SAKLI GÜZELLİK AKDAĞ
Küçüklüğümde babamın sizi mutlaka
götüreceğim orada geyikler, yılkı atları ve çok güzel bir doğa var dediği, ama
bir türlü götürmeye kısmet olmadığı Sandıklı –Akdağ ‘a 3 gün önce gittim,
gezdim gördüm. Ama zaman darlığından dolayı kanyona gidemedim. Oraya eskiden
belediyelik olan Sorkun köyünden gidiliyor. Yolu düzgün havası muhteşem.
Yollarda ardıç ve çam ağaçların eşliğinde sık sık kaynak sularının aktığı küçük
çeşmeler insana, hem mutluluk hem de huzur veriyor. Oksijenin neredeyse
katıksız olduğu bu yerde dönemeçli yollarında önümüze çıkan keçilerin ve
çobanın ilginç ama insanı şaşırtan güzel sesleri yüzümüzden tebessümünü hiç eksilttirmedi.
Meeeeeh meeeeeh J J
Böyle bakir bir alana girdiğimizde,
her şeyin doğallığını hissettik. Henüz
kirlenmemiş doğayı görüp kendimi avuturken, yavaş yavaş insan izlerinin
görsellerini görmeye başladık.
Mola verip kaynak suyu
akan çeşmeden su içmeye indiğimizde ilk plastik şişeleri gördük, birden içim
acıdı. Hayır, hayır bu olmamalıydı.2500 rakımlı bu yerde kendini saklıyan bu
güzel doğa harikası, yine insanın hâkimiyetiyle keşfedilmesiyle, acımazsızca
kirletilmeye aday.
Elbette insan da
doğanın parçası ama insan doğadaki diğer canlılar gibi onu yaşamıyor,
katlediyor.
Sandıklı Belediyesi,
Çevre ve Şehircilik Bakanlığının destekleriyle; bu saklı güzelliği, insanlara
bir nebze olsun doğayla iç içe yaşamalarına fırsat sunmuş.
Bu yüzden Sandıklı
Belediye’sini ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı kutluyorum. Ailecek gezi ve
dinlenme yeri olarak bungalov evler, göl gezinti tekneleri ve göl manzaraları
insanların hizmetine sunulmuş.
Ama ne yazık ki; Serdaresk tarafından gönderilen gezgin fotoğrafında (Tem 2018) “Doğa güzel insan kötü “görüşü benim için de geçerli.
Extratrestrial tarafından gönderilen gezgin fotoğrafında (Tem 2018) “Güzel ama eksik çok “görüşüne katılmamak mümkün değil.
Bunun yanında bakir güzellik için
hiç şüphesiz KAAN CAN tarafından gönderilen gezgin fotoğrafında söylediği gibi
(Ara 2018) “Manzara muhteşem.”
Parkın merkezine geldiğimizde hem yeşil, hem de gözünüzün alabildiği kadar geniş bir yayla olduğunu fark ediyoruz. Sanki Doğu Karadeniz yaylaları gibi gerçekten. Bitki örtüsü çok çeşitli ve gözünüzün alabildiği kadar orman örtüsü var. Kameriye tipi ahşap oturma alanları yapılmış olmasına rağmen insanlar, yerlere yayılmış. Nerdeyse yataklı döşekli tam tekmil gelmişler. Bir yanda tüplü ocaklar, bir yanda söndürülmüş mangal kömürleri ve etrafa saçılmış pet şişeler.
Şehrin sıkıntısından kurtulmak ve
kendini mutlu olmaya odaklanmış gençlerin, kızların ve çocukların top oyunları.
Ama hiç birisi de çıkardıkları atık ve kirliliği toplayacak kadar sorumluluk
duymuyorlar.
Çobanın otlatmak için getirdiği,
boyunlarındaki çıngırakla ortama mistik bir hava veren büyük baş hayvanların,
insanların kirlettiği yiyeceklere kadar gelmesi iki canlı türünün yaşam
alanlarını ortak kullanırken birbirine ne kadar saygı duyduğunun göstergesi
gibiydi.
Böyle bir doğa harikasını insanların
hizmetine sunarak çok güzel bir hizmet başlatan yerel yönetim, bu saklı cenneti
koruma yönünde acil önlemleri almazsa korkarım, bu güzellik artık şehir
görüntüsüne dönüşecektir.
Sandıklı şehir merkezinin de görüntüsü hakkında birkaç görüşüm olacak. İstasyon
caddesinden uzun çarşının içine kadar uzanan, görkemli ışıklandırma, yolların
trafik için bölmelendirildiği dar alanda gözleri ve insanı yoruyor. Enerjinin
bu kadar yoğun kullanılması dünyamızın iklim değişikliklerinin en önemli
nedenlerinden biridir.
Doğaya bıraktığımız karbon ayak
izimizi ne kadar azaltırsak, sürdürülebilir iklim koşullarına destek vermiş
oluruz.
Sandıklı ivmesi yükselen ama hala
daha nüfusu çok hızlı artmayan, Afyon’un en büyük ilçesi. Sandıklı’yı
yükseltecek, ivmesini hızlandıracak en önemli şeylerden birisi de ekonomik
olarak zenginleşmesidir. Sandıklı’da termal turizm, seracılık, hayvancılık,
yüksekokul ve tarım Sandıklı’nın gelişimini en fazla etkiliyor. Özellikle,
susuz tarım ürünleri buğday nohut bakliyat gibi çiftçimizin ehli olduğu ürün
skalasına yeni ürünler de elbette eklenebilir. Sandıklı’nın bu potansiyeli her
zaman mevcuttur. Ama tarımı endüstriyel tarım değil de, agroekoloji tarımla
üretim yapmak, sağlığımız toprağımız ve suyumuz için çok önemlidir.
Agroekolojik tarım
tarımsal üretim sistemlerine uygulanan çevreyle ilgili süreçlerin
incelenmesidir. Agro=tarım, eco=çevre, loji=bilim demektir. Agroekoloji hem bir
bilim, hem bir hareket, hem de uygulama demektir. Agroekolojinin bakış açısını
küçük bir örnekle anlatalım. Mısır bitkisine zarar veren böcekleri endüstriyel tarımda,
birçok zehirle (onlar tarım ilacı diyorlar) öldürüyorlar. Hatta GDO
uygulanıyor.
Agroekolojik çözümler ise çok iyi. Bunlardan birine
“İT VE ÇEK TEKNOLOJİSİ”(push and pull technology) deniyor kısaca. Mısır
sıraları arasına böcekleri kokusuyla iten bir sıra ot ekiliyor. Tarlanın
çevresine ise bu böcekleri çeken otlar ekiliyor. Tarlanın içine giren böcekleri
içerdekiler ittiriyor.
Kimler
kazanıyor?
Çiftçi zehirlere para
ödemekten kurtuluyor. Hem çiftçi, hem de tüketiciler zehirlere maruz kalmıyorlar.
Çevre sağlıklı kalıyor. Kaybedenler ise, tarım kimyasalları satan şirketler
oluyor.
Güzel Sandıklı’mızı, yeşil Sandıklı’mızın geleceğin parlak şehirleri listesine girmesini arzu ediyor ve diliyorum.
19.07.2020
Lütfiye Kader
Uzm. Fen Bilimleri Öğretmeni