Mutluluk, huzur, ferahlık duygularıyla dolduğumuz bazı anlarda, “kendimi cennette gibi hissediyorum” deriz.
Genellikle, “Ân’ı yaşadığımızda” ve herkesi, her şeyi olduğu gibi “kabul ettiğimizde” bu duyguları yaşarız.
Birincisine “farkındalık”, ikincisine “kabullenme” diyoruz.
Farkındalık; zihnimizde ne olup bittiğine dikkat etmek... Şuurumuzun açık olması demek! Yaşadığımız her saniyenin bilincinde olmak demek. Zira zihin, zaman-mekân, sınır-engel tanımıyor. Bir bakıyorsunuz, yüzyıllarca geriye gitmiş, mazinin pişmanlıkları içinde kıvranıyor! Bir bakmışsınız, aylar-yıllar sonra başımıza gelecek hayalî faciaların içinde boğuluyor.
İşte, “açık bilinç”in işlevi, zihni o kıvranma ve boğulmalardan kurtarıp bugünle, bu anla buluşturmaktır. Ân’ı yaşama alışkanlığı kazandırmaktır.
Zihin, andan ayrıldığında, her bir saniyenin bize sunduğu ve hayatta bir kez yaşayabileceğimiz güzellikleri, hoşlukları kaçırırız.
Kabullenme; değiştiremeyeceğimiz şeylere karşı direnç göstermek veya onları değiştirmeye çalışmak yerine, gerçekleri olduğu gibi kabul etmektir. Eşimizi, dostumuzu, oğlumuzu, kızımızı, komşumuzu hatta anne-babamızı değiştirmeye kalkmamaktır. Onların farklı karakter zenginliklerinin tadını çıkarmaktır.
Bu iki alışkanlığı kazandığımız zaman, yemyeşil bir çim halının üzerinde yürüdüğümüzü, o halının zaman zaman havalandığını, bizi uçurduğunu, bulutların üzerinde gezdirdiğini ve sık sık cennetteymiş gibi hissederiz.
Ân’da yaşamak ve kabullenmek, edilgen bir karakter sahibi olmak demek değildir. Gelecek için plan yapabilir, olumsuzluklarla mücadele edebiliriz.
Misal, Küresel İklim Krizi’ni ele alalım. Bu soruna nasıl yaklaşmalı?
Kabullenmeyi benimsemeyen, bilinci kapalı bir kişi, ya bu sorunu düşünerek, günlerini, aylarını endişe ve korkular içinde geçirir veya bu sorunu inkâr eder.
Bilinci açık olan ve kabullenme alışkanlığı olan bir kişi ise; bu gerçekliği kabul eder. İklim krizinden endişe de duyar ama oturup aylar, yıllar boyunca üzülerek, yaklaşan ve yaşanan tehdidi seyretmek yerine, o tehditle mücadele eder. Bilinçli kişinin bu etkin mücadelesi ona vicdan rahatlığı olarak geri döner. Üzerine düşen görevleri yerine getirmenin huzurunu duyar. Farkındalık alışkanlığındaki kişi, evinde otururken de çevre etkinliğine katılırken de içinde bulunduğu ânın hakikatini yaşar.
Ân’ı yaşamak ve farkındalıkla ilgili ayrıntılar aşağıdaki yazının 4’ncü maddesinde anlatıldığı için tekrar etmiyorum.
x x x
İLGİLİ YAZI