Papa Franciscus, “kürtaj cinayettir” demiş. Papa böyle dediğine göre, “Hıristiyan hükümetler”(!) onu dinleyip kürtajı yasaklamalılar, değil mi? Papa, bunu yıllardır söylüyor. Hiç dinleyen, kürtajı yasaklayan hükümet var mı? Yok. Tabii bunu Papa söyleyince, ayinlerine katılan on milyonlarca Hıristiyan’ın da ona kulak verip kürtaj yaptırmaması, kürtaja meydan vermemesi lâzım, değil mi? Kulak veren yok ki Papa boyuna feryat ediyor. Netice, Hıristiyan dünyada “din elden gidiyor”!
Öte yandan, “Kürtaj cinayettir” diye çığlık atan Sayın Papa,ya, “dünyada, her gün, her Allah’ın günü, sekiz bini çocuk 40 bin insan açlık ve susuzluktan ölüyor. Buna ne diyorsunuz?” diye sormak istiyoruz! Bu, cinayet hatta katliam değil midir? Bu kitlesel ölümlerde, karnını her gün tıka-basa doyuran her bir “insan”ın vebali yok mudur? Buna Sayın Papa ne der, acaba? Veya buna neden sessiz kalıyor, acaba?
Bize gelince…
Benim sözlerim size acı gelebilir veya inandırıcı gelmeyebilir. Onun için, önce, Necip Fazıl’ın 1965’te yazdığı, “Camileri doldurup da içine giremeyenler” adlı hikâyesini okumanızı tavsiye edeceğim. Bakın bakalım, Müslümanlık tâ ne zaman elden gitmiş? (https://www.genelhaberler.com/kose/oku/4173)
Bir Diyanet İşleri Başkanı’mız var: Ali Erbaş. Din adına, İslam adına konuşuyor, fetvalar veriyor. Şunun gibi:
“İnanç sokakta olmasın, mahallede olmasın, insanın içinde olsun' diye bir anlayış var ya. 'inanç işte insan ile Allah arasında olsun, evine yansımasın, ticaretine yansımasın, siyasetine yansımasın, adaletine, yargısına yansımasın'... görüyorsunuz ya ortalığı ayağa kaldırıyorlar. İnançtan ayıklansın oralar, adeta bu düşünce insanlığı bu noktaya getirmektedir.”
İnsanlık hangi noktaya gelmiş?
İşte, dinden uzaklaşmış!
İnanca kimin itirazı olabilir?
Burada, “inanç”tan murat, din mi? İslam mı?
Herhalde!
Yani, İslam’ın dünyevileşmesi, siyasallaşması!
Yahu, görmüyor musunuz, görmek mi istemiyorsunuz: Siz İslam’ı siyasallaştırdıkça, “kafanızdaki düzeni” sokakta, mahallede, ticarette, yargıda dayatmaya çalıştıkça insanlar “din”den soğuyor, uzaklaşıyor.
Yeni fetvanız: “Günaydın”, “hayırlı sabahlar” diye selâmlaşmak, cahiliye devri selâmlaşmasıdır!
Böyle bir saçmalamanın, dinden soğumayı falan bırakın, doğrudan doğruya bölücülüğe yol açacağını nasıl göremiyorsunuz? Ben günaydın diyeceğim, senin söylediğini sahi zanneden bunu beğenmeyecek hatta kızacak… Ortam gerilecek! Ve selâmlaşmayı keseceğiz!
Neyse ki size inanan pek az… Gittikçe de azalıyor… Hatta İmam Hatip okullarında bile… Hatta ve hatta kendi çevrenizde bile… Çünkü acıklı-komedisiniz! Feci-komiksiniz!
Aslında, elden giden din değil… Başka bir şey!
“Din tüccarlığı” elden gidiyor!
Din istismarı, din sömürüsü gittikçe gözden düşüyor… Dinciliğin alıcısı gittikçe azalıyor. Şu “günaydın cahiliye âdetidir” saçmalığını çocuklarınıza bile satamazsınız. Müşteriniz her geçen gün azalıyor. 2030’a geldiğimizde hiçbir alıcısı kalmayacak.
Geçmiş olsun!
x x x
GÜNAYDIN DEMEK SEVAPTIR
Soruyorum: Evde, okulda, sokakta, iş yerinde bir araya geldiğiniz, karşılaştığınız, yan yana geçtiğiniz bir kişiyle hiç konuşmamak mı yoksa “günaydın”, “merhaba”, “hayırlı sabahlar”, “iyi akşamlar” diye selâmlaşmak mı daha güzeldir, daha iyidir?
Bu suale, “hiç konuşmamak daha iyidir” cevabını verecek bir akıl sahibi var mı?
Üstelik, İslam, “selâmı yaygınlaştırın” diyor.
İster insanî açıdan bakın ister İslamî açıdan, her halükarda selâmlaşmak doğrudur, güzeldir… Hem de İslamî açıdan, gayet açık bir biçimde sevaptır, yahu!
Çünkü selâmı yaygınlaştırıyorsunuz!
Selâm, selâmlaşma kelimelerini yasaklayarak mı yaygınlaşır?
Siz nasıl Müslümansınız?
x x x
FASULYE KONUŞMAYALIM, GÜNAYDIN KONUŞALIM
Kadıköy’de, Marmara Üniversitesi’ne yakın, Kuyubaşı Durağı’nda MOPAŞ alışveriş zincirinin bir şubesi var. Ön tarafı sebze-meyve bölümü… 16 Eylül Perşembe akşamı yalnızca o bölüme baktım… Fiyatlar alev almış, yanıyor. Sadece iki ürünün fiyatını yazacağım: Taze fasulyenin kilosu 12 lira, ki beğenip de tencereye koymak istemezsiniz. Barbunyanın kilosu 20 lira, ki en az yarısı ayıklanıp çöpe gidecek.
Haaaa…
Meseleyi anladınız!
Bunları konuşmayalım… Geçimi, sıkıntıyı, tencereyi, ekonomiyi, hele okulu-eğitimi falan zinhar konuşmayalım, tartışmayalım.
Ne yapalım?
Cambaza bakalım!
Şapkadan hangi tavşanı çıkaracak?
Günaydııııınnnnn! Günaydınnnn…. Merhabalaaaaarrrr!
x x x
TAVSİYE
JAPONLAR, Ne kadar maskaralık varsa kovulmuş kapıdan, Mehmet Akif Ersoy