Dünya Ekonomisinin Büyük Patronu AMERİKA/DOLAR

İsmail Hakkı CENGİZ - 26.11.2021

Dünya ekonomisinin büyük patronu Amerika/dolar…

Küçük patronu da Avrupa Birliği/Avro…

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), yüz trilyonlarca dolar basıp dünyaya salıyor; “bunlarla ticaret, yatırım hatta tasarruf yapın” diyor.

Mecbur mu tutuyor?

Hayır, mecbur tuttuğu söylenemez… Misal, Türkiye-Rusya veya Türkiye-Çin hele hele Türkiye-İran niçin ABD dolarıyla ticaret yapsın ki?

Yapmasınlar tabii, değil mi?

Peki, yapmayacaklarsa neden merkez bankalarında yüz milyarlarca dolar tutuyorlar? Ki Çin’in döviz rezervi 3 trilyon dolardan fazla, Rusya’da bu rakam 500 milyar dolar civarında*… Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası ise 128,5 milyar dolar rezervinin olduğunu daha yeni açıkladı. ABD yaptırımları dolayısıyla olsa gerek, İran’ın dolar rezervi gözükmüyor! Fakat İran bile petrol ve doğalgazını dolar temelinde belirlenen fiyattan satmak zorunda kalıyor. Ayrıca, İran’ın yaptırımları delerek dolar toplamaya çalıştığını Rıza Zarrab olayıyla bütün dünya gördü.

Rusya, Çin ve İran örneklerini özellikle verdim çünkü ABD’ye en fazla karşı olan, rakip hatta hasım olan bu devletler bile dolar tutmayı, dolarla ticaret yapmayı zorunlu görüyorlarsa, dünyanın geri kalanını hesap edin artık!

Sadece ticaret değil yatırımlar da dolarla yapılıyor, muhasebesi dolarla tutuluyor. Misal, İstanbul Menkul Kıymetleri Borsası (BİST100)’nın değeri dolarla kıyaslanıyor. Bulunduğu seviyedeki fiyatların ucuz mu yoksa pahalı mı olduğu dolara göre ölçülüyor. 40 yıldır yapılan özelleştirmelerde ve yap-işlet-devret yatırımlarında hep dolar temel alınıyor, köprülerin, yoların geçiş ücretleri dolara “endeksli” olarak tespit ediliyor.

Tasarruflar da dolarla yapılıyor. Daha açığı, dolar bir tasarruf aracı oluyor. Tasarruf aracı deyince tabii ki avroyu hemen hatırlatmalıyız. Avrupa Birliği (AB) de abisi ABD’nin yolundan giderek trilyonlarca avro basıp dünyaya salıyor… Bunu kullanın diyor ve dünya ekonomisinin küçük patronu oluyor. Doların yanı sıra, avro da hem ticarette hem MB rezervlerinde kullanılıyor.

Bu yazıda, dolar veya döviz tabiri geçen yerlerde, bunun %75’inin dolar, %25’inin avro olduğunu söylemek istiyorum.

DÖVİZ TASARRUFLARI(!)

Türkiye’deki döviz mevduatları 235 milyar doların üzerinde… Bu, Türkiye’deki toplam mevduatın %60’ı demek.

Bir ülkenin vatandaşı niye kendi parasıyla değil de yabancı cins paralarla tasarruf yapar ki? El cevap; “kendi parasına güvenmediğinden”!

Vatandaş kendi parasına neden güvenmez ve ondan kaçar?

ABD, yüz trilyonlarca dolar bastığı halde değeri neden düşmüyor?

Çünkü her bir doları yakından takip ediyor. Amerikan Merkez Bankası’nın dünyadaki bütün dolarların izini sürdüğü söylenir. ABD, parası için o kadar titiz ki kullandığı araçlarla asla değerinin düşmesine izin vermiyor. Ona olan güveni asla zedeletmiyor.

Bize gelince, dolarla dış ticaret kaçınılmaz olabilir. Bu, tabii ki ABD’ye avantaj sağlar fakat sizin kendi paranız değerini koruduğu sürece bu o kadar zararlı ve tehlikeli olmaz. Fakat “yerli ve millî” paranızın değerini koruyamazsanız, yabancı paralar karşısında sürekli aşınırsa, sürekli irtifa kaybederse sonuç korkunç olur! Sonuç, bugün geldiğimiz nokta olur: Türk Lirasından kaçmak!

PARAMIZ SADECE DOLAR ve AVRO KARŞISINDA DÜŞMÜYOR

2015 Haziran sonlarında bir Karadeniz gezisine katılmıştım ve bir günlüğüne Gürcistan’ın Batum şehrine geçmiştik. Az-biraz alışveriş yaptık. Türk Lirasından koptuğu adından belli olan, Gürcistan’ın para birim “lari” yaklaşık olarak TL ile aynı değerdeydi. Bir lari, bir liraya denk gibiydi. Bugün bir lari üç lira olmuş.

Bu ne demek?

Küçücük Gürcistan parasının değerini korumuş, biz koruyamamışız.

Çünkü bizim ekonomiyi yönetenler, “ekonomide yeni bir şey deniyorlarmış, inşallah başaracaklar”mış!

İnşallah!

DÖVİZİN YÜKSELİŞİ SONUÇTUR

85’lik bir yakınım var… Yirmi yılı müdür olmak üzere hayatının kırk yılı bankacılıkla geçti. Eski iktidarlar döneminde enflasyon rakamlarına güvenmez, “benim için enflasyon, dövizdeki artış oranıdır” derdi. Bu iddiada çok büyük bir doğruluk payı var. Şöyle hesaplayalım:

ABD’deki yıllık enflasyon %1’dir. Türkiye’deki yıllık enflasyon ise, TÜİK tarafından %20 olarak bildiriliyor. Bu vaziyette doların, yıllık olarak, %19 (20-1=19) artması gerekir.

Peki, dolar bir yılda ne kadar arttı?

Geçen yıl Kasım ayında 8 lira olan dolar, bugün 12 TL’nin üzerinde olduğuna göre, en az %50 artmış. Bankacı yakınımın tezine göre, Türkiye’deki yıllık enflasyon %49 oluyor.

Dövizdeki yükselişe bir başka açıdan bakalım: Konut kiraları açısından!

İnternetteki kiralık ilanlarında şöyle bir gezinin… Asgarî ücreti göz önüne getirin… İşçi-memur ve emekli aylıklarını hatırlayın… Ve insanların gıda fiyatlarına bile yetişemedikleri bir ortamda olduğumuzu hesaba katın! Bu kiralar bizim para birimimizle kazananlar, sabit gelirliler için olabilir mi?

Çok daha astronomik fiyatlar var da bendeniz, İstanbul’da şu anda bulunduğum daireden gözüken bir ilandan örnek vereyim. Daire yan apartmanın sekizinci katında, 6 yıllık binada, 3+1, kombili, Kadıköy-Marmara Üniversitesi arasında bir mevkide… Şimdi, kemerleriniz bağlayın… Aylık kira 11 bin lira, depozito 22 bin lira ve tabii en az bir kira bedeli de emlakçı ücreti var. Pazarlıkla 10 bin liraya kiralanabilse bile anahtarı alabilmeniz için 40 bin TL’yi hemen, sonra da her ay yaklaşık olarak dört asgarî ücret bedelini ödemek zorundasınız. Bu rakamların bizim gelirlerimizle, uzaktan-yakından, bir alâkası var mı?

Yok!

Bu durumun izahını şöyle yapıyorum: Kiralar o kadar fırladı ki döviz de kendini onlara uydurdu, o da fırladı! Yani, dövizdeki artış, sonuç!

FAİZ

Dövizin yükselişinde birinci etken, en büyük sebep olduğu halde bu satırlara gelene kadar faizden hiç bahsetmedim.

Bana öyle geliyor ki faiz indirilmese de döviz yükselecekti, nitekim yükseliyordu fakat ufak ufak yükseliyordu. Faiz indirimleri dövizin üzerine benzinle gitme etkisi yaptı. Alev aldı!

Döviz, alev almakla kalmadı, bir de “oynaklaştı”!

Gün içinde 1-1,50 lira, yani yüzde 10 kadar inip çıkabiliyor… Bu oynaklığın ekonomiye verdiği zarar bir yana, bu iniş-çıkışlar vurguna açık bir alan yaratmıyor mu? Parası olanlar, günlük %10 kârlar sağlıyor olamaz mı? Böyle bir rant faizden daha mı evladır? Böyle bir rant “haram” değil midir? Böyle bir ranta göz yummak “caiz” midir? Bu oynaklık dolayısıyla kimlerin canı yanıyor, kimler malı götürüyor acaba?

Faizler çok yükselirse, enflasyonun üzerine çıkarılırsa dövizin ateşi söner. Fakat görünen gelecekte böyle bir ihtimal yok. Tam tersine, ekonominin dümenini tutanlar, “faizi düşürmeye devam edeceğiz” diyorlar.

“Faiz” hakikaten itici bir kavram. Keşke hiiiiiiç yeryüzüne gelmeseydi. Faiz diye bişey hiiiiç olmasaydı. Ne çare ki iktisadın gerçeklerinden, araçlarından biri! Şimdi, faizi düşürmeye devam edeceğini söyleyenlere şunu sormak şart:

Faizi düşürmekle, şimdiye kadar vatandaşa, ekonomiye nasıl gibi bir fayda sağladınız? Bundan sonra nasıl bir fayda umuyorsunuz?

x   x   x

TAVSİYE

NE KADAR MASKARALIK VARSA KOVULMUŞ, Mehmet Akif ERSOY

https://www.youtube.com/watch?v=8C8ejusJRtg

---------------------------------

(*): https://finanstaksi.com/ulkelerin-doviz-rezervleri-2020-dunya-dolar-rezervi-2020/

[email protected]

Tarih: 26.11.2021 Okunma: 887

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

Özgür DENİZ

27.11.2021 - 05:21

Her yazınızı olduğu gibi bu yazınızı da harf harf okudum. Ölümsüz kanunlar var, yasalar var, sözler var, hakikatler var. KİTAP ‘’Allah aklını kullanmayanların üzerine pislik yağdırır’’ diyor YUNUS SURESİ 100. AYETTE. Ve VİCTOR HUGO şöyle diyor: ‘’Zalimlerin çarkı cahillerin çalışmayan kafalarıyla döner.’’ Yani, kapitalizmin varlığı cahillerin, malların, ahmakların, sekterlerin, cahillerin varlığıyla mütenasiptir. Bir de akılla, bilimle, vicdanla kalalım diyorum. Her şeyin bir ilmi, bilimi vardır ve akıl vardır. Doğanın bir kanunu vardır. Ellerinize, yüreğinize sağlık. Derin saygılar selamlar inşaAllah saygıdeğer paşam, saygıdeğer ağabey.

i. Hakkı Cengiz

27.11.2021 - 07:06

Evet, Allah akıl nimeti vermiş. Bendeniz de en büyük cezayı bu nimeti kullanmamaktan dolayı alacağımız filrindeyim. Nitekim alıyoruz. Kelimenin tam anlamıyla üstümüze pislik yağıyor. Bilimle kalmak, bilimsel davranmak; bunların adını bile duymak istemiyorlar. Tam tersine, bunları zihinlerden, lügatlardan çıkarmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Yorumun, yazdıklarıma daha bir açıklık getiriyor. Çok teşekkür ederim can kardeşim. Selâmlar...