Oy
gizli, haber kutsal, yorum hürdür.
En fazla aşağılanan da, gördüğünüz gibi, Melih Gökçek. Belediye başkanlığında, süre ve “icraat” olarak rekorlar
kıran Melih Gökçek. Bunları hak ediyor mu, rekortmen başkan? Hak etmiyor
diyemeyiz. İkbal ve istikbalini, atanacağı yeri, parti başkanının iki dudağı
arasında gören, liderin keyfine bırakan herkes, bu muameleyi hak ediyor
demektir.
Elbette aşağılanma sadece Ankara’da ve AKP’de değil!
Türkiye’nin her yerinde ve bildiğimiz kadarıyla her partide! Parti genel başkanları kral; memleketin
her yerindeki belediyelere başkan adayı atıyorlar. Türkçe’nin güzelliğine
bakın; “atama yapıyorlar”ı kısaca
söylemek için “atıyorlar”
diyeceksin. Bu “atıyorlar” ifadesi,
bence, günümüzde yaşadıklarımızda tam uydu! Her iki anlamda…
* * *
Geçen Cumartesi günü Baykal İzmir’deydi. Burayı babasının çiftliği gibi görüyor, zahir.
Göstereceği adayın seçileceğine kesin gözüyle bakıyor. Dolayısıyla burası için
açıklayacağı aday çok kıymetli!
Partililer
toplanmış, Baykal’ım kürsüye çıkmış,
aşağıda canlı bir kalabalık; “açıkla,
açıkla” diye bağırıyor. Kalabalık, “belediye
başkan adayını açıkla” demek istiyor.
Kazanacacağı kesin ya, Baykal’ım, işi ağırdan alıyor,
yokuşa sürüyor, şakaya vuruyor. Yanı başında; 4 buçuk sene evvel, Piriştina’nın rahmetli olmasıyla Bornova’dan Büyükşehir’e, tabii ki
Baykal’ın desteğiyle terfi eden, Aziz Kocaoğlu var. “Aziz Başkan” arzulu
ama mahcup, iradesini liderine teslim etmiş, boynu bükük bekliyor. İşte, istikbali, ikbali şu yanı başındaki
yakışıklı adamın iki dudağı arasında! Ama o dudaklar, Aziz Başkan’ın
adaylığını açıklamıyor.
Çaresiz, liderinin yaptığı soğuk şakalara gülümsüyor, Aziz
Başkan. Zavallı bir duruma düşüyor. Televizyonda seyrederken acıyorsunuz,
üzülüyorsunuz. Zavallı adamlar! İçinizden, “gerçi
adam olsanız, iradenizi başka bir adamın iki dudağı arasına teslim etmezsiniz;
müstahak size!” düşünceleri geçiyor.
Ve geçiyorsunuz.
* * *
AKP’de,
CHP’de böyle de MHP’de farklı mı?
MHP’de işler şöyle yürüyormuş: İlgili il veya ilçenin
belediye başkan aday adayları Bahçeli’nin
huzuruna çağrılıyorlarmış. Diyelim bir ilçeden 4 aday var. Bahçeli bu 4
adayı aynı gün arka arkaya dinliyormuş. Kararı o gün veriyor, aday adaylarından
birisini “aday” statüsüne terfi
ettiriyormuş.
Bu yöntemde adaylar aşağılanmış olmuyor mu? Eh, en azından AKP ve CHP liderlerinin yaptığı
gibi işi sürüncemede bırakmamış oluyor. Bir kişi sevinirken, diğerleri de
ümitlerini kesmiş olarak memleketlerine dönüyor. Artık kimse, parti başkanının iki dudağı arasından kendi
ismi çıkacak mı diye, günlerce merak ve heyecanla beklemiyor.
* * *
En Demokratik Parti Hangisi
Tabii memleketimizdeki siyasî partiler, TBMM’de grubu
bulunan 4 partiden ibaret değil. Sanırım, 20 kadar parti var ve bunlardan
bazılarının ciddi çıkışlar yapması bekleniyor.
Bununla birlikte; hiçbir partinin önseçim yaptığını
duymadık. Önseçim yapan parti
demokrasiyi benimsemiş, sindirmiş, demokratik bir partidir. Böyle bir
partinin varlığından haberdar olursam sizlere de iletirim. İçinizden duyan
varsa, lütfen bize de duyursun!
Bu durumda, en demokratik kim veya kimler oluyor?
Bağımsız
adaylar!
Her şeyden önce, bağımsız adayda müthiş bir özgüven
var demektir. Kaderini herhangi bir lidere değil, halkın takdirine teslim
ediyor demektir.
Kutluyorum, bütün bağımsızları!
Ey bağımsız adaylar! Siz seçimi kaybetseniz bile
kazanmış sayılırsınız. Siz, hakikaten
halk iradesine inanıyorsunuz. Siz hakikaten “hâkimiyet, kayıtsız şartsız
milletindir!” diyorsunuz. Sizi
demokrasinin kaleleri ilan ediyorum.
Demokrasi, sizlerin omuzları üzerinde yükselecek!
Ülkemin
demokrasisi için bütün ümidim sizlerdedir.
* * *
Üstatlardan
Afet, zulüm, eziyet, tazyik, kin, nefret…
Kalkıp
giden seneyle bunlar da gitse bâri!
Sarsıntı, harp, yangın, açlık, ölüm bu dünya…
Yangın
yerinde, Tanrım, bir lâle bitse bâri!
Doğmakta başka bir gün, gelmekte başka günler;
Bayramla
başlayan yıl, bayramla bitse bâri!
Ey Akdeniz, kıyında tehdidi boğsa dalgan;
Enginlerinde
şerri, hıncın eritse bâri!
Kâfi bela, sefalet, kâfi tuzak, cinayet…
Artık dua
duayız… gökler işitse bâri!
Doğmakta
başka bir gün, gelmekte başka günler;
Bayramla başlayan yıl, bayramla bitse bâri!
Arif
Nihat Asya
(KIBRIS TAKVİMİ’nde 1968,
Fâzıl Küçük’e)
Önceki
yazılar