Adaleti olmayanın ahlakı da yoktur çıkarımı yanlıştır. Doğrusu; ahlakın olmadığı yerde adalet yoktur. Ahlakın olduğu yerde adalet kendiliğinden olacaktır, zira ahlak adaletsizliğe geçit vermez. Bir yerde adalet yoksa ahlak kesinlikle ölmüştür. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır ne demektir? Eğer dilsiz şeytan olunmasaydı, varolan, belli olan, gözün gördüğü, kalbin hissettiği, aklın düşündüğü haksızlık karşısında susulmazdı, dilsiz şeytan olunmazdı yani dilsiz şeytan olmak demek, kötülüğe geçit vermek demektir, haksızlığı göre bile direkt ya da zımnen tasvip etmek demektir daha ötesi ahlaksızlık demektir, ahlakı olanlar bunu zaten yapmayacaklardır. Haksızlık karşısında dilsiz şeytan olmamak ne demektir, adaletli olmak, adaletli bakmak ve görmek, adaleti tatbik etmek demektir. Öyleyse ve gerçek böyleyse, adaleti olmayanın ahlakı yoktur diye bir çıkarım olamaz ama ahlakı olmayanın adaleti olmaz mantıklı bir çıkarımdır. Bu bendeniz böyle söylediğim için mantıklı değildir, zaten mantıklı olduğu için varlığa dönük izdüşümü bu şekilde belirmektedir, bu görülemez ama mutlaka hissedilebilir. Görenler hissedebilenler değildir, hissedebilenler göreceklerdir. Her görme gözle görmek değildir, gözün görmediği de görülebilir. Zira ahlak önseldir, adalet sonsal. Ahlak senin varlığında sen istemeden mündemiçtir, mevcuttur ama adalet bilincin gelişmesine bağlı olarak gelişen ve öğrenilen bir şeydir. Mesela; daha utanma duygusu nedir, bu konu hakkında hiçbir şey bilmeyen bir çocuk utanabilir ve bu onun içindeki ahlakın spontane olarak dışavurumudur ama aynı çocuk adaletsiz uygulama da bulunabilir, çünkü adaletle ilgili bilgiye sahip değildir. Ama bilinç düzeyi yükseldikçe ve adaletin ne olduğunu da öğrendikçe, varlığının derinliklerinde mündemiç olan ahlak onu adaletli olmaya sevkedecektir. Utanma duygusu insan da zaten varolan bir şeydir, utanma duygusu da ahlakın kapsama alanındadır, dolayısıyla ahlak adaletten önce gelir ve ahlakı olanın adaleti olur. Ahlaksız olan aynı zamanda adaletsizdir. Zaten ahlaksız olduğu için adaleti önemsemeyecektir hatta belki de adaletsiz olmaya dair kendince ahlaki umdeler geliştirecektir ve adaletsizliğini ahlakla bağdaştırarak normalleştirmeye çalışacaktır. Zira ortaya konan bir adaletsizlikte kınamanın ilk okları ahlak yönüne dokunarak batacaktır. Ağır bir adaletsizlikle karşılaştığımızda ne deriz; ne ahlaksız, namussuz, şerefsiz biri deriz de mi düşünmeden hem de, demek ki, böyle olanlar adaletsizlik yapabiliyorlar umarsızıca, bilakis bu tür ulvi erdemleri taşıyanlar tensip etmediğimiz adaletsizliği de yapmazlar, dolayısıyla bu tür sözlere muhatap olmazlar. Bu da gösterir ki, hedef ahlak olgusudur, çünkü adaletsizlik ahlaksızlığın sonucudur ve onun olmadığı yerden doğar. Utanma duygusuna sahip olan ahlaksızlık yapamaz. Ahlak kendiliğindendir, adalet ise irade ister. Ahlak, sadece insan olmaklığa bağlıdır ve ister istemez nesneldir ve insana göre değildir oysa adalet insan eliyledir ve tatbik edilen bir şeydir yani olaylaşan bir şeydir ve insan eliyle olaylaşır yani öznelleşebilir. İşte tam da bu yüzden adaletin olduğu yerde ahlak değil ahlakın olduğu yerde adalet olur. Eğer biri adaletsizse yahut bir yerde adaletsizlik hâkimse, orada ahlak çürümüştür, kokmuştur ve nihayet ölmüştür. Adalet ölmüşe dirilebilir, diriltilebilir yeniden ama ahlak ölmüşse artık yapılabilecek hiçbir şey yoktur, varolan yok edilip yeniden yaratılmadan!
AHLAK VE ADALET...
Özgür DENİZ - 23.12.2022
Tarih: 23.12.2022
Okunma: 352
YORUMLAR
Yorumunuzu ekleyin.