On beş sene kadar oluyor… Çarpıntıya duçardım. Bornova Özel Tıp Kurumu vardı, oraya gittim. Şimdi yok da o zaman vardı.
Buradaki doktorların kısm-ı azamîsi devletten emekli olmuş, yaşlı, tecrübeli doktorlardı. Kardiyoloji uzmanı da öyle… Yetmiş yaşında vardı.
Şikâyetlerimi dinledi… Sordu:
“Yani nasıl, ne zamanlarda çarpıntı oluyor”?
“Meselâ, sabah kahvaltı ettikten sonra, çayımı içerken çarpıntı oluyor.” dedim.
“Kebap yediğin zaman da çarpıntı oluyor mu?” diye sordu.
Valla, çok şaşırdım:
“Sadece kebap yersem olmaz belki ama onun yanında bir de tatlı yesem veya kebaptan önce bir çorba içsem, çarpıntı olur, herhalde” dedim.
“Peki, dedi, kan tahlili yaptırın, röntgen çektirin”.
Bunları yaptık. Raporları aldık. Tekrar doktora gittim.
Sonuçlara baktı. Sordu: “Kebap yiyince çarpıntı oluyor mu?”
Adam, takmış kebaba!
Yukarıdaki cevabı tekrar ettim.
Sonuçları gözden geçirip, “Bişeyin yok, dedi, kebap ye!”
Bişeyim olmadığına sevinerek, Bornova Özel Tıp’tan ayrıldım.
Sonradan aklıma geldi:
11 Eylül 1980 günü Sandıklı’daydım. O akşam, annemim yaptığı kebabı yemiştik. Sabah, bi uyandık darbe olmuş!
Kebap deyip geçmemek lâzım!
Kebap mühim!
Yetmişlik mütehassıs hekim boşuna kebaba takmaz!
Şimdi 2021’deyiz… Yılın ortalarına doğru hızla ilerliyoruz… “İletişim çağındayız”, darbeler çağı bitik!
Yine de beni aldı bir merak, kaygı, korku, panik!
Kebap yesem darbe olur mu?
x x x
TAVSİYE
Necip
Fazıl KISAKÜREK, Aşksız yobaz... İşi gücü/Namazla Cennet takasında - YouTube