İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...128...

Özgür DENİZ - 28.04.2021

Bir tarafta Anadolu toprağının kokusunu almış, elleri toprakla kirlenmiş, teni ve tini toprakla karışmış, kutsal emeği, teri, yaşı ve kanı toprağa boca edilmiş, zümrüt yeşili ormanlarının temiz havasını solumuş, berrak nehirlerinde yıkanmış, kutsal güneşiyle ısınmış ve aydınlanmış, doğal besinleriyle beslenmiş, bozkırlarında özgürlüğün tadını çıkarmış, dobralığıyla, hoyratlığıyla, eğilmez bükülmez yalansız sözüyle varolmuş ve başı dik yaşamış, lakaytlıktan hoşlanmayan, düzenbazlıktan, dalkavukluktan, bezirgânlıktan anlamayan, her duygusunu aleni yaşayıp, düşüncesini açıkça söyleyen ve kendini bir ideale adamış ama hiçbir zamanda yaşamak nedir bilmemiş Anadolu çocuklarının varlığı, diğer tarafta ise gününü gün eden, anın tadını çıkaran, Anadolu’nun yağız çocuklarının terleriyle, kanlarıyla, yaşlarıyla, emekleriyle demi devran süren, Anadolu çocuklarının emeğini kutsal ya da kutsallık kılıfı giydirilmiş olgularla sömüren, semiren, düzenbaz, bezirgân anlayışlı, üretmeden tüketen, çalışmadan kazanan, direktifler yağdırmakla iştigal eden, sinsilik ve ketumlukla varolan, her şeyi pazarlanacak bir meta olarak gören, menfaati için türlü dalavereler peşinde koşan ve böylece pespaye ve müptezel bir hayat süren metropol züppeleri, komprador pezevenkler. İşte bizim kadim paradokslarımızdan ve derin yaralarımızın kaynaklarından biri de budur. Artık, Anadolu çocukları, emeklerinin metropol züppelerince ve komprador pezevenklerce sömürülmesine, kendilerinin ürettikleri üzerinden devran sürülmesine ve üstelik hayatlarının onlardan gelen talimatlarla dizayn edilmesine itiraz ve isyan etmelidirler. Bu kadim dilemmaya nokta koymalıdırlar. Böyle gelmiş böyle gider demeden, boyun eğmeden, önüne konulan her şeyi yemeden, kulağına üflenen her lafa inanmadan, gözüne gösterilen tiyatroya kanmadan böyle gelmiş ama böyle gitmeyecek demelidir ve üretenin kendisi olduğunu ve yaşamdan da ürettiklerinin karşılığı olan pay ne ise behemehâl alacaklarını birilerinin gözlerine sokup, kulaklarına duyurmalıdırlar. Ya böyle ya hiç! Kaybedeceğin bir şey yoksa, ki kesinlikle yok, o vakit kaybedecekleri çok şeyleri olanlara boyun eğdirebilirsin ve mutlaka eğdirmelisin, bunun için gereken neyse yapmaktan imtina etmemelisin. Bunu yaparken tereddüde düşmemelisin. Hangi düşünceye sahip olursanız olunuz yaşamak sizin de hakkınız Anadolu’nun bağrı yanık çocukları! Kutsal ya da kadim olgularla adatılıp sefaletin dehlizlerinde yaşamak değildir hakkınız. Bunu yapabilirsiniz ve yapmalısınız ey Anadolu’nun onurlu ve namuslu çocukları! ‘’Hepimizi satın almışlar, hem de kendi paramızla’’ diyor George Orwell. Yalan mı? Kesinlikle doğru. Bizim paramızla bize hükmediyorlar, paramızı istedikleri gibi kullanıyorlar, üstelikte bizleri insan yerine koymuyorlar, bize ait ne varsa çalıyorlar, çırpıyorlar, bize ait olanlarla kasalarını, keselerini dolduruyorlar, bizim sayelerimizde masalarda oturuyorlar ama bizlere de sefaleti, yoksulluğu, onursuzca yaşamayı bırakıyorlar. Buna eyvallah mı edeceğiz, susacak mıyız, kabullenecek miyiz? Hayır, böyle yapmamalıyız, mutlaka hesabını sormalıyız, behemehâl hakkımız olanı almalıyız yoksa gerçekten onursuzluğa, hayvan gibi yaşamaya layık olduğumuzu tolere etmiş oluruz. Gerisi laf-ı güzaftır!

 

NOT: Bu arada fırsat bu fırsat George Orwell’in ‘’1984’’ isimli bir romanı var. Keza Wilhelm Reich’in ‘’Dinle Küçük Adam’’ isimli ve galiba 64 sayfa olabilir bir kitabı var. Mutlaka alın okuyun okumadıysanız. Tam zamanı, kapanmışken değerlendirin. Bu meyanda Edip Akbayram’dan ''Güzel Günler Göreceğiz Çocuklar’’ şarkısını armağan ediyorum tüm güzelinsanlara. Güzel şarkıdır, kim olursanız olunuz, ne olursanız olunuz, nasıl düşünürseniz düşününüz dinleyebilirsiniz. Münhasıran birilerine değil herkese armağandır.

Tarih: 28.04.2021 Okunma: 346

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?