“Sanal” terimi Birkaç sene önce lügatimize girdi. İnternetle birlikte... İnternet ortamındaki yazışma, tanışma... vs. ile birlikte. Buna “sanal ortam” diyoruz.
Acaba, “sanmak”tan mı geliyor?
“Sanıyoruz” ama hakikat mi, hayal mi, bilmiyoruz!
“Sanal dünya” kavramını genel çerçevede gerçek dışı anlamında kullanıyoruz. Soyut bir anlam veriyoruz ve biraz da “hayal dünyasında yaşamak” gibi küçümseyici anlamlar katıyoruz. Sanal nesneler gözle görülür ama görünen, nesnenin kendisi değil görüntüsünden ibarettir. Elle tutulmaz.
Bu ortamda insanlarla tanışırsınız fakat onlarla el sıkışamazsınız. Karşılıklı olarak oturup çay içemezsiniz. Karşınızda, tanıştığınız kişinin fotoğrafı belki vardır ama gerçekten isimle fotoğraf birbirine mi aittir, emin olamazsınız. Hatta resim doğru kişiye ait olsa bile, kişiyi bir gün karşınızda görseniz “o” olup olmadığından emin olamazsınız.
Sanal alem, böyle bir “hayal alemi”, gerçek dışı bir dünya mı, gerçekten?
Bir de “ruhlar alemi” olduğuna inanıyoruz. Genellikle “öteki dünya” kavramı ile özdeşleştiriyoruz. Öldükten sonra beden bu dünyada toprağa karışırken, ruhumuz “öteki dünya”ya uçuyor. Aslında, çoğumuz da “gerçek dünya” olarak “öteki dünya”ya inanıyoruz. Oraya “sonsuz ahiret yurdu” diyoruz.
İyi de... Biz ölünce bedeni terk eden ruhumuz, biz hayattayken ne yapıyor? Nerededir?
İşte, büyük muamma!
Ve benim görüşüm:
Ruhlarımız, şu üzerinde yaşamakta olduğumuz yeryüzünde de buluşuyor.
Ruh, düşüncede!
Düşüncelerimiz buluşuyor.
Şu “harf” dediğimiz simgelerden oluşan kelimelerle ördüğüm cümleler benim düşüncem.
Düşüncem, bazılarını bildiğim ama çoğunluk ne ismini ne resmini gördüğüm sizlerin düşüncesiyle buluşuyor. Tabii ruhumla birlikte... Bir etkileşim oluyor. Belki size yeni bir bilgi veriyorum, belki güldürüyor, belki üzüyor, belki sıkıyorum.
Düşüncelerimle, okuyanların zihninde geziniyorum.
Bazısını bildiğim ama çoğunu tanımadığım pek çok yazar ve şairin düşüncesi de benim düşüncemle buluşuyor, tabii yine internet ortamında.
Onların düşünceleri de benim zihnimde dolaşıyor.
Fizikî varlığımızdan yayılması muhtemel olumsuz duygular, negatif enerji ve fizikî görüntünün empoze ettiği önyargılar sanal ortamda yok. Alıntı yapmaz da sadece kendi düşüncelerimizi paylaşırsak; yalın, doğal, samimi, manevi bir alışveriş söz konusu.
“Sanal düşünceler”in altına kendi yorumlarımızı, düşüncelerimizi ekliyoruz. O görüşler, düşünce -ruh- bağını daha kuvvetli hale getiriyor.
Bu kadar emek ve zaman harcadığımız düşüncelerimizin buluştuğu, ruhlarımızın etkileşime girdiği bir ortama nasıl “sanal ortam” deriz?
Ruhlar âlemi, “gerçek, sonsuz ahiret yurdu” ise bizim de yaşarken ruhlarımızın buluştuğu bu ortam “gerçek âlem”dir.
Size ruhumun kapılarını açtım.
x x x
TAVSİYE
YOL, Arif Nihat ASYA, “El seni yıkmadan yürü”