YOĞUN BAKIM: “Kırmızı Hastane”de “Kırmızı” Eziyet

İsmail Hakkı CENGİZ - 12.11.2021

Hepimiz bir gün “yoğun Bakım”da yatmak zorunda kalabiliriz. Her birimiz, birer yoğun bakım hastası adayıyız. Olaya öyle bakılmalı! Bendeniz, bir özel hastanenin yoğun bakım bölümünde gördüklerimi anlatacağım. Fakat bu sorunun, bütün yoğun bakım hastalarının sorunu olabileceğini düşünüyorum!

“Yoğun Bakım”a hasta neden ve hangi durumlarda yatırılıyor?

1.    Sağlığında çok ağır bir bozulma olması durumunda,

2.    Günlük, hayatî önemdeki iş ve işlevlerini kendisi, kendi başına sürdüremediği durumda,

3.    Her açıdan bakıma, korunmaya, YOĞUN BİR TEDAVİ’ye “mahkûm” olması halinde! Evet, muhtaç olması değil, MAHKÛM olması halinde.

Yoğun bakıma yatan hastaların büyük bölümünde ses falan gitmiş oluyor. Hastaların ağzı var dili yok. Dolayısıyla yoğun bakım hastasına bir BEBEK gibi bakılması gerekiyor.

Peki öyle bakılıyor mu?

Afyonkarahisar’da, kırmızı rengi pek seven özel hastanenin yoğun bakım ünitesi ve çevresinde, tam 25 gün boyunca gördüklerimi/duyduklarımı özetleyeyim de sorunun cevabını siz verin:

1.      Adı bizde saklı olan bir hasta, yatırılışının dördüncü gününden itibaren, yakınlarına şikayetçi olmaya başlıyor… Sesi çok az çıkan hastanın şikayetini, hastanın yakınları, yatağa bağlı kalmasına bir tepki olduğunu zannediyorlar…

 

20’nci güne gelindiğinde hastanın şikayetleri iyice artıyor. Bunun üzerine, yakınları, durumu, ilgili doktora iletiyorlar. Doktor, hastayı, yakılarından birinin 24 saat boyunca yanında kalabileceği “tek kişilik yoğun bakım odası”na aldırıyor.

 

İşte burada hasta, alt yanını işaret ederek, çok acı çektiğini anlatmayı başarıyor. Yakınları, hastanın altını açıp baktıklarında, yeterli şekilde temizlenmediğinden kaynaklanan pişiklerin korkunç, özellikle kalçası ile sırtı arasındaki bölgenin delinmiş ve kanamalı yara haline gelmiş olduğunu görüyorlar.

 

Bu görüntü hasta yakınlarında çok büyük bir üzüntü ve öfkeye sebep oluyor.

Feci yaraları yeni bölümdeki yoğun bakım personeline gösteriyorlar. Canıyla uğraşan hastaya bir de yara ve pişik tedavisi uygulanıyor.

 

Hastanın oğlu, bu ağır ihmali bildirmek ve şikayet etmek için başhekime gidiyor. Kendisine durumu anlattığında, başhekim, “bu tip pişik ve yaraların 20 gündür yatan bir hastada normal olduğunu, hastanın ölmediğine şükretmeleri gerektiğini” söylüyor. Ancak zaten, hasta 4 gün sonra vefat ediyor.

Acaba başhekim yoğun bakım servisini hiç kontrol ediyor mu?

Ayrıca, Sayın Başhekime sormak istiyoruz: Kendi anne-babanızı aynı durumda görseniz, yukarıda verdiğiniz cevabı yine bu kadar rahat verebilir miydiniz?

 

2.      Yoğun bakımda yatan bir başka hastanın, o serviste yaşadıkları için “eziyet” tabirini kullandığını duydum. Yazımın başlığını yukarıdaki şekilde koymamda da o sözler etkili oldu.

O hastaya göre, yoğun bakımdaki bazı görevliler, hastalara sert davranıyor hatta temizlik sırasında şaplak atıyorlar.

3.      Bu görevliler neden böyle hastalara karşı sert, işlerini yapmakta gevşek davranıyorlar?

Bir kere, başhekimin, birinci maddede belirtilen şikayete verdiği cevaptan, bunların pek denetlenmedikleri anlaşılıyor.

İkincisi, adı bende saklı olan bir hastabakıcının “bahşiş” beklentisi içinde olduğunu gözlemledim. Acaba, o beklenti karşılık bulmadığı için mi görevlerini ihmal ediyorlar? Çünkü bir hasta yakınının, yoğun bakım birimi kapısında, bir hemşirenin önlüğünün cebine bir paket sigarayı koyduğunu gözlerimle gördüm. Hemşire, “bunlara gerek yok, biz zaten gerekeni yapıyoruz” dedi ama paketi iade etmedi. Hemşireyi de o sigara paketini cebine koyan hasta yakınını da tekrar görsem tanırım.

Yukarıda bahsettiğim şikayetlerden en az birinin Sağlık Bakanlığı’na ve CİMER’e iletildiğini biliyorum.

Sözün kısası, yoğun bakımda yoğun bir eziyet var!

Yoğun bakım servislerine YOĞUN BİR BAKIM şart!

 

[email protected]

Tarih: 12.11.2021 Okunma: 1873

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Mehmet Öner

15.11.2021 - 07:27

Bu milletin birbirine ne kadar bağlı olduğunu,birbirini ne kadar çok sevdiğini hatta misafirperver olduğumuzu anlatır dururlar. Hepsi büyük bir yalan... Almancı bir arkadaş geldi. Bir alman bir alman için, herşeyin en iyisine layıktır. Deyip işini gücünü ona göre yapar. Peki bizler ne yapıyoruz. Nerde kaldı milliyetcilik, ahbaplık öldü dostlar. Birbirini bu kadar ezen nefret durumuna getiren hınç neden...

i. Hakkı Cengiz

15.11.2021 - 19:55

Mehmet Öner Bey, ilginiz için çok teşekkür ederim. Olayın çok can alıcı bir yönünü hatırlatmış ve dikkat çekmişsiniz. BÜTÜNÜYLE KATILIYORUM. Vatan ve millet sevgimiz kesinlikle sorgulanmalı, masaya yatırılmalı! Gönülden selâmlar...

Lütfiye Kader

18.11.2021 - 11:47

Ne kadar doğru ve yerinde bir konuya parmak basmışmışsınız İsmail bey. Kaleminize sağlık. Kutlarım.

i. Hakkı Cengiz

18.11.2021 - 19:30

Sağ olun, değerli Lütfiye Hocam. İlgi ve desteğiniz için çok teşekkür ederim. Gönülden selâmlar...