‘’Yaptığınız işin felsefesini
bilmezseniz, yapmazsanız, yalnızca bir teknisyen olarak kalırsınız.’’ Friedrich Nietzsche
‘’İnançlarınız hakkında ne
söylerseniz söyleyin, gerçeği meydana getiren uygulamalarınızdır. Sadece
konuşmak hiçbir anlam taşımaz.’’ Mevdudi
Bu ülkede politikacılar uzman mı,
politikacı olurlarken sınava tabi tutuluyorlar mı, üstelikte insanlığın
kaderine etkide bulunan en baskın unsurlar oldukları halde? Bürokratlar uzman
mı, bürokrat olurlarken sınava tabi tutuluyorlar mı, üstelikte insanlığın
kaderine etkide bulunan en baskın unsurlardan oldukları halde? Hayır, böyle bir
şey yok. Peki, en yüksek ücreti kimler alıyorlar bu ülkede? Bu ülke de kallavi
maaş alanlar hem de bol bol maaş alanlar hangi uzanmalığı hak etmişlerdir,
hangi sınava tabi olarak o maaşları hak etmişlerdir? O vakit zaten doğal olarak
uzman olan, olmaları gereken insanlar niçin böyle bir şeye tabi oluyorlar? Bunu
vicdan da kabul etmez, akıl da kabul etmez, bilim de kabul etmez. Bugünkü
hayatta hiçbir değeri ifade etmeyecek maddi bir karşılık için böylesi bir şey
yapılamaz lütfen. Böyle bir şey bunu hak etmeyen insanların onurlarını zedeler.
Neresinden bakarsanız bakınız elle tutulur hiçbir tarafı yoktur. Haddizatında
konuşmak istemezdim, umursamazdım, gerçekten zerre umursamak istemezdim ama bir
yerden sonra vicdanın durdurulamaz emrine ram oluyorsunuz. Artık bir yerden
sonra bıkıyorsunuz, gına geliyor, söyleye söyleye dilinizde tüy bitiyor ama
olması gereken hiçbir şey olmuyor. İnsan, hak ettiği bir şeyi cehennem azabını
yaşayarak aldı mı hiçbir kıymeti kalmıyor artık ve bu durum ruhları ve
beyinleri çökertiyor. Zira ruhunuz bir türlü kabul etmiyor, ruhunuzu öyle bir
acıtıyor ki maruz kaldığınız şey, sanki acısı sonsuzluğu da kapsıyormuş gibi geliyor.
Çünkü mevzu yekpare insanlığı ilgilendirmektedir ve işte orada duyarsız
kalamıyorsunuz. Belki bilmem, anlamam, belki dinlenilmem, belki basit görülür
fikrim, belki umursanmam, belki kim lan bu denilirim ama bir şey söyleyeyim; vicdan
bunu kabul etmez. Çünkü kabul edilmesi kabil olmayan bir iş bu. Söyleyin bana
bugüne kadar insanlığın kaderinde en büyük etkiye malik olan politikacılar ne
verdiler insanlığa? Bürokratlar hangi katkıyı sundular insanlığın refahı,
mutluluğu adına? Hayır, insanlık namına yaptıkları hayırlı hiçbir şey yoktur,
bilakis insanlığa en büyük zararı verdiler, ya insanlığı çürütenler ve
çökertenler zaten politikacılar ve bürokratlardır. O zaman ilk evvelde sınava
tabi olmaları gerekenler bu zümreler değiller midirler? İnsanlığı aydınlatan
marka değildir, bilgidir, birikimdir, tecrübedir, ehliyetli ve liyakatli
olmaktır. Öyle demez mi Peyami Safa; ‘’en büyük öğretmen tecrübedir.’’ Bazı
şeyler marka işi değil vicdan işidir. İstediğin kadar markan olsun vicdanın
yoksa, sorumluluğun yoksa, birikimin yoksa bir şey yapamazsın. Her işin bir
felsefesi olmalıdır ve zaten vardır ama hiçbir zaman hiçbir iş felsefesine göre
yapılmış değildir, yapılıyor değildir, zaten bu yüzden de hiçbir iş mahiyetine
mütenasip yapılamamaktadır ya. Apoletlerle hiçbir şey olmaz. Ancak astlarına
emir verirsin. Apolet sahibi olmakla da uzman olunmaz. İnsanı tanırsanız,
bilirseniz, anlarsanız vicdanın reddettiği bir şeyi yapmazsınız. Kıymayın
önderliğe, ilme, bilime, fikre. Babalarının gökten indirdiği insançocuklarını yeniden
göğe yükselten aydınlığın savaşçılarının saygınlığını zedelemeyin. Onların
ruhlarını nazar-ı dikkate alın, nasıl inkisara uğrayacaklarını duyumsayın
lütfen. İnsanı psikolojik, sosyolojik boyutlarıyla tanırsanız, anlarsanız
yapmazsınız. İnsanı tanımadan insan adına yapılan her şey enerji kaybıdır ve
asla netice vermez. Gövdeye çarpar ve düşer, iz bırakmaz, tesir de etmez. Olgunun
asli mahiyeti adına çok büyük yanlış olur bu. Neresinden tutarsanız tutunuz
elinizde kalır. Vallahi de, billahi de, tallahi de çok büyük yanlış olur. İflah
etmeyecek bir ayrılığa meydan verilir. Yüz binleri rencide edecek bir şeydir
bu. Ya aklın ve ruhun asla tolere etmeyeceği bir şeydir tüm boyutlarıyla. Yemin
ederim sonu gelmeyecek sorunlara ve iyileşmesi kabil-i mümkün olmayacak
yaralara sebebiyet verir. Psikolojik, sosyolojik, ekonomik boyutuyla
derinlemesine çözümlemesini yapayım isterdim ama bu kadarlık söyleyeyim kifayet
etsin. Emin olun çözümlemesini tüm teferruatıyla olabildiğince sarih olarak
yazsaydım, yazabilseydim ikna ederdim. Hiçbir şey görünen tarafıyla ele
alınarak değerlendirilemez, her şeyin bir de görünmeyen tarafı vardır. İşin
gerçeğini de o görünmeyen tarafları saklar. Zaten iyi bakarsanız orayı da
görürsünüz. İşin felsefesi sonsuz önemlidir. Gerçekten yapmayın. Vicdanın
tolere etmediği bir şeyi yapmayın. Hayatı bir boyutuyla değil tüm boyutlarıyla
etkileyen bir meseledir bu. Nesnel temellerde ele almak icap eder mevzuyu.
Mutlak tarafsız olarak ele almak icap eder. Münhasıran mevcut insanlığı değil,
tüm insanlığı etkileyecek bir meseledir ve vebal işidir bu iş. Bu vebali
almayın lütfen, Tanrı aşkına. Gerçekten sonsuz derin bir mevzudur. Sınav
kazanmakla bir anda sihirli değnek değmiş gibi beyninize tüm ilmi
yükleyemezsiniz. Uzman olmakla değişecek ne vardır lütfen izah eder misiniz
lütfen? İnsanlığı çürüten ve çökerten birilerinin uzman olmamaları mıdır? Uzman
oldukları vakit insanlık bir anda dirilecek mi, uzaya mı fırlayacak? Yahut insanlığın
varlığına en büyük dokunuşu yapan olgu adına zerre katkısı olmayan şeyleri
yapmış olmakla o olguyu hak etmiş biri olunmaz. İlim, bilim çok başka bir
şeydir, çok boyutlu bir meseledir. Olaya saf vicdanla safi insan olarak bakın,
tüm fazlalıklarınızdan arınarak, dünyayı her şeyiyle kenarda bırakarak. Hak
edileni nakıssız teslim edin ama bunu yapmayın. Hak edileni hak edilmeyen
yoldan yani rencide edici yollardan vermeye çalışmayın. Demedi demeyin, yazık
edersiniz!
EKSTRA:
Çok mu önemli sizce? Onun bıraktığı gençlik yeter. Cumhuriyeti,
fikri, irfanı, vicdanı hür nesillere emanet etti.
Ben bu dünyada en çok cehalete ve liyakate bakıyorum. Bir de
duruşa.
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/kartalda-luks-arac-goz-gore-gore-motosikletliyi-ezdi-543731h.htm
Bir ülke hakkında karar vermek istiyorsan, insanların nasıl
öldüğüne bakacakmışsın, böyle demiş bir filozof.
Kıyafete taktığınız kadar keşke bu ülkenin nasıl
ilerleyeceğine taksaydınız. Mesela; yoksulluğun nasıl yok edileceğine,
insanların nasıl mutlu olacağına.
Ayıp ama, yol arkadaşına böyle söz edilir mi?
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/gazeteci-fatih-portakaldan-cahit-ozkana-sert-tepki-543879h.htm
Ayıp ama canım kardeşim.
Ne yapalım yani? Yani Mustafa Kemal Atatürk yüceldi mi?
Abi ne yaptın sen ya? Hissiyatının derecesi nedir böyle?
Korkmayacaksınız. Siz asilsiniz, patronsunuz, hesap sormak
hakkınız. Karşınızda duranın kim olduğu önemli değildir, önemli olan sizin
hesap sorabilmenizdir. Tanrı da bunu buyuruyor.
Yanlış ve kötü bir tarif mi yani? Ne demeye çalışıyorsunuz?