On sene öncesine kadar bu suali cevaplamakta zorlanabilirdim.
Evet, insan gençken ölümden korkuyor.
Sanırım, bu doğal!
Yunus’ça söylersek, gencin ölümü, “gök ekini biçmek gibi”!
Gençler ölmemeli!
Peki, gençlik ne?
Bence, insan, 55 yaşında ihtiyarlamaya başlıyor. Dolayısıyla, 55 yaşın altı gençlik.
Buna göre, 55’e kadar ölümden korkmak normal… O yaştan sonra ise anormal!
Buna rağmen, ileri yaşlarda (55 üstü) ölümden korkan varsa, niçin korkar?
Çünkü yaşamamıştır!
Çünkü yaşamayı, umutlarını hep ertelemiştir.
Umutlarını, “yaşamayı”, hep meçhul bir geleceğe erteleyenin ölümden korkması “anlamlı”… Zira yaşamayı hayal ettiği günleri görmeden ölmek düşüncesi insanı ürpertir.
Oysa ömrünü dolu dolu, doya doya yaşayan kişi için ölmek hiç problem değildir. Çünkü kelimenin tam anlamıyla; “doymuştur” o.
Dolu dolu, doya doya yaşamak nedir?
Yaşadığın her saniyeyi değerlendirmişsen, yıllarını “boşa” harcamamışsan, hele hele ortaya bir “eser” veya eserler koyabilmişsen, dolu dolu yaşamışsın demektir.
Söz buraya gelince, “ölüm sonrası”ndan, yani “ahret”ten korkmak mevzuu akla gelebilir!
Ben, insanlarda böyle bir korku olduğunu gözlemlemiyorum!
Çünkü ahrete gerçekten inanan, “öteki dünya”da hesaba çekileceğine inanan kişi, hayatını ona göre düzenler ve yaşar. Dolayısıyla, öteki taraftan da bir korkusu olmaz.
İnanmayan için ise, zaten öyle bir korku söz konusu değildir.
Lâkin inansın-inanmasın, insanda bir “yaşamak korkusu” olabilir!
Bu korku, hayatın yüklediği “sorumluluklar”dan olabilir. Sorumlulukları yerine getirememekten, “başarısız” olma korkusundan kaynaklanabilir. Daha pek çok kaygılar, endişeler olabilir.
Bir de malûm, bu dünya bir, “etme-bulma dünyasıdır”!
Eden, bulacağından korkar!
Korkuyla yaşar!
Yaşamaktan korkar!
x x x
TAVSİYE
https://www.youtube.com/watch?v=2_laSwrgohs
SON NEFES, Bekir Sıtkı ERDOĞAN