdir? Yani İslam diye bir dine sahip olan millettir değil mi? Hem kendi dünyasında güçlü olması gerekir hem de sair dünyalara icap ediyorsa içindeki gücünün müzaheretiyle iktiza eden durumda notalar vermesi gerekir değil mi? Ama hayır böyle olması gerekse de böyle olmuyor. Çünkü ne acıdır ki, bahusus İslam olan milletler yani halklarının kahir ekseriyeti öyle olan milletler mal gibidir. Ne dinlerini ne de kimliklerini bilmemektedirler. Bilseler de ancak onu dünya uğruna kullanmayı becerebilmektedirler. Yoksa Avrupa milletlerinin böyle bir konuda hassas olması muhal ender muhaldir. Onlar sair dünyaları kendilerine özendirmek için yani en derinlerde bir medeniyet savaşı adına bunu yaparlarken, bizler ancak ve ancak küçücük beynimizle günü birlik siyaset için bunu yapmaktayız. Avrupa Milletlerinin Bosna da yaptıklarını bilincimizin dip derinliklerinde idrak ettikten sonra, o domuzlar parlamentosuna lanet olsun demekten başka elden bir şey gelmiyor. Ha bu şu gerçeği görmezden gelmemizi mi sağlar? Yani onların uygulamalarının sair dünyalardan daha iyi olduğunu, ebette ki hayır. Zaten Mehmet Akif demiş; dinleri işimiz, işleri dinimiz gibi. Yani onlar lanet birer pislik olsalar da ne acıdır ki sanki bizim dinimizin gereğini yapmaktadırlar. Bunun da dibinde derin bir gerçek yatmaktadır. Yoksa en dipte öyle oldukları için değil. Çünkü böyle yaptıkça milletler kendi kendilerini terk edip, onları örnek almakta, onların kucağına, ocağına düşmektedir. Haddizatında sonsuz derin bir mevzudur. Bizdekiler hangi iyi bir şey için adım attılar da, iyi bir adım atanların yapacakları iyi şeylere müzahir olsunlar. Tek dertleri benim olsun.

özgür deniz

20.03.2021 - 07:56

Bazı şeyler formdur. Onların varlığı, milleti diri ve iri tutar, kim olduğunun her gün farkında olmasını sağlar. Ha bu o milleti yüceltir mi? Hayır. Zaten yücelmek ayrıdır, farkında oluş ayrıdır. Farkında olursan yücelmenin de yolunu bulursun belki ama farkındalığın gitti mi bırak yücelmeyi yok olursun. Bazı şeyler derindir, derin yaraları da iyileştirmek zordur ancak yok etmekle iyileşileceği sanılır. Ama olmayacağı bilinmez. Biz zaten bugüne kadar her şeyin demekle olunacağını sandık, bu yüzden gerçekten olmaya hiç çalışmadık. Tıpkı din de olduğu gibi; biz görünmeyi seviyoruz, olmayı değil. Öyle olsa; Müslüman görünmez Müslüman olurduk Aliya İzzetbegoviç’in dediği gibi. Çünkü görünmek kolaydır ama olmak zor. Keza; görünmekle çok şey elde edersin hem de hiçbir yükün altına girmeden ama olmakla belki olanları da kaybedersin, zira olmaya çalışmak zaten feragat etmeyi, kaybetmeyi göze almak demektir. Gerçekten bu milletin böyle yüce bir eylem yapabileceği düşünülebilir mi? kıyamet kopsa düşünmem.

özgür deniz

20.03.2021 - 07:56

Emeğinize yüreğinize sağlık saygıdeğer paşam, saygıdeğer ağabey. Kalben sonsuz teşekkürler ve derin saygılar.

İ. Hakkı Cengiz

20.03.2021 - 11:14

Üçüncü yorumundan başlayayım. Çok teşekkür ederim. İlk iki yorumuna bütünüyle katılıyorum. Söylemem gerekenlerin açılmış hali... Bendeniz, genellikle kısaca yazmaya çalışıyorum. Bir tartışma açmak, sorgulamak-sorgulatmak istiyorum. İstiyorum ki okuyan herkes tartışmaya katılsın! Meselelerimizi derinlemesine teşhis edelim ve tedavi yoluna girebilelim. Var ol, kardeşim. En güzel selâmlarımla...

özgür deniz

20.03.2021 - 15:04

eyvallah inşaAllah saygıdeğer paşam saygıdeğer ağabey. aynı duygu ve düşüncelerle bilmukabele inşaAllah. sormak ve sorgulamak olmadıkça uyanmak ve çözüm bulmak imkansızdır. derin saygılar.