Birbirimizi seviyor muyuz? Bence bu
ülke de insanlar birbirlerini sevmiyorlar, çünkü böylesi bir şeye dair emare
mevcut değil, bilakis tam tersi durum için emareler binlerce. Ki, insan derken
de her insan görünümlü insan mıdır orası da ayrı bir durumdur. Saf, samimi,
meccani bir sevgiden söz ediyorum. Böyle bir şey maalesef yok. Maalesef her
olgu dilimize pelesenk olmuş ama olguların onurlu bir eyleminden yani hayata
olduğu gibi yansımasından yana zerre emare yok. Aksine birbirimize karşı gizli
nefretlerle doluyuz. Birbirimizin kuyusunu kazma da bir numarayız. Hele bir de menfaatlerimiz
çakışmaya görsün, o zaman birbirimizin mezar kazıcıları oluruz. Birbirimizi
anlamak gibi bir derdimiz var mı? Evet var, maalesef yanlış anlamakta ve böyle
anlamak için müthiş bir mücadele vermekte olabildiğince mahiriz. Haddizatında
yanlışta anlamıyoruz ama eylemimizi makul göstermek için yanlış anlıyormuşuz
ayaklarına yatıyoruz. Her türlü pisliği yapıyoruz, niye deyince de; yanlış
anladım yahut anlaşıldım bahanelerine sığınıyoruz. Birbirimizin yüzümüze
gülebiliyoruz rahatlıkla ama birbirimizin ardından kuyularımızı da
kazabiliyoruz yine aynı rahatlıkla. İşte küçük ve kör noktalar dediğim yerlerde
buralardır. Bizler detaylarda kaybediyoruz, dışa yansıyan somut davranışlarımızda
değil. Çünkü dışımızda çok şeyi alenen yapamıyoruz, özelde duymadığımız hicabı
dışa yönelik davranışlarımızda duyuyoruz ya da duyuyormuş gibi yapıyoruz yani hicap
duymalarımızda bile riyakârız. İşte bu küçük gibi görünen ama eyleme geçtiği vakit
çok büyük sorunlara, sıkıntılara vesile olan yerlerde kendimizi murakabe edip, tecdide
gidebilsek emin olun böylesi bir şeyin toplumsal yaşamı çok farklı boyutlara
taşıyacağı muhakkaktır. Çünkü bireyde ki değişim illaki toplum da ki yaşam düzeyini
de olumlu yönde tetikleyecektir. Elbette bulunduğumuz raddede böylesi bir
tecdidin hemen oluvermesi muhaldir ama başlamak bile başarmanın yarısı değil
midir? Ama başlamaya cesaretimiz, başarmaya isteğimiz var mıdır? İşin gerçeği
abuk sabuk bir toplumuz, abuk sabuk kişilerden teşekkül etmiş. Bizler yerimizde
mıh gibi çakılıp kalacağımızı, yarınların hiç gelmeyeceğini, hayatlarımızın hiç
bozulmayacağını ve aynı yerde, aynı muhteşemlikte, aynı şekilde öylece
yaşayacağımızı sanıyoruz. Oysa zaman su gibi akıp gitmektedir, şayet başlamaya
ve başaramaya cesaret edemezsek yarınlar da büyük kâbuslar görmemiz
kaçınılmazdır. İçeriden dışarıya doğru bir tecdit hareketini isticalen
başlatmalıyız. Bilakis içinde bulunduğumuz halle var olmamızın ve yarınlara
çıkmamızın imkânı yoktur. Laboratuvarlık bir toplumuz gerçekte ama
kabullenmekte zorlanıyoruz. Emile Zola doğru söylemiş; ‘’gerçek, ayrıntıları
ile bilenler için bir karabasandır.’’ Bu yüzden gerçekten korkuyoruz ve onunla
yüzleşmek istemiyoruz ya. Oysa gerçekle yüzleşmeye cesaretimiz olsa, tecdit
hamlesini yapmakta sonsuz kolaylaşacaktır. Elbette kendimiz bileceğiz ama
kaderimizi de kendimiz çizeceğiz.
https://odatv4.com/bir-ulke-bunu-kendine-nasil-yapabilir-inanilmaz-goruntuler-22072120.html