Değerlere önem veren insan değerli, değerlere önem vermeyen insan değersizdir. Çünkü; değer, insanı ayakta tutan bir ahlak mecmuasıdır. Değerlere ancak eğitilmiş şahsiyetler önem verir. Mesela, eğitilmiş olan tazının yakaladığı bir hayvanın eti yenir, ama, belli bir eğitimden geçirilmemiş olan köpeğin yakaladığı yenmez.
Bir insan bir şeye psikolojik olarak hazır olursa sorun çıkmaz. Ama hazır olamadığı zaman ani ve olumsuz tepki vermesi kaçınılmaz olur. Bir şeyi yadsımak, o şeyin tepkisine ve kendi içinde toparlanmasına sebep olur. Tıpkı, Hıristiyanların Yahudileri tarih boyunca yadsıyıp ittifaka yönelmelerine sebep olduğu gibi. Yine, Kürtlerin Türk Milleti’ne yadsıtılması sonucu Kürtlerin top yekun—çok azı istisna-- Türk ve Türkiye düşmanlığına yönelmesi gibi.
Nasıl ki, emperyalizmin varlığı savaş, kan ve kaosa bağlı ise partilerin varlığı da, bir diğer parti üzerine bina edilen adavete ve çözümü hazır sorunlar yaratmaya bağlıdır. Her partinin varoluşunu temin için önceden birkaç tane mesele tezgahlanır ki, partiler arasında tefrika bulunduğu müddetçe taraftarları arasında da tefrika mevcut olacaktır ve kitleler arasında tefrika devam ettiği müddetçe partiler varlığını idame ettirecektir. Bu durum da kısa vadede kumarbaz politikacıların, uzun vadede vahşi emperyalizmin emellerine ve menfaatlerine hizmet edecektir. Sonra da partiler meydanlara inerler ve kurgulanan sorunları çözme vaadiyle halktan kendilerini iktidar yapmasını isterler. Ama, asla sorun çözmek için değil yeni sorunlar üretmek ve tekrar o sorunlar bahanesiyle oy istemek için sorun üretirler. Haddizatında, yegane çözüm yolu; organizeli, sistemli ve samimi bir direnişten geçer ve bu bütün ezilen, sömürülen ve horlanan emekçilerin yekpare birlikteliği ile olacak bir şeydir. Yani, her türlü farklılığı bir kenara bırakacaksınız ve her türlü sömürüye karşı birleşeceksiniz. Hangi fraksiyondan olursa olsun ciddi bir kurtuluş isteyen herkes kendi içinde örgütlenmeli, mümkünse kendi grubuna isyan etmeli, başkaldırmalı, biraz dürüst ve samimi olmalarını istemelidir. Bilakis, sefalet, zulüm, sömürü ve esaret bu toplumun müşterek kaderi olacaktır.
Bugünkü siyasi teşekküllerin hepsinde bir efendi-köle telakkisi hakimdir. Zira, alt taraftakiler her zaman ezilirler, sefalet içinde yaşarlar, uğruna canını koyduğu bu coğrafyalarda gavurdan bile daha beter şartlarda nimetlerden ve zenginliklerden mahrum yaşaralar ama tepedeki efendiler kendi emelleri ile müstevlinin emellerini tevhit ederek, her türlü zevkin içinde yaşarlar ve halka rağmen siyaset yaparlar ve ne gariptir ki, sırtında yükseldiği ve sayesinde her türlü imkana kavuştuğu halkın değerlerinin aksine politika yaparlarda halkın değerlerini tahkir ve tezyif ederler. Halkı her dem dışlarlar ve komprador burjuvanın yalakalığını yaparlar.
Geçmişte, her ideolojik hareketin duygusal olarak bağlı kalacağı bir tarih kurgulanmış ve bu senaryonun kurbanları olarak geleceğimiz, umudumuz olan gençlik seçilmiştir. Ve tarihe olan bu duygusal bağlılık, insanları rasyonel düşünmekten mahrum etmiş ve gerçeğe karşı kör bırakarak her dem o tarih üzerinden politika üretenlerin emellerinde araç olarak kullanılmasına neden olmuştur. Şimdi de aynı iğrenç oyunlar tekrar ediliyor, gençlik şerefsizce kullanılıyor ve efendiler keyif çatıyor. Artık uyan ey Anadolu! Değerler ve idealler istismar ediliyor ve yozlaştırılıyor. Zaman, din-dil-vatan-bayrak ekseninde ittifak etme ve tefrika yaratan politikaları telin etme zamanıdır canlar.
Bireyin uyanık kalmasını sağlayan kitaptır. Okumayan insan, kördür, sağırdır, dilsizdir ve beyinsizdir. Kitap, karanlığın, cehaletin ve esaretin amansız düşmanıdır. Kitap, fecrin beşaretçisidir. ‘’Her medeniyet bir kitaba dayanır, senin kitabın hangisi?’’ diyen Cemil Meriç üstadın sorusu keskin ve duyarlı bir bilincin sorusudur. Biliyorum diyen her zaman bilgiden mahrum kalmış ve yanılmıştır. İlmi tahdit etmek ahmaklıktır. İlim sınır tanımaz ve ilim ehli aldanmaz. İlim merakın çocuğudur. Merak ilmin hocasıdır. Meraktan yoksun olan ilimden de yoksun olur. Okumayan insan ezilmeye, sömürülmeye, sefalete ve esarete mahkumdur. Okumak, emek-özgürlük-vatan-bağımsızlık kavgasında en keskin ve tesirli silahtır. Son tahlilde kitap hürriyet meydanına açılan kapıdır. Kula kulluğun kapısını ebediyen kapatan bir isyan işaretidir. Özgür bireyin sigortasıdır.
Ayrıntılar:
1.Çok acil bir Milli İstihbarat Teşkilatı tesis edilmelidir. Bu toplumun değer yargılarına, tarihine, dinine, vatanına, ordusuna, emniyetine düşman olanlarla ve bu yönlerde düşmanla teşriki mesai yapanlarla mücadele etmek için. Bu teşkilat çok ağır müeyyideleri olan bir teşkilat olmalıdır. Kesinlikle, bilhassa vatan hainlerini, bu millete ve değerlerine düşman odaklarla fasılasız ve amansız ve acımasız şekilde mücadele edecek bir teşkilat olmalıdır. Kimse bir daha bu toplumun uzun soluklu hedeflerini akamete uğratmaya ve büyük kazanımlarını heba ettirmeye yeltenemesin. Bu toprağın çocuklarının alın terini emmeye girişmesin. Devlet hazinesini soyma köpekliğinde bulunamasın. Zira bu vatanın, bu devletin, bu milletin payidar olması muhaldir efendiler.
2.Yine tekraren mevcut hükümete âcizane bir çağrım yahut istirhamım olsun isterim. Yanlış anlaşılmak istemem. Bir toplumun yekpare olmasını sağlayan birleştirici unsurlar vardır. Bu devirde hiçbir toplum devletsiz değildir. Hiçbir toplum, içinde belli ekalliyeti barındırsa da, milliyetsiz değildir. Hiçbir toplum dilsiz, dinsiz de değildir. Hiçbir toplum vatansız da değildir. Binaenaleyh, bu topraklarda kurucu özne olma özelliğine sahip kavim olan Türk Kavmi ne ihanet edilmemelidir bendenize göre. Yani birilerini memnun etme adına birleştirici öğe olma özelliği gösteren değerler aşındırılmamalıdır kesinlikle. Tabiatıyla muayyen açılımlar yapılabilir ve yapılmalıdır ama bu muayyen dinamikleri tahrip etmeden yapılmalıdır yani denge gözetilmelidir. Bu topraklarda, Allah korusun bir işgal olsa, düşmanla birlikte, bu milleti arkadan hançerleyenler kuşkusuz çıkacaktır. Bu yüzden Türk Milleti asla dinsiz yaşayamaz, Yüce İslam Dini de bu millet olmadan fazla koruma altında olamaz. Hâşâ bu dini bizim kavmimiz koruyor, bizim kavmimiz olmasa bu din yok olur gibi ahmakça bir düşünce sahibi değilim ama bu dininde yaşanmaya ve yaşatılmaya ihtiyacı vardır ve birileri buna vesile olmalıdır. Zira Allah demiyor mu dinime yardım edin bende size yardım edeyim diye. Keza Allah ta dinine sahip çıkacak bir toplum olması gerektiğini emretmiyor mu ve çıkması gerekenler çıkmazsa çıkan bir toplum yaratacağını beyan buyurmuyor mu? Binaenaleyh, bu devletin, toplum üzerinde tesiri olan muayyen kurumları, bu derin gerçeği asla sarf-ı nazar etmemelidir. Zira dinsiz kalan bir toplum bütün değerleri tahrip etmek için en büyük fırsatı yakalamış olacaktır. Ve elde değer namına bir şey kalmayacaktır. Hülasa hayat, tükenecektir. Akıllı olunmalıdır.
UNUTULMUŞ ZAMANLARIN
YİTİK ÇOCUKLARINA…
Gül yüzlü güzellerin
Çıplak ayaklı çocukların
Sömürülmüş bedenlerin
Pervasız bir savunucusuyum
Tarumâr edilmiş aşiyânların
Türâb olmuş meskenlerin
Metruk görünümlü mabetlerin
Naçar bir aşığıyım
Ve yoksunluklar ülkesinde
Sarı sıcak güneşin yakıcılığında
Sararmış ve boyun bükmüş başak gibi
Kavrulmuş simaların
Tebessüme hasret ayaların
Gülümsemesinin sevdalısıyım
Yitik zamanlarda unutulmuş
Hazan yaprağı misâli savrulmuş
Bir hürriyet kavgacısı gibi yorulmuş
Ve hayalleri çalınmış, umutları sömürülmüş
Yiğit emekçilerin bitmez dirençlerinin
Amansız kavgacısıyım
Ey yâr!
Yakmıyor mu seni bu nâr?
Davacı olmak
Kavgacı olmak
Sevdalı olmak
Aşık olmak
Bu kadar mı zor?
Ve lâkin!
Duyumsayabilirsen bu acıları
Özgür bir kafan
Ateşli bir yüreğin
Varsa eğer
Halâ tükenmediyse umutların
Kalk!
Bir taş al eline
Ve at
Bütün karanlığa inat
İstikbâlini aydınlat
Anlat yitik zamanların çocuğunu…