Döviz çözülmüyor, çünkü beklenti yaratıyorsunuz!
“Döviz yükselecek” beklentisi…
Yüksek enflasyon zaten paramızın değerini düşürürken doğal olarak, dövizin fiyatını da artırıyor. Fakat bir de Kur Korumalı Mevduat (KKM) uygulaması ile siz, ekonomi yönetimi, bizzat “döviz yükselecek” algısı ve beklentisi yaratıyorsunuz. Yoksa döviz yükselmeyecekse, KKM’nin ne işlevi ve anlamı olabilir? Vatandaş KKM’ye neden yönelir ki? Beklentisi elbette döviz yükselecek ve onun üzerinden yüksek gelir elde edecek! Her ay, %8-10 artan enflasyon karşısında, parasının değerini mümkün olduğu kadar koruyacak!
Türk vatandaşlarının yurt içinde 220 milyar dolar kadar döviz mevduatları var. Ayrıca, kayıt dışında, “yastık altında” 50-100 milyar dolar arası döviz olduğu tahmin ediliyor. Ayrıca, Türklerin, yurtdışında da 300 milyar doları var. Bunlar çözülse, Türk Lirası’na yönelse, hakikaten ekonomi çok rahatlayacak. Lâkin dövizin artmayacağına dair garanti verecek misiniz?
Verdiğiniz garantiye vatandaş nasıl inanacak?
Aslında ekonomimizin en hayatî meselelerinin başında GÜVEN bunalımı geliyor. Vatandaş ekonominin gidişatına ve ekonomi yönetimine güven duymuyor. Daha dün TÜİK açıkladı, “güven endeksi” 96’dan 93’e düşmüş.
Bazı “geçici” yasaklama veya tedbirlerle döviz fiyatlarında bir gerileme sağladığınız oluyor. Şirketlere yönelik, geçen Cuma gün ilân edilen kredi kısıtlaması dolayısıyla dolar ve avro, yaklaşık olarak yetmişer kuruş düşerek 16,60 ve 17,40 lira seviyelerine geriledi. Bu, çok küçük bir düşüş olduğu gibi buralarda ne kadar kalabilecek?
Hep söylediğimiz gibi, döviz “iki ileri bir geri” hareketini sürdürecek gibi!
İnşallah sürdürmez, döviz hep düşer! Ama görünen köy de kılavuz istemez!
İKTİSAT FAKÜLTELERİ NE DİYOR?
Bildiğiniz gibi, hemen her üniversitenin bünyesinde “iktisat fakültesi” var. Bu, bizim yüzden fazla iktisat fakültemiz olduğu anlamına gelir. Bu fakülteler, “Türkiye Ekonomisi” konusunda ne diyorlar acaba?
İktisadın ilmini yapan bu eğitim kurumlarımızdaki binlerce akademisyenin “çözüm” yolu, görüşü nedir?
Tabii ki farklı görüşler olabilir… Bunlar birbiriyle çatışmalı ve o çatışmadan hakikatin şimşeği çakmalı!
Bir de ekonomi bu kadar baskın bir halde ülke gündemindeyken, ekonomi derslerinde, amfilerde neler konuşuluyor? Ekonomi hocaları ve talebeleri nasıl ders işliyorlar, çok merak ediyorum!
BANKALAR KÂRLARINI HİSSEDARLARIYLA NEDEN PAYLAŞMIYORLAR?
Bankalar, her zaman yüksek kârlar açıklar… Fakat 2022’ye girdiğimizden beri kârları resmen patladı. Her ay bir öncekinden kat kat yüksek kâr elde ettikleri ortaya çıkıyor. 2022’nin ilk beş ayındaki kârları önceki dönemlere göre 7 kat artarak 33 milyar liraya çıkmış.
Bu bankaların hemen hepsinin İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda, halka açık hisseleri var. Vatandaş da bunlardan alıp bankaya “ortak” oluyor.
Oluyor fakat banka kârına ortak ediyor mu bakalım!
Bu bankalar, “ortakları”na ya göstermelik, minik minik temettüler veriyor veya hiçbir şey vermiyor. Meselâ, Halkbank 7 yıldır tek kuruş temettü dağıtmadı.
BORSA-HİSSELER EKONOMİNİN DENGELEYİCİSİ OLABİLİRDİ!
Borsada işlem gören diğer şirketlerin de bankalardan pek farkı yok. Onların da tamamına yakını, temettü konusunda bankalar kadar cimri.
Vermiyorlar!
Kâr payı dağıtmıyorlar.
Oysa bu enflasyonist ortamda, faizlerin, tasarrufları korumaktan çok uzak olduğu bir ekonomide, borsa, bir CAZİBE MERKEZİ olmalıydı. Kurtarıcı olmalıydı.
Borsaya, o koca koca şirketlere, holdinglere güven, faize olan yıllık yüzde14’lük güvenden daha az.
Sen anormal kârlar ederken bunu hisse sahipleriyle paylaşmazsan, cimrilik edersen vatandaş niye gelsin borsaya, nasıl güvensin size?
Herkes bindiği dalı kesiyor!
x x x
İLGİLİ YAZILAR
KKM: Ali’nin Külahı Veli’ye, Veli’ninki Deliye
Ekonomideki ‘YENİ BİR DENEME’den Kârlı ve Zararlı Çıkanlar