Öncelikle bir önceki yazıyla ilgili
bir not düşmek istiyorum; malumdur ki parti olgusunun arka planından söz ettik
kendi bakışımızca, algımızca ve anlayışımızca. Orada sanki partiler masum, her
şey başka odaklarca dizayn ediliyor gibi bir çıkarıma varılabilir. Hayır,
elbette ki partiler asla ve kata masum değildirler. Elbette parti merkezlerine
muayyen odaklarca tesirde bulunulabilir ve bu gayet doğaldır, ki, bu ne çok
gizli bir şeydir, ne de gerçeğe mugayir bir tespittir, bilakis tamamen gerçektir
ve apaçık bir durumdur. Mevzubahis ettiğimiz durumlar varsa, burada görev
partilere düşmektedir, gereken önlemelerini almakla mesuldürler yani
kendilerini akıntıya bırakıp mesuliyetten azade olamazlar, onlar birer kişioğlu
değildirler ki, ortak akıllarını başkalarına teslim etsinler, bilakis onlar
ortak akıllarıyla milyonlarca hayattan sorumludurlar. Hülasa; her boyutta
mesuliyet politik merkezlerindir. Başarı durumunda da, başarısızlık durumunda
da sorumluluk onların üzerindedir. Elbette partiye iltihak eden her kişi
önceden bilinemez, bu yüzden zarar verip vermeyeceği de bilinemez ama partiye dâhil
olduktan sonra şayet partiye zarar verdiği apaçık şekilde görülüyorsa, o kişi
anında tard edilmelidir, tard etmekte tereddüt edilmemelidir, bunu yapmazsanız,
suçu da atacak yer bulamazsınız, atsanız da kimseyi inandıramazsınız yani her
şey sizin nezaretinizde tahakkuk etmelidir. Bunu niye söylüyorum? Bu ülkede
kötü olan her şey üst akıl denilen ama ne olduğu bilinmeyen karanlık odakların
marifeti olarak sunulur ve biz hep suçsuz, günahsız, hatasız oluruz da o
yüzden. Bu meyanda, durum böyle diye (((isterse mutlak anlamda bir önceki
yazıda bahsettiğimiz şekilde olsun))), hayatın katı ve sert bir gerçeği olan ve
hayatlarımızı her boyutuyla olumlu ya da olumsuz anlamda ilgilendiren
politikaya sırt dönüp, yüz mü çevirecez ve her şeyi tamamen oluruna yahut
başkalarının eline mi bırakacaz? Hayır, böylesi bir şey de sonsuz netameli bir
durumdur. Bilakis, politika hayatın bir realitesi ise ve bizler de olanca
sertliği ile reel bir hayatın içinde yaşıyorsak politikaya uzak durmamamız
iktiza eder. Politikaya uzak durmak, olan bitenlere duyarsız olmak demektir, bu
duyarsızlıkta bizleri perişan eden bir durumdur. Zaten politikacılar da
bizlerin apolitik olmamızı kesinlikle çok isterler. Münhasıran oyumuzu verelim
sonrasında her şeyi onlara bırakalım, yaptıklarını asla sorgulamayalım, onlara
şunu ne yaptınız, bunu ne yaptınız, onur nerede, adalet nerede, hürriyete ne
oldu, şeref nere kaçtı gibisinden hiç soru sormayalım isterler. Oylarını
alsınlar, koltuklara kurulsunlar, dilediklerince uygulama yapsınlar, hesap
vermesinler, yan gelip yatsınlar, dilediklerince satsınlar, sonra da sen git
hiçbir şey olmamış, yokmuş gibi oyunu ver gel isterler. Yani yaşamın
kaynaklarını onlara teslim et, gel eski sefil yaşamına dön ve gebere gebere
yaşa isterler. Kendileri gerçekten yaşasınlar ama sen yaşıyormuş gibi yap
isterler. Tabi burası da sizin bilincinizle ve onurunuzla ilgili bir durumdur, bilincinizin
ve onurunuzun derecesi neyse o dereceye göre tavrınızı ortaya koyarsınız. Elbette
büyük bir insanlık devrimi tahakkuk etmiş olsa böylesi bir şeye gerek duyulmaz,
ki, o vakit zaten partiye de gerek olmaz, çünkü tüm insanlık, eşit, özgür ve
mutlu olacaktır. Bu, tüm kalbimle ve bilincimle inandığım bir şeydir. Öyleyse
öylesi bir dünya yaratılana dek partilerle istesekte istemesekte iltisaklı
olmaya devam edeceğiz, çok yakından yahut çok uzaktan ama illaki ilgili
olacağız. Yakından derken bünyesine dâhil olmak yahut bizatihi üyelik gibi
durumları kastediyorum, uzaktan derken de yapıp ettiklerini bitevi kontrol
ederek, günü geldiğinde gidip oyumuzu vermek, sonra yeniden takibe başlamak ama
fiili olarak yakınında bulunmamayı kastediyorum. Tabi burası da bizlerin özel
durumudur ve bireysel tercihimize bağlıdır. Gönlümüzde bulunan ve mevcut
şartlarda ve mahkûmu olduğumuz koşullarda bizce daha iyi olana kuşkusuz müzahir
olacağız. Çünkü şu anki dünya şartlarında, gönlümüzü ve beynimizi süsleyen
büyük rüyalarımız varsa şayet, o rüyalara bizleri ulaştıracak yolda partiler
bir nevi basamak gibidirler. Yoksa asla ve kata birer kurtarıcı değillerdir. Sizlerin
hakkınızı koruyanlar, sizlerin midenizi düşünenler, sizleri özgürleştirmek için
mücadele edenler, sizlerin olanı sizlere vermek için mücadele edenler, sizler
adına hesap sorup sizlerin emeklerinizin karşılığını arayanlar sizleri
düşünüyordur ve sizlere güzel düşler kurdurmak ve yaşamak sevincini duyumsatmak
istiyorlardır. Bir soru ile nokta koyalım; sizce kapitalizmin payandası olan
iki önemli olgu nedir, handiyse tüm insanlığı kapsayan ve herkesçe kutsanan iki
önemli olgu nedir? O olgulara güya düşmanmış gibi poz verenler bile o iki
olguya sımsıkı sarılırlar, açıktan olmasa da zımnen sarılırlar yanı asla
ortadan kaldırmak istemezler kaldırmak istiyorlarmış gibi poz verseler de,
nedir o iki olgu? O iki olgudur ki, büyüleyici bir mahiyete haizdir ve en kötü
şeyi bile iyi şeye tedvir ediverir bir anda, nedir o iki olgu? Her şey o iki
olguyla ilintilendiriliverdiği an fevkalade şey haline geliverir, nedir o iki
olgu?
İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...122...
Özgür DENİZ - 20.04.2021
Tarih: 20.04.2021
Okunma: 369
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.