İnsan nefis sahibidir. Belki de içinde ki kötülük denilen
yahut kötülüğe sevk edici şeylerin toplamıdır nefis denilen şey. Artık adı
nefis ise de ya da her ne ise de içinde onu istenmedik yönde güdüleyen bir şey
vardır. Nefis türlü türlüde olabilir ama biz genel olarak hep olumsuz olarak
algılarız nefis denilen şeyi. Yani genelde kötü bir şey olarak bilinir. İşte
insan denilen şey, bir nevi bir tohum mahiyetinde bir şey olan o nefisin
çiftçisidir yani onu insanlık toprağına nasıl ekeceğinden mesuldür. Çünkü onun
sahibidir insanteki olarak ve bir insanteki olarak insanlık toprağında
yaşamaktadır ve o nefis denilen tohumu ekmektedir o toprağa ve nasıl ektiği de
sonsuz mühimdir, zira ektiği şeyin semeresini toplayacak olan yine kendisidir.
Öyleyse bir çifti marifetiyle, bir bahçıvan zarafetiyle ekmelidir ekeceği şeyi.
İnsan harici şeylerden etkilendiği gibi harici şeyleri etkileyen bir şeydir de
aynı zamanda. Yani hem etkendir hem edilgen, hem aktiftir hem pasif. Mesela;
bilimle tabiata etkide bulunurken, tabiatın değişmesi de onu etkiler. Zira her
şey birbirini etkiler bu âlem de, olumsuz yahut olumlu yönde. Keza bir ideoloji
tavassutu ile de tabi olduğu toplumsal düzeni değiştirip dönüştürebilir. Çünkü
düşünce insanlık toprağında düşünce, düştüğü toprakta yaşayan insanlara etkide
bulunur ve etkide bulunduğunu değiştirir yanlış yönde yahut doğru yönde. Hakeza;
bitevi kendi üzerinde de gerek bilinçli gerekse bilinçsiz verdiği içsel
kavgasıyla kendini kendisini istediği insan haline getirebilir insan denilen.
İnsanın kendini üretip yetiştirmesi nasıl insanın deruhte etmesi icap eden bir
misyonsa, toplumu ve doğayı da olumlu yönde geliştirmesi ve değiştirmesi yine
insan üzerinde insani bir misyondur. Çünkü kendisidir üzerinde yaşayan,
değiştirmesi gerektiğinin. Böylesi bir şey aynı zamanda bilimsel ve nesnel bir
gerçekliktir de. İnsan ne mutlaklaştırılan bir varlıktır ne de münhasıran
kendisinin dışında gerçekleşen sebeplerin sonucu olan bilinçsiz bir varlıktır.
Bir sebebidir sonuçların ve bir sonucudur sebeplerin. Öyleyse her ne ise olması
gerektiği gibi olmalıdır kendisi de. İnsan kendi kendini doğurmak, yetiştirmek,
geliştirmek ve büyütmek zorundadır. Bu yüzden insan filhakika bir çiftçi
gibidir. Kendi kendisinin çiftçisidir yani kendi toprağında kendini yetiştiren
bir çiftçidir. Çiftçi bilinçli olursa ve doğanın yasalarına intibak ederse
ürünü de iyi ve sağlam olur. Aksi durumda ürünü de çürük olur ve savrulur
gider. Zira dayanıksız ürünler rüzgâra kapılınca yerinde duramaz, savrulur ve
yok olur gider. Bu yüzden de ucuz olmaz mı böylesi ürünler? Öyleyse ucuz ürünle
varolamaz insan, bu yüzden sağlam yetiştirmelidir ürününü. Çifti sarf ettiği
emek kadar varolur ve emeğin değeri kadar değerli olur. Çünkü emek anadır,
doğurur emek sarf edeni. Toprak emekle şenlenir, insan emekle canlanır. İnsan
ne kadar topraktan çıkmışsa da yine de toprağın altındadır ve yine toprağın
üstüne çıkmak zorundadır. İnsan temizlendikçe insandır ve insan olarak
canlanır. İnsanı tanımadıkça her şeyin cahili kalmaya mahkûmuz ama insan da
nefsini tanımadıkça ve onu arındırmadıkça yok olmaya mahkûmdur. Nefsini
arındıran varolur, arınmazsa nefis kendisiyle birlikte insan da türap olur. İnsan
kendini tanımadığı için bitevi efendi aramış ve bulduğu efendilerin kölesi
olmuştur. İnsanın kölelikten kurtulması için kendini tanıması ve nefsini
arındırması iktiza etmektedir. Zaten bunu yapmadığı zaman insan da olamaz. Nefse
sığınmak, insanı temizlemez, arındırmaz haklı çıkarmaz. Zira nefsi tımar edecek
olan kendisidir, kendisini tımar edecek olan nefsi değildir. Nefsin seni
köpekleştiriyorsa, sen nefsini insanlaştıramadığın içindir, o vakit müptezel ve
pespaye bir çiftçi olduğun gerçektir.
EKSTRA NOT:
Herhangi bir kişi, hayatının hiçbir döneminde zekâsıyla var olmamış
olsa dahası bu şekilde var olmayı tercih etmemiş olsa, hep kuvvetlinin yanında
yer alıp üstelikte kuvvetle korkutarak ve de daha ötesinde gölgeliklerde hayata
tutunmaya çalışmış olsa, hep bir şeyler var olsun diye insanları başka şeylerle
korkutarak var olmasını istediği şeylerin varlığını teminat almaya çalışmış
olsa, hep bir şeylerin tehlikede olduğunu söyleyerek en insani haklarınızın yok
olmasının sorun olmadığına sizleri inandırmaya çalışmış olsa, en hayati
konularda hiçbir sözü yokmuş gibi umarsız davranmayı tercih edip düşünce beyan
etmeyip bilakis bitevi yaşamak sevincini yok edici durumlarla iştigal ediyor
olsa, bu durum muvacehesinde nasıl düşünürsünüz, ne hissedersiniz? Böylesi bitevi
korkularla yaşayacağınız bir dünyayı mı yoksa gerçekten yaşayabileceğiniz bir
dünyayı mı tercih edersiniz? Sürekli korkutulmak mı yoksa umutla yaşamak mı?
Yeknesak bir hayat mı yoksa özgürlük, güneş, tebessüm dolu bir hayat mı?
Sevdiklerinizin gözlerinde aydınlığı görmek mi yoksa karanlıkla bakıp her yerde
karanlığı görmek mi? Sevdiklerinizin saçlarının yüzünüze dağıldığı bir yaşam mı
yoksa sevdiğinizle her zamanda ve zeminde ciddiyetli ve mesafeli bir duruşla
var olduğunuz bir yaşam mı? İnsan tercihleridir ve tercihler kaderdir.
MUTLAKA AMA
MUTLAKA OKUYUN AMA SONUNA KADAR OKUYUN
https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/yilmaz-ozdil/herkes-kapisinin-onunu-supursun-6436490/