PAVLOV’UN KÖPEKLERİ GİBİYİZ...

Özgür DENİZ - 22.04.2022

Başkasından daha hızlı koşmak, başkasını geçmek, nasıl kazanıldığı önemsenmeden daha çok kazanmak, başkalarından daha çok mülke sahip olmak. Varımız, yoğumuz, her şeyimiz bunun için. Kimse şerefsizlik, namussuzluk, soytarılık etmesin. Birazcık dürüstlük ve doğruluk artık be. Ölmüş lan, insanlığımız ölmüş bizim. Yani, her şeyi, kendimiz için değil, başkalarını nazar-ı dikkate alarak yapmak ama aynı şekilde başkalarına zarar vererekte yapmak. Biz yaşayalım, başkaları isterse gebersin diyoruz zımnen. Gerçekten hayat bir yarış, bizler de yarış atları mıyız? Hayat bir deney, bizler de o deneyde kullanılan itler miyiz? Ve gerçekten herkese ait olan münhasıran birkaç kişiye mi aittir? Bu dünyaya niye geldik, burada bulunmamızın amacı nedir? Doğmak, yarış çizgisinde hizaya geçmek midir? Ondan sonra da herkesi geride bırakıp son çizgiye en erken varmak mıdır? Daha doğar doğmaz yarışa hazırlanıyoruz, doğumla başlayan yarış, hayatın her merhalesinde sınavlarla devam ediyor, sonra da makam kapmalarla sürüp gidiyor. Yaşamak için değil at gibi koşmak için geldik sanki dünyaya. Zaman içinde insanlığımız gidiyor ve geriye adeta bir it kalıyor. İnsan gibi değil it gibi yaşıyoruz, önümüze gelenin önünde kuyruk sallıyoruz. Bir parça yal için atmadık takla bırakmıyoruz. Daha doğarken makyavelist bir kişilik üzerine yetiştiriliyoruz, oradan oportünizme kayıyoruz, nihayetinde konformizmde demir atıyoruz. Yani doğarken maddeci doğuyoruz, yaşarken maddeci yaşıyoruz ve maddeci bir son arzuluyoruz. Yaşamımızın yegâne gayesi maddeye mülaki olmak, maddeyle adamlık taslamak ve maddeyle varlığımızı anlamlandırmak oluyor. Çünkü ancak maddeye dört elle sarıldığımız zaman kazanabileceğimizi, güçlü olabileceğimizi, adam sayılacağımızı, başkalarından önde olabileceğimizi, herkese hükmedebileceğimizi düşünüyoruz. Maneviyatla sesleniş ama maddeyi bekleyiş. İnsanlık böyle bir kahpeliğe tanıklık etmemiştir tarihinde. İnsanlığı aldatmanın, insanlar üzerinde etki bırakmanın, insanları istendik yönde yönlendirmenin, insanları istendik insanlar yapmanın yegâne yolu maneviyattan geçiyor zira. Bu yönde başarılı olduğumuz kadar maddeye sahip olabiliyoruz. Her düşünce, ideoloji, din ve milliyet kendi maneviyatıyla sesleniyor insanlığa. Bilakis maneviyatla hiçbir ilintimiz yoktur. Varmış gibi davranıyoruz, görünüyoruz. Çünkü işi biliyoruz. Bilakis insanları nasıl narkozlayabilir ve mankurtlaştırabiliriz, nihayetinde nasıl köleleştirip, sömürebiliriz değil mi? Sevgi, saygı, dürüstlük, doğruluk, erdem, onur, haysiyet, karakter, kişilik tamamen hikâyeden, adatmacadan ibaret. İnsanlığı acımazsıca aldatıyor, merhametsizce sömürüyoruz. Her şeyi bu yolda kullanmaktan geri durmuyoruz, imtina etmiyoruz, hicap duymuyoruz. Hep putlardan bahsedip dururuz, güya insanlığın putlara tapmaması gerektiğini vurgularız üstüne basa basa. Ama putlarla yaşadığımızı, putlarla kazandığımızı, asıl putlara tapanların kendimiz olduğumuzu görmeyiz, görsekte görmezlikten geliriz. Geçmişteki putlar mı daha tehlikeliydi, şimdiki putlar mı daha tehlikeli?  Ya da geçmişte puta tapanlarla, şimdi puta tapanlar arasında ki fark nedir? Taş, tahta, demir mi daha tehlikeli, para mı? Aslında Tanrı’yı çoktan öldürdük, yaşıyor diyenler, yaşamak için O’nun varlığını kullanmak isteyenlerdir. Namussuzca, şerefsizce, onursuzca Tanrı’yı dünyalık menfaatlerimiz uğruna kullanabiliyoruz. Biteviye terakki kaydetmekten bahsediyorlar, hangi terakki? Mütemadiyen tereddi eden bir insanlık için hangi terakki, neyin terakkisi? Behey şerefsizler, onursuzlar, haysiyetsizler, her adımda insanlığı çürüten ve çökerten bir dünyada hangi terakki, neyin terakkisi? Teknolojik terakki mi? Enformasyon terakkisi mi? Konforlu yaşamda terakki mi? Ya insanlıkta terakki? Belki biz eski çağların insanlarının tereddi etmiş haliyiz ve onlar bizden daha ilericilerdi bulundukları hal üzerinde. Sahi biz neyimizle, hangi özelliğimizle, mümeyyiz vasfımızla, yapıp ettiğimizle, geçmişin insanından daha ilerideyiz? Söyleyelim lütfen bizi ilerici kılan nedir, hangi meziyetimizdir? Tek bir misal vermemiz iktiza etmez mi bu durum muvacehesinde? Kendini tanıyan mı daha ilericidir yoksa kendini kaybeden mi? Yetinmeyi bilen mi yoksa doymayan mı?  Paylaşan mı yoksa biriktiren mi? Kendini arayan, kendini tanımak peşinde koşan mı yoksa maddeye tapan, madde peşinde koşan mı? Sahi nedir ilericilik ya da gericilik? Geçmiştekiler putlara taparken, gerçekten onların ne olduklarını bilmiyorlar mıydı yoksa her şeyi çok iyi biliyorlar, aslında tapmıyorlar ama onlar tavassutu ile madde üzerinde egemenlik mi kuruyorlardı? Değişen insan prototipidir, zihniyet ve davranış aynı kalır her devirde. O günkü Ebu Cehil’den ne farkı var bugünkü Ebu Cehil’in? O putlara tapıyordu ya bugünküler? Gerçekten Tanrı’ya mı tapıyorlar bugünküler? Kimileri Tanrı’ya taptığını iddia eder ama paraya, güce, servete tapar; kimileri de Tanrı’ya tapmadığını söyler ama yine paraya, güce ve servete tapar. Görüntü ve söz farklıdır ama gaye aynıdır. Sizce bunlardan hangi kulvarda koşanlar ilerici, hangileri gericidir? Birileri güya dinsel bir hayat yaşıyorlar, birileri de güya profan bir hayat yaşıyorlar ama aynı yolda, aynı hedefe yürüyorlar. İki tarafta insanı telin edip, idealleri katledip, maddeyi tazim ve tebcil ediyorlar ama insanlık için dövüştüklerini söylemeyi de ihmal etmiyorlar. Haddizatında iki tarafta biliyorlar, ancak bu yoldan kazanabileceklerini. Zira insanlığın tarihi aşamasının, mezkûr aracılarla yola çıkılarak yüründüğünde, mezkûr sonuçları intaç edeceğini gösterdiğini biliyorlar. Kadim kapitalist düzenin böylesi bir yola soktuğunu, bu yolda yüründüğü müddetçe kazanılacağını, yoldan çıkıldığı vakit kaybedileceğini dikte ettiğini biliyorlar. Bugünkü putperestlerin, dünkü putperestlerden üstünlüğü nedir gerçekten? Mesela: bugünkü Ebu Cehillerin, Firavunların, Nemrutların, Belamların, Karunların, dünkü Ebu Cehillerden, Firavunlardan, Nemrutlardan, Belamlardan, Karunlardan üstünlükleri nedir? Farklı giyinişleri mi? Sahip oldukları zihniyetleri mi, bilgileri mi, konforlu yaşamları mı? Yarattıkları teknoloji mi? Bindikleri arabalar, oturdukları evler mi? Yahut dünkülerin köleci anlayışlarının, bugünkülerin köleci anlayışlarından farkı nedir? Hepsi aynı insan değil mi? Dünkü de insan, bugünkü de insan? Peki, farkları ne? Adaletsizlikle, zulümle, yalanla, dolanla, vurgunla, talanla, yolsuzlukla, hırsızlıkla, merhametsizlikle, sevgisizlikle, eşitliksizlikle, kötülükle, nefretle dolu bir dünyada değişen nedir, hangi ilerleme, neyin ilerlemesi, teknolojik ilerleme neyi getirmiştir? Görüntü neyi değiştirmiştir? Dünküler öyle görünüyorlardı, bugünküler böyle görünüyorlar, değişen nedir? Görüntü mü yoksa zihniyet mi, hangisidir önemli olan? Kötülük ne dün doğdu ne de bugün, kötülük insanla birlikte vardı, yaşadı, yaşamaktadır. Dün Bilal köle, Ebu Cehiller efendiydi; bugün de insanlık köle birileri efendidir. Fark nedir, nerededir? Dün Bilaller sömürülüyordu, bugün aynı şekilde yine sömürülüyorlar. Ne sömüren değişti ne de sömürülen. Farklı insanlar ama aynı zihniyet. Maalesef maddeci bir zihniyetin ve madde üzerine müesses bir düzenin iflah olmaz köleleriyiz. Ne uyabiliyorsun ne de kaçabiliyorsun. Çünkü bize böylesi bir sonu anlatmadılar ve nasıl kurtulacağımızın yolunu da öğretmediler. Baştan beri her şeyi biliyorlardı ve bildikleri üzere eğittiler bizleri. Adeta Pavlov’un köpekleri gibi olduk. Köleci bir eğitim düzeni tarafından köleler olarak eğitildik, yetiştirildik, kurşun askerler yapıldık yani kurgu insanlar olduk. Biz, insan olmak için eğitilmedik, bize insan olmanın yolu öğretilmedi. Bizler en başında köleler olarak addedildik ve köle olmak üzere eğitilip öğretildik. Bizlere iri laflar ettiler, bizleri büyülediler, okumaktan söz ettiler, namustan söz ettiler, doğruluktan ve dürüstlükten söz ettiler. Ama kendileri okumadılar, namussuzdular, doğru değildirler, dürüst olmadılar. Hep hikâye anlattılar bize, gerçeklerle karşılaştığımızda apışıp kaldık, çünkü ne yapacağımızı bilmiyorduk. Ve maalesef hala da ne yapacağını bilmeyen zavallılarız. Adeta yaşadığımız hayata şartlandırılmışız, uzun deneysel aşamalardan sonra.

Tarih: 22.04.2022 Okunma: 260

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?