İNSANLIĞIN ÖZ-ELEŞTİRİSİ...216...

Özgür DENİZ - 31.08.2021

Bizler, Hz. Ömer’in zamanının halkı olmayı becerebilmeliyiz. Yani karşımızda kim olursa olsun, gücü, servet, şöhreti, makamı ne olursa olsun, korkmadan, imtina etmeden soru sorabilecek, sorgulayabilecek düzeye yükselmeliyiz. Kendimizi küçük ve yedek olarak görmekten vazgeçmeliyiz. Kendimizi köle, kul, kapıkulu olarak görmekten vazgeçmeliyiz. Bilakis ezilmekten, sömürülmekten, aldatılmaktan, aldanmaktan asla ve kata kurtulamayız. Sefil bir şekilde yaşar gideriz. Hiç hak etmeyenler, gerçekte hak ettikleri hayatı değil asla ve kata hak etmedikleri hayatı yaşarlar, bizlerde hak ettiğimiz hayatı değil hiç hak etmediğimiz hayatı yaşarız. Bildiğim kadarıyla ifade ediyorum; hani, kumaş dağıtımı olmuştu da, Hz. Ömer, galiba oğluydu değil mi, oğluna ve kendine düşen payı birleştirip elbise dikmişti de ve o elbiseyle camide hutbeye çıkmıştı ama halk gördüklerine inanamıyordu, bir elbisenin çıkması muhal ender muhal olan kumaştan Hz. Ömer nasıl olmuştu da bir elbise çıkarmıştı değil mi? Amansızca soruyor ve sorguluyordu, sorunun ve sorgunun olması gereken merkezde. Yani gerçekte çiçeğin, böceğin, otun değil adaletin, ahlakın, isyanın anlatılması iktiza eden merkezde. Ve elbette bir cevabı vardı Hz. Ömer’in. Durun dedi, dinleyin beni, evet kendime düşen paydan bir elbise çıkarmam kabil değildi ama oğlumun da bir payı vardı, onun payından da ona çıkamazdı ve oğlum dedi ki; baba benimkini de al ve kendine bir elbise dik, ikimize birer elbise çıkması mümkün değil paylarımızdan ve sustu halk, susması gerekiyordu çünkü, zira hakikat önüne konmuştu ve görmüştü hakikati halk, hakikati gören halk daha ne diyebilirdi, demesi edebe mugayir olmaz mıydı, ki aradığı da hakikat değil miydi zaten ve bulduysa aradığını daha sormanın anlamı kalmazdı ve sormadı da, cevabı bulduğuyla kaldı. İşte o halk böyle bir halktı! Bu yüzden de onurlu yaşamayı hak eden bir halktı. Zira onurlu yaşamı diliyle değil, gönlüyle istiyordu, istemeyle kalmıyordu, istediği yaşam için savaşıyordu ve savaştığının kim olduğuna bakmıyordu, nasıl yaşadığına bakıyordu. Dua etmiyordu, eylem ortaya koyuyordu. Ve eylem ortaya koyan, onurlu yaşam için savaşan yani istediğini hak eden hak ettiğine mutlaka kavuşturdu. İşte sormadıkça, sorgulamadıkça ve hesap vermeye zorlamadıkça it gibi, ot gibi yaşamaya mahkûm oluruz, mahkûm ediliriz. İnsanlık onuruna yaraşır bir yaşam istiyorsak şayet, o yaşamın gereği neyse yapmaktan yana tereddüt etmeyeceğiz. Edersekte it gibi, ot gibi yaşamaktan şekva etmeyeceğiz yani münafık, pislik, mürai, rezil, sefil olmayacağız.

 

EKSTRA:

 

https://odatv4.com/siyaset/makam-araci-dikkat-cekti-209000

 

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/unlu-tarihci-prof-dr-ilber-ortaylinin-30-agustos-paylasimi-rekor-kiriyor-zaferin-buyuklugunu-tek-bir-ornekle-ozetledi-471398h.htm

 

https://www.karar.com/yazarlar/mehmet-ocaktan/ahlaki-curumeyi-bu-nefret-dili-besliyor-1590461

 

https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/ayse-sucu/islamciliktan-etnik-kokencilige-benlik-ve-haysiyet-yozlasmasi-6620657/


https://www.sozcu.com.tr/2021/yazarlar/aytunc-erkin/peki-ya-domuz-eti-6622103/

 

Tarih: 31.08.2021 Okunma: 335

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?