1995 yılında, ABD’de Dr. Daniel Goleman’ın yayınladığı “Duygusal Zeka Neden IQ’dan Önemlidir?” başlıklı kitaptan sonra iş dünyası duyguları yeniden keşfetti. Kavramın ortaya çıkması ve geliştirilmesi konusunda en önemli çalışmalar, Prof. Peter Salovey ve Prof. John Mayer ile Dr. Daniel Goleman tarafından yapılmıştı.
Dr.
Daniel Goleman, duygusal zeka yetkinliklerini, özbilinç (kendini
tanıma), duyguları idare edebilmek, kendini harekete geçirmek,
başkalarının duygularını anlamak, ilişkileri yürütebilmek olarak
sıralıyordu. Goleman daha sonraki çalışmalarında bu yetkinlikleri;
özbilinç, özyönetim, sosyal bilinç, ilişki yönetimi olarak belirledi.
Söz konusu yetkinlikler Peter Salovey ve David R. Caruso’nun yazdığı
“Duygusal Zeka Yöneticisi” isimli kitapta da anlatılıyordu. Bu kitapta
duygusal zeka, duyguları tanımlayabilme, duyguları kullanma, duyguları
anlama ve duyguları yönetme olarak tanımlanıyordu.
Birbirine
yakın, birbirini tamamlayan, ama farklı iki görüştü bunlar. Konuyla
ilgili farklı ülkelerden bilim insanlarını farklı görüşleri de vardı.
Bunlar üzerinde çalışmalar devam ediyor. Kavrama çok çeşitli görüşleri
inceleyerek yaklaştığımızda, işin en önemli kısımlarının, kişinin
duygularının farkına varması, duygularını kontrol etmesi ve duygularını
ifade etmesidir. Kişilerin duygularını ifade etmesi, farklı ortamlar,
konular, yakınlıklar kişiler ile iletişimlerinde değişiklikler gösterir.
Duyguların
ve duyguları ifade etmenin en önemli olduğu alan ise iş dünyası. İş
dünyasında duyguları ifade edebilme konusunda etkili olan birçok
parametre var. Yazımda bu parametrelerin incelenmesinden ziyade hangi
duyguların daha kolaylıkla ifade edilebildiği üzerinde durmaya
çalışacağım.
2002 yılından bu yana birikimlerimi paylaşıma açtığım www.duygusalzeka.net
sitesinde bu konuda minik bir araştırma yapmayı planladım. Soru şuydu:
“İş yerinde, kışkırtan kişiye karşı dışa vurulmaya en yatkın duygu
hangisidir?” Bu mini ankete 733 kişi katıldı. Sonuçlar ise şöyle:
Kızgınlık (54,2%) - 397 kişi
Neşe (7,4%) - 54 kişi
Şaşırma (7,0%) - 51 kişi
İğrenme (6,8%) - 50 kişi
Horgörme (6,5%) - 48 kişi
Üzüntü (4,9%) - 36 kişi
Mutluluk (4,9%) - 36 kişi
Merak (3,5%) - 26 kişi
Korku (3,1%) - 23 kişi
Utanç (1,6%) - 12 kişi
Bu mini anketi, David R. Caruso ve Peter Salovey tarafından yazılan “Duygusal Zeka Yönetici”
adlı kitabın içerisindeki bir bölümden esinlenerek hazırladım. Söz
konusu kitabın 48. sayfasında konu ile ilgili kısaca şu bilgiler
bulunuyor. ABD’de yapılan bir atölye çalışmasında, aynı soru sorularak
yapılan araştırma sonucu insanların yüzde 53’ünün “Öfke” duygusunu ifade ettikleri, bunun yanında ise en az dışa vurulan duygunun “Neşe” olduğu belirlenmiş.
İlk
bakışta öfke, insanlar tarafından gizlenmeye ve bastırılmaya çalışılan
bir duyguyken, neşenin dışa vurulmaya daha uygun, olumlu bir duygu
olduğu ifade ediliyordu. İş dünyasındaki görüşler genellikle bu genel
görüşlerin dışındadır. İş hayatında bizden beklenen neşemizi ifade
edecek şekilde eğleniyor olmamız değildir. Diğer yandan bazı kişiler
tarafından iş hayatında öfke, güç ve otoritenin sembolü olarak
görülebilir. Elbette bunlar iş hayatının geçerli kurallarıdır ve
geçerlidir demek yanlış olur.
Öfke,
bizlerin normal olması gerektiğini düşündüğümüz şeylerin ihlal edilmesi
durumunda ani bir şekilde cevap olarak verdiğimiz bir haldir. Bu hal,
ifade edilemeyip içe atıldığında, biriktirildiğinde öyle bir an gelir
ki, hiç uygun olmayan yer ve zamanda, belki de hiçte ilgisi olmayan bir
kişiye patlayabilir. Bu nedenle öfke kontrolü çok önemlidir.
Diğer
yandan yaşadığımız öfke duygusu bize bir takım bilgiler de sağlar.Öfke,
bize dünyada bazı şeylerin her zaman bizim beklentilerimiz
doğrultusunda gerçekleşmediğini işaret eder. Bu his de bizde ihlal
edildiğimiz duygusunu uyandırır.Öfke, bize duymuş olduğumuz rahatsızlık
halinden kendimizi kurtarmak ve rahatlamak için bir şeyler yapmamız
gerektiğini işaret eder.Öfke, bize daha bir çok şey yapmamız
gerektiğini işaret eder. Limitler koymak, ayrılmak hayatımızı kontrol
etmek veya kendi kendimize bizi neyin rahatsız ettiğini sormak.
Sadece
öfke konusunda değil, diğer duygular konusunda da öncelikle
farkındalık, daha sonra duyguların kontrolü ve daha sonrada Aristo’nun
dediği gibi duyguları ifade etmek, ama “doğru insana, doğru ölçüde,
doğru zamanda, doğru nedenle ve doğru şekilde” düşünerek hareket
etmeliyiz.
www.duygusalzeka.net
http://www.yenibiris.com/KariyerKilavuzu/Oku.aspx?/ArticleID=5059
www.duygusalzeka.net
http://www.yenibiris.com/KariyerKilavuzu/Oku.aspx?/ArticleID=5059