MORALİNİZ BOZUKSA TAYYİP ERDOĞAN’I DİNLEYİN

İsmail Hakkı CENGİZ - 01.01.2009

Oy gizli, haber kutsal, yorum hürdür.

 

 

Dün de miladî yılbaşıydı. 29 Aralık 2008 günü de Hicrî yılbaşıydı. Hicrî olarak 1430’a girdik. Bugün 1 Ocak 2009 olduğu gibi, aynı zamanda 4 Muharrem 1430. Yine, bugün Mekke’nin de fetih yıldönümü…

Her iki takvime göre de yeni bir yıla girdik. Belki ikisini birden, belki birini kutladınız.  Neden kutluyoruz? Buna bir sürü cevap verilebilir de, benim anladığım kadarıyla, insanın sıradan bir gün yerine özel bir gün yaşama ihtiyacı. Daha açık bir ifadeyle, insanın bir şeyleri kutlama ihtiyacından, diyebiliriz.

Tabii kutlamanın yanında, madem takvimde önemli bir kilometre taşını geçiyoruz, 1 sene daha “gençleşiyoruz”; o vakit bir de muhasebe yapma ihtiyacı duyuyoruz.

Geçen 365 günde kârda mıydık, zararda mı? Tabii bunu genişletebilirsiniz. Son 5 yılda, son 15–20 yılda veya ömrümün 40–50 yılında ne kazandım? Zamanım, ömrüm boşa mı geçti, ömrümü boşa mı harcadım, değerlendirdim mi?

Bu sorulara müspet cevaplar verebiliyorsanız, ne mutlu size! Biz de yürekten tebrik ederiz.

Ola ki, bu sorulara menfi cevaplar veriyorsunuz, boşa geçti senem,  ömrüm diyorsanız; hemen karamsarlığa kapılmayın derim.

Bu durumda olanlara Sayın Başbakan’ı dinlemelerini tavsiye ediyorum. Tahammül edemiyorum diyorsanız, biraz zorlayın kendinizi. Hoşlanacaksınız! O bet gibi gelen ses; biraz sonra dünyanın en yumuşak, benzetmek gibi olmasın, anne sesi gibi gelmeye başlayacak. Öyle şefkatli, öyle rahatlatıcı… En mühimi, öyyyle morâl yükseltici…

*                      *                      *

Herkes karalar bağlarken, en büyük işadamlarımız ve kadınlarımız gırtlaklarına kadar kötümserliğe batmışken, neredeyse ülke uçuruma yuvarlanırken, Başbakanımızın bir iyimserlik abidesi gibi duruşu ülkeyi batmaktan kurtarmadı mı?

Yılın sondan ikinci günü “ulusa sesleniş”ini dinlemediyseniz, çok şeyler kaçırdığınızı söyleyebilirim. O konuşmasında, 2008’in boşa gitmeyen bir yıl olduğunu, 365 günün son derece verimli değerlendirildiğini, büyük projelere imzalar atıldığını, bu arada bir şeylerin de satıldığını, ağzından bal damlayarak anlatan Başbakan hepimizin içini ısıttı. Şu dondurucu soğukta da iyi geldi, yani!

Şu satırları yazdığım esnada; Sayın Başbakan, Erzurum’da, Gaziantep’te ve Ankara’da geçen 5 yılda belediye başkanlarının ve kendilerinin yaptıkları hamleleri, yenilikleri, hizmetleri anlatıyor. Belki hemen televizyonu açarsanız, konuşmalarını dinleme şerefine ulaşabilirsiniz. Eğer o konuşma kaçmışsa, üzülmeyin çok geçmeden, bir yerlerde yeni bir “icraatın içinden” konuşmasına başlayacaktır.

Tek yapacağınız, elinizde kumanda, televizyonda Erdoğan’ı arayacaksınız. Buldunuz mu, duracaksınız… Hemen çayı demleyip keyifle karşısına geçeceksiniz. Bakın bakalım, 15 dakika sonra sizde karamsarlıktan, kötümserlikten eser kalıyor mu?

Başbakanınızla, ülkenizle, komşularınızla (İsrail dâhil), hatta dünya ile iftihar edeceksiniz.

Ben yazıyı fazla uzatmayayım, siz hemen televizyonu açıp karşısına geçin.

İyi seyirler.

*                      *                      *

Üstatlardan

 

Yaz!” diyorlar... Yazayım, fakat ne yazayım?... Evet, yazmak gerek... Acaba ne yazsam?...

            “Şayan-ı enteresan” gibi gerçekten enteresan tamlamalar mı yapsam, yoksa “bu yegâne iki enstitümüz”, “toplu katliam”, “taşıt aracı”, “geçit yeri”, “geri iade etmek” gibi Türkçe cinayetleri mi işlesem... “Gazetecilerin acı dramı”ndan mı bahsetsem; “tecessüs merakı”na kapılıp “büyük ela gözleri zeytin gibi kara...” olan “Haydar ustanın yaşlı küheylan atı”na binip “mesire yeri”ne mi gitsem...

 

Aydil Erol, 1993

 

 

   Önceki yazılar

Tarih: 01.01.2009 Okunma: 736

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Ekrem Şama

19.11.2008 - 06:41

Üstadla aynı konuyu işlemişiz. Üstelik benim yazdığım, kısa ve yalın yazıya atıf bile yapmış.Aslında Lozan'da kararlaştırılan HAİM NAHUM planı uygulanmakta. İsmail Bey ise bu gün bu uygulamanın ana hatlarını iktibas etmiş. Keyifle değil elbet ama, endişe ile okudum. Olanlara bir daha ibretle bakmış oldum. Vakit fukaralığı yüzünden ancak yeni okuma fırsatı buldum. Tebrikler.

İbrahim AKBAŞ

19.11.2008 - 18:43

Merhaba İsmail bey geçekten harikasınız yazılarınızı zaman buldukça okumaya çalışıyorum bu kadar açık yalın ve tarafsız ancak siz yazabilirsiniz başarılarınızın devamını diliyorum.

Seyfeddin Karahocagil

19.11.2008 - 20:13

Muhterm kardeşim gine harika bir mevzuyu işlemişsiniz. Ne diyeyim. Ben ancak şöyle bir not düşmek isterim. Fatih Sultan Mehmetten "Yanlış hatırlamıyorsam" O devrin Avrupa Devletleri borç talebinde bulunurlar. Veziri Azam Bu isteği Padişah'a iletir. Padişah: -Hemen verin der. Vezir. -Nasıl olur onlar bizim düşmanımız. Bizim paramızla bize karşı silahlanmazlar mı? Padişahın sözü çok enteresandır tam bu işlediğiniz konunun cevabı. -Şimdi borç alan, sonra emir alır der. Öyle zannediyorum ki Batılılar bizim atalarımızdan iyi ne varsa almışlar. Biz de onların ne kadar pislikleri var sa onları tplamaya kalkmışız. Tekrar tabriklerimle. Selam ve sevgiler

Ekrem Şama

19.11.2008 - 06:41

Üstadla aynı konuyu işlemişiz. Üstelik benim yazdığım, kısa ve yalın yazıya atıf bile yapmış.Aslında Lozan'da kararlaştırılan HAİM NAHUM planı uygulanmakta. İsmail Bey ise bu gün bu uygulamanın ana hatlarını iktibas etmiş. Keyifle değil elbet ama, endişe ile okudum. Olanlara bir daha ibretle bakmış oldum. Vakit fukaralığı yüzünden ancak yeni okuma fırsatı buldum. Tebrikler.

İbrahim AKBAŞ

19.11.2008 - 18:43

Merhaba İsmail bey geçekten harikasınız yazılarınızı zaman buldukça okumaya çalışıyorum bu kadar açık yalın ve tarafsız ancak siz yazabilirsiniz başarılarınızın devamını diliyorum.

Seyfeddin Karahocagil

19.11.2008 - 20:13

Muhterm kardeşim gine harika bir mevzuyu işlemişsiniz. Ne diyeyim. Ben ancak şöyle bir not düşmek isterim. Fatih Sultan Mehmetten "Yanlış hatırlamıyorsam" O devrin Avrupa Devletleri borç talebinde bulunurlar. Veziri Azam Bu isteği Padişah'a iletir. Padişah: -Hemen verin der. Vezir. -Nasıl olur onlar bizim düşmanımız. Bizim paramızla bize karşı silahlanmazlar mı? Padişahın sözü çok enteresandır tam bu işlediğiniz konunun cevabı. -Şimdi borç alan, sonra emir alır der. Öyle zannediyorum ki Batılılar bizim atalarımızdan iyi ne varsa almışlar. Biz de onların ne kadar pislikleri var sa onları tplamaya kalkmışız. Tekrar tabriklerimle. Selam ve sevgiler