Tüm
kardeşlerimizin hicri yeni yılını tebrik ediyoruz. Bu vesile ile Hicri takvim
nedir?
Ne
zamandan beri uygulanmaktadır?
Hicri
yeni yılın ilk ayı olan Muharrem ayına özel bir ibadet var mıdır? Peygamberimiz
yeni yılı nasıl karşılamıştır?
Aşure
günü nedir?
Aşure
gününe özel bir ibadet şekli var mıdır? soruları ile ilgili kısaca bilgi vermek
istiyoruz...
Hicri tarih, Hz. Muhammed (s.a.s.)'in Mekke'den Medine'ye
hicretiyle başlar. Ancak takvim başlangıcı olarak bu tarih, Hz. Ömer devrinde
kabul olunmuştur. Ondan önce arapların belli bir tarihi yoktu. Bazı önemli
hadiseleri (Hz. İbrahim'in ateşe atılışı, Fil vakası vb.) tarihe başlangıç
olarak gösteriyorlardı.
Hicretten on altı yıl sonra (638), dönemin halifesi Hz. Ömer'in emriyle
Medine'de bir meclis toplanarak, tarih meselesine bir çözüm bulunması istendi.
Hz. Ali'nin teklifi ve mecliste bulunanların kabulü ile Hz. Muhammed (a.s)'in
hicreti, İslâm tarihine başlangıcı ve Muharremin de bu yılın ilk ayı olması
kararlaştırıldı. Böyle bir uygulamanın konulmasına sebep olarak şu iki husus
gösterilmektedir. Hz. Ömer devrinde ibraz edilen bir borç senedinde ödeme için
vâde tarihi olarak gösterilen Şaban ayının, geçen yılın mı yoksa gelecek yılın
mı olduğu kestirilememişti. Ayrıca aynı
dönemde Basra valisi olan Ebu Musa el-Eş'arî'den gelen bir yazıda; Hilâfet
makamından gönderilen kâğıtların hangisi önce hangisi sonra olduğu ve
hangisinin hükmüyle hareket edilmesi gerektiğinin bilinmediği cihetle, bu
sorunun acilen halledilmesi isteniyordu. Bu nedenlerle Hicret İslam tarihine
başlangıç teşkil etmişti.
Hicrî-Kamerî yıl, on iki aydır. İlk ayı olan Muharrem ile birlikte Receb,
Zilkade ve Zilhicceye Araplar "eşhur'i hurum" adı verir ve bu aylarda
savaştan ve her türlü şiddetten uzak dururlardı.
Hz. Muhammed (s.a.s), bu ayın dokuz, on
ve on birinci günleri oruç tutmayı ashabına tavsiye etmişti. Peygamber
Efendimiz buyurur ki: "Ramazan orucundan sonra, tutulan oruçların en
faziletlisi Allah'a izafet ile şereflendirilen Muharrem ayındaki oruçtur" (Riyazü's-Sâlihin, II, 504). Diğer hadislerde, Muharrem ayının onuncu
gününe rastlayan ve pek çok önemli olayın cereyan ettiği "Aşûra günü'nde
tutulan orucun, bir yıl önce işlenen hata ve günahların bağışlanmasına vesile
olacağı müjdelenmiştir"
(Riyâzü's-Salihin, II, 509).
Emevilerin ikinci hükümdarı Yezid
zamanında ve hicri 61/milâdi 680 yılı Muharrem ayının onuncu cuma gününde vuku
bulan Hz. Hüseyin'in şahadeti meselesinden dolayı Şiilerce o gün matem günü
sayılmış ve bu matem daha sonraları geniş çapta ve resmi bir hüviyete
bürünmüştür.
Aşure günü denilen Muharrem ayının onuncu gününde, tarihte pek çok önemli
olayın meydana geldiği rivayet edilmektedir. Bunlar arasında şu olayları saymak
mümkündür:
- Nuh (a.s)'un gemisinin tufandan kurtulup Cudi dağının tepesine oturması bu
güne rastlar. Bilindiği gibi bu olay, Hz. Nuh'a inananların bir gemi
vasıtasıyla kurtulduğu ve inkarcıların da bütünüyle yok olup gittiği bir olay
olmuştu.
— Bunun yanında, Hz. Âdem’in tevbesi,
— Hz. İbrahim'in ateşten kurtulması ve
— Hz. Yakub'un oğlu Hz. Yusuf'a kavuşması bu güne rastlar.
— Öte yandan Muharrem ayının onaltıncı günü Kudüs'ün kıble tayin edildiği ve
— On yedinci günde Fil ashabının geldiği gün olduğu nakledilenler arasındadır.
Muharrem ayının Osmanlılar devrinde de ayrı bir yeri vardı. Bu ay dolayısıyla
şairlerin yazdığı ve "Muharremiye" adı verilen manzum şiirlerin
sayısı oldukça kabarıktır. Ayrıca yeni sene başı olması hasebiyle bu ayda,
devlet erkânı, padişahın huzuruna çıkarak yeni yılı tebrik eder ve padişahın
"Muharremiye" denilen hediyelerini alırlardı.
Muharrem ayı Osmanlı arşivlerinde "Muharremü'l-Haram" şekliyle
geçmekte ve kısaca "mim" rumuzuyla gösterilmektedir.
Mefail HIZLI - Şamil İslam
Ansiklopedisinden