Tabii bu servetler “gizlice” yapıldığı için ne kadar şişkin ve akıbetlerinin ne olduğu konusunda çok sağlıklı bilgilere ulaşmak zor. Meselâ, Saddam’ın serveti konusunda, 2 milyar dolardan 100 milyar dolara kadar değişen söylentiler var. Yine, verilen bilgilere göre, bu servetin büyük bir çoğunluğu Batı bankalarına istiflenmiş. Bildiğiniz gibi, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), bu servetin tamamına el koydu. ABD, sadece Saddam’ın “şahsî” servetine değil, bütün Irak’a ve petrol gelirlerine el koydu.
Kaddafi’nin serveti konusunda, 168 milyar dolardan 400 milyar dolara kadar rakamlar veriliyor… 23.10.2011 tarihli İnternethaber, Kaddafi’nin paralarını istiflediği bankaların bulunduğu ülkeleri şöyle sıralamış: ABD: 31 milyar dolar, Fransa: 17 milyar dolar, İngiltere: 13 milyar dolar, İsviçre: 12 milyar dolar, İtalya: 11 milyar dolar, Hollanda: 8 milyar dolar, Kanada: 8 milyar dolar, Almanya: 7 milyar dolar, Avustralya: 5 milyar dolar, Dubai: 5 milyar dolar, Suriye: 2 milyar dolar, Cezayir: 5 milyar dolar. Bu paralar ülkeye dönmedi… Zaten dönseydi ülke sefaletten kurtulurdu. Peki, bu paralar ne oldu? Büyük bir ihtimalle, kapanın elinde kaldı!
Mısır’ın devrik lideri Hüsnü Mübarek’in servetine gelince; elimde “Ulusların Düşüşü”* adlı bir araştırma kitabı var. Bunun ön sözünde, Mübarek’in servetinin 70 milyar dolar olduğu belirtilmiş. Okuduğunuz satırları kaleme almamın sebebi de bu bilgi… İnternette aradım, o günden bugüne, 50 milyar avro, 55-67 milyar dolar gibi rakamlar verilmiş. Mübarek, servetini bankalara istiflemiş ama kendisi ve oğulları vasıtasıyla Batılı şirket hisselerinde de yatırmış
Peki, Mübarek’in serveti ne oldu?
Kendi devletinin veya başka bir devletin el koyduğuna dair bir haber yok.
Zaten, Mısır’da darbeci Mübarek gitti ama kısa bir aradan sonra, yerine yine başka bir darbeci, Abdülfettah El Sisi geldi. Sisi, vaktiyle Mübarek’in orduda astıydı, büyük bir ihtimalle onun yetiştirdiği bir general… Sisi’nin, Mübarek’in mal varlığına dokunacağını düşünmek fazla iyimserlik olacağı gibi, bu darbeci general de ustasının, Mübarek’in yolundan başka bir yol mu tutacak diye sormak hiç de yersiz bir soru olmaz!
Bir başka sual:
SADECE DİKTATÖRLER Mİ ÇALDI?
Ulusların Düşüşü adlı eserde, bütün insanlık tarihi boyunca ve bütün dünya coğrafyasında, ulusların “zenginlik” ve “yoksulluk”ları inceleniyor.
İktidar gücü ve üretim araçları tabana ne kadar çok yayılırsa, bir millet o kadar çok zenginleşiyor.
Mutlakıyetlerde olduğu gibi, iktidar erkini ve üretim araçlarını, sadece kral ve çevresindeki küçük bir kesim elinde tutuyorsa, halk sefil oluyor. O tip rejimlerde, yalnız kral sömürmüyor, çevresindekilerin sömürüsü de en az kralınki kadar dolgun oluyor.
Yani Irak’ta, Libya’da ve Mısır’da halkın ne kadar soyulduğunu hesaplamak için, bu ülke diktatörlerinin çaldığı miktarı en az ikiyle çarpmak lâzım!
x x x
TAVSİYE
HER GÜN 10 MİLYON EKMEĞİ KİMLER, NEDEN ÇÖPE ATIYOR
https://www.youtube.com/watch?v=U5WI9ffvRa4&t=14s
--------------------
(*): Daron Acemoğlu, James A. Robinson, Doğan Kitap, 2019