Bizler insançocukları olarak maalesef
terbiyesiz, hayâsız, utanmaz, ahlaksız insançocuklarıyız (((lütfen yanlış
anlaşılmasın, genel konuşmuyorum ve malumdur ki büyük mikyasta da havas
takımına matuf konuşuyorum, ki, münhasıran bahsedeceğim hususta değil hayatımızın
her boyutunda böyleyiz maalesef))). Hani hep denir ya; okuyun diye. Elbette
samimiyetle ve temiz niyetle denmez, laf olsun kabilinden ve bir de sükse
yapmak için öyle denir, işte insanlar, insanlara seslenerek okuyun diyen
hakkında, kitaba değer veriyor, kitabı seviyor, insanların bilinçlenmelerini
istiyor sansınlar için. Hani hep ahlak olgusu dillere pelesenk edilir ya ve
temcit pilavı gibi sıkıntılı dönemlerde ısıtılıp ısıtılıp önümüze konur ya, insanlar
bizi ahlaklı bilsinler ve sevsinler hatta birbirlerine çok ahlaklı şu adam
desinler gibisinden, işte onun gibi. Yani biz her şeyimizle kurgu insanlarız,
gerçek insanlar değiliz. Misal; bir dizide gerçek hayatta ki bir karakter
zımnen sevdirilmeye çalışılır ya ama karakter dizi de öyle bir anlatılır ya
sanki mutlak günahsız gibidir ya ama o kişiyi gerçek hayatta bulamazsınız ya
ama yine de dizi de anlatılana bakarak gerçek hayatta olan ama dizidekiyle
zerre miskal ilgisi, benzerliği olmayan o adamı seversiniz ya işte onun gibi. Bizler
mikrop gibiyiz ya, ezenle ezilenle. Ya adam eziliyor ve bunu görüyor, biliyor,
duyumsuyor ama kendisini ezene yine de âşık oluyor, bu nasıl bir kişiliktir ya,
gerçekten çok enteresan değil mi? Elimden gelse böylesi ikircikli, riyakâr, sahtekâr
karakterlerin o kirli ve tiksindirici kara suratlarına tükürürüm. Niye böyle
diyorum? Çünkü eğer okuyun ey insanlar diye bir çağrı yapıyorsan, okuyanın
beynine zincir vurmaya, düşüncesini tutsak kılmaya yeltenmemen lazımdır.
İnsanların okumalarından mutluluk duyman lazımdır. Ama hayır bilakis
okuyanlardan rahatsız olunuyorsa, okuyanların aydınlanacağı varsayımıyla zımnen
kimsenin okumaması isteniyorsa işte o vakit bu seslenişte bir kahpelik olduğu
su götürmez gerçektir ve işte yine o vakit böylesi bir durum küfrün yerini
bulduğu ve küfrü hak eden bir olaydır. Şöyle düşünelim lütfen; şimdi bendeniz okuyacam
diye gözlerim kan çanağına dönecek, gecem gündüzüm belli olmayacak, boynum
tutulacak, tabir caizse canım çıkacak ve emsalsiz bir emek verecem bilgiye ulaşmak
için ama o bilgiyi özgürce kullanamayacam öyle mi? Tükürürüm böylesi zihniyetin
içine ve tükürürüm güya okumayı teşvik eden böylesi soysuz sahtekârlığa. Çünkü
bana okuyun deniyorsa ve bendeniz okuyorsam, apaçık bellidir ki dilediğim
kitabı kendim seçip, kendim okuyacam. Ne birisine kitap seçtirecem ne de birini
yanıma getirip oku şu kitabı diyecem. Dolayısıyla da yine münferiden düşünecem,
akıl yürütecem, çözümlemeler yapacam ve ulaştığım bilgiyi insanlığa doğru
haykıracam. Çünkü bilgiye ulaşmak için bir emek veriyorum kardeşim hem de
canımı hiçe saymak pahasına. Öyleyse o emeğe ya saygı duyulmalıdır ya da o
emeğin ürünü olan bilginin özgürce duyurulmasına tepkisiz kalınmalıdır. Ne, ne
okuyacağımı seçtir ne okuduğum halde saygı duy ve ne de bilgiye hürriyet ver
ama sahtekârca da okuyun diye nutuk irad et. Pespayeliğin, müptezelliğin âlemi
yok. Kutsal emeğe saygı istiyorum, bu kadar, sadece bu kadar!
İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...152...
Özgür DENİZ - 10.06.2021
Tarih: 10.06.2021
Okunma: 363
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.