Etrafımda, bu dertlerden şikâyetçi olmayan yok gibi… Bu illetlerin biri veya daha fazlası, zaman zaman bana da musallat oluyor. Bu konulara çok meraklıyım… Neden oluyor, çözümü ne? Sürekli inceliyor, araştırıyorum.
Elimde, Dr. Seth J. Gillihan’ın, “Duygusal İyileşme” adlı kitabı var. 2020 basımlı kitaptaki en son bilgileri, daha önceki bilgilerle karşılaştırıp, sizlere özetin özeti şeklinde sunmaya çalışacağım.
Bu dertlerle ilgili daha önce yazdıklarımla tekrara düşmemek için farklılıkları dile getireceğim. Önceki yazıların bağlantılarını da aşağıda verdim.
Bu sıkıntılar, birbirlerinin hem sebebi hem sonucu olan, bir kısır döngü yaratan dertler. Gerginseniz uyuyamıyorsunuz, uyuyamıyorsanız gergin ve öfkeli oluyorsunuz. Uykusuzluk, gerginlik ve öfke, endişe ve unutkanlığa sebep olabiliyor. Huzur, neşe, keyif, zevk kalmıyor.
O vakit çözelim bu sorunları!
Başlıyoruz:
Madde 1. Sizde gerginlik yaratan kişilerden uzaklaşın! Bu kişiler hayat enerjinizi tüketir. İnsanda yaşama sevinci diye bişey bırakmaz. Öfkeye, gerilime sebep olur. Uykularınızı kaçırır.
Gerilim yaratan kişiler, illa yanı başınızda olmayabilir. Ekrandaki kişilerden de sizi geren, zıddınıza giden, “gıcık olduğunuz” kimseler varsa onlardan da uzak durmalısınız. Onların programını filmini, dizisini seyretmemelisiniz. Hele gerilim yaratan kişileri gece saatlerinde seyrediyorsanız, kendinize bir de kahve yapın… Çünkü nasıl olsa uykunuz kaçacak, bari kahve keyfiyle kaçsın!
Yine, bu zıddınıza giden kişiler “sosyal medya”da da olabilir. Paylaşımlarıyla sık sık karşınızda arz-ı endam edebilirler. Kaçın! Uzaklaşın! Terk edin!
Madde 2. UYKUNUZU mutlaka almalısınız. Yattığınız vakit, kolayca uykuya dalabilmelisiniz. Gece, en az 6 (altı) saat uyumalısınız. Aslında, bu birinci maddede zikredilmeliydi fakat uykuyu kaçıran birinci sorunu başa almayı uygun buldum. Çünkü o çözülmezse zaten uyku yok!
Peki, nasıl kolayca uykuya dalabiliriz?
Birinci maddeyi hallettiyseniz, sıra diğer adımlarda… Geceleri 23:00 civarında yatıp, sabah da 06:00-07:00 civarında kalkmalı. Bu saatler, yaz mevsiminde spor için ideal saatlerdir. Hiçbir spor dalıyla uğraşmıyorsanız yürüyüş yapabilirsiniz. Yürüyüşü, sizinle kafa dengi olan birisiyle, sohbet ederek yaparsanız hem fiziksel olarak hem de ruhen rahatlarsınız. Ayrıca sosyal bir etkinliğe de imza atmış, bir taşla üç kuş vurmuş olursunuz. Bu size gün boyu huzur verecektir.
Sabah yürüyüşü, akşam kolayca dalmanız için yeterli fizikî yorgunluğu sağlamaz. Gün içinde de bedenen yorulmalısınız. Denize girme imkânı varsa bundan yararlanmalı. Bisiklet en faydalı spordur. Yaş ilerlemişse üç tekerlekli bisiklete de binebilirsiniz. Mühim olan pedal çevirmektir. Hiçbir sporu yapmak mümkün değilse, gün içinde, bir saat kadar sürecek bir yürüyüş daha yapmalısınız.
ÖĞLE UYKUSU
Öğle uykusunu, bazı uzmanlar faydalı buluyor, bazı uzmanlar gece uykusunu kaçırabilir diye tavsiye etmiyorlar.
Benim görüşüm: Eğer sabah 06-07 arasında kalkmışsak ve o saatten beri ayaktaysak, öğle uykusuna mutlaka ihtiyaç vardır diye düşünüyorum. Yalnız, bu öğle uykusu, saat 15:00’ten sonraya kalmamalı. Bir saatten fazla sürmemeli. Bir de gece yattığımız gibi derin uyku pozisyonunda olmamalı, uzanmak şeklinde gerçekleşmeli ve derin bir uyku hâline gelmemeli.
Yine, uzmanlar saat 15’ten sonra kahve içmeyi tavsiye etmiyorlar.
Uykuya kolayca dalmak için, cep telefonu ve televizyonla ilişkimizi, yatmadan en az bir saat evvelden kesmek lâzım. Uykudan önceki bir saati keyifli bir kitabı okuma veya bulmaca çözmeyle değerlendirseniz, gözlerinizin kendiliğinden kapanmaya başladığını göreceksiniz.
Madde 3. ÖFKEYİ KONTROL:
Eğer çok sık öfkeleniyor, öfke nöbetlerine tutuluyorsak, kendimize, “öfkeye meyilli miyim?” diye sormalıyız. Tabii öfke nöbetlerine girmek, illa birilerine bağırıp-çağırmakla ortaya çıkmaz, birilerine kızarak kendi kendimizi yiyip bitiriyorsak, bu da üstelik sağlığımız için çok daha tehlikeli bir öfke nöbetidir.
Buna DR. Gillihan UZUN SÜRE KAFA YORMA başlığı altında şöyle dikkat çekiyor: “Bizi sinirlendiren şeyleri zihnimizde hapsolup tekrar tekrar kurgulamak kolaydır. Bizi üzen kişi ve olayları tekrar yaşayıp, bize bu denli haksızlıkları nasıl yaptıklarını düşünüp öfkelenerek, asla gerçekleşmeyecek asabî münakaşalar yaparız. Öfke ile ilgili anıların ve ruh hallerinin üzerinde durmak sadece öfkemizi PERÇİNLER.”
Bunlardan kurtulmak, ait oldukları yere, mazinin çöplüğüne gömmek lâzım. Bunları tekrar tekrar hatırlamanın kimseye bir faydası olmadığı gibi büyük zararı var! Kime? Tabii ki kendimize, uykumuza, sağlığımıza, sinirlerimize…
Bu konuyla ilgili nefes teknikleri var. Aşağıda bağlantısını verdiğim “Mükemmel Bir Sağlık” başlıklı yazıda bulabilirsiniz.
6 AY ÖMRÜNÜZÜN KALDIĞINI HAYAL EDİN
Eğer, sadece altı ay ömrünüz kalmış olsaydı, o öfkelendiğiniz şey yine bu kadar önemli olur ve sizi bu denli kızdırır mıydı?
O üzüldüğünüz, üzüntüden sizi yataklara düşüren şey, sizi yine bu kadar üzer miydi?
Sadece altı ay ömrünüz kalmış olsaydı, sizin için neler önemli hale gelirdi?
Günlerinizi, saatlerinizi nasıl değerlendirirdiniz?
Önünüzdeki altı ayın her dakikası, her saniyesi ne kadar değerli olurdu?
Onun bir saniyesini boş öfkelerle, sinirlerinizi yıpratmakla geçirir miydiniz?
Peki, öfkelendiğiniz kişinin sadece altı ay ömrünün kaldığını bilseydiniz, ona yine şimdiki kadar öfke duyabilir miydiniz?
Bu düşünce bana mükemmel bir ruhî tedavi gibi geliyor. Tabii bu tedavi şeklini, 60 yaş civarı ve üstündeki kişilere tavsiye ediyorum. Daha gençlere değil!
Madde 4. Daha huzurlu, keyifli bir hayat için, öfkeden, bilhassa endişelerden kurtulmak için ANI YAŞAYIN!
Bulunduğunuz zaman diliminin farkında olun! Meselâ sık sık, “kaç yaşımdayım? Bu yaşta önemli olan ne? Artık şunun şunun ne önemi var?” diye sormanın çok faydalı olacağı kanaatindeyim.
Bulunduğunuz mekânın farkında olun! Misal, Sandıklı’dayım. Dünyanın en güzel ilçelerinden biri… Acaba burada görmeyi ihmal ettiğim veya uzun süredir görmediğim, görmeye değer nereleri var? Şu anda gözümün ulaştığı, sesini duyduğum ne güzellikler var? Buraları tekrar görebilecek miyim?
Beraber bulunduğunuz insanların farkında olun! Bu insanlar uzun süredir görmediğiniz kişilerse zaten beraber olmak çok büyük bir fırsattır. Acaba, bir daha ne zaman görüşebileceğiz, görüşebilecek miyiz? Sık görüştüğümüz kişilerse, onlarla beraber olmanın tadını çıkarıyor muyuz? Onları ne kadar daha görebileceğiz? Sevdiğimiz kişilerle bir arada bulunmanın nimetini takdir ediyor muyuz?
Kendimizin farkında olalım! Mükemmel biri olmayabiliriz. Geçmişte hatalar yapmış, fırsatlar kaçırmış olabiliriz. Mühim olan, şimdi nasılız? Kendinize iyi davranın! Acaba ne kadar daha kendinizle beraber olabileceksiniz? Bence en önce ve her şeyden önce kendinizle birlikte olmanın tadını çıkarın. Sık sık buradayım ve sağlıklıyım deyin. Kendimi ruhen ve bedenen geliştiriyorum. Kendimle sohbeti seviyorum deyin. Kendinizle zihninizde hoş sohbetler yapabileceğiniz gibi, yazarak veya video çekerek, bunu elle tutulur, gözle görülür hâle getirebilir, bunları internette paylaşabilirsiniz.
Başlıktaki dertleri çözmeye bu kadarının yeteceğini düşünerek daha fazla uzatmıyorum. Faydalı olması dileklerim ve şifa dualarımla…
x x x
İLGİLİ YAZILAR
Yüksek Tansiyon, Baş Ağrısı, Mide Ağrısı, Ritim Bozukluğu ve Depresyon Var mı?
Mükemmel Bir SAĞLIK, Sınırsız DİNÇLİK, Kalıcı MUTLULUK ve HUZUR
Alzheimer olma ihtimaliniz var mı?
Ölüm Korkusunu Yenmek… BİLGELİĞE Ulaşmak