GENÇLİK VE FELSEFE...

Özgür DENİZ - 16.01.2023

‘’Felsefe, şahsiyet yapıcıdır.’’ Nurettin Topçu

 

“Yaptığınız işin felsefesini bilmezseniz-yapmazsanız, sadece basit bir teknisyen olarak kalırsınız.’’ Nietzsche

 

Gençlik okumuş, okuyor evet ama cahil. Okuyan cahil olur mu, kalır mı? Maalesef okuyan da cahil kalır hatta en cahiller okumuşlar arasından çıkarlar. İnsanlığı batıranlar, perişan edenler kimlerdir? Politikacılar, bilim adamları, ilim adamları değil mi? Bunlar okumamışlar mı? Çünkü hayat, meslek bilgisi değildir, meslek bilgisinden ibaret değildir hatta mesleki bilgiyle hiç ilintili değildir. Hayat, çok farklı bir alandır. Adam profesör olmuştur ama cehaletin karanlığında dolaşıyordur, böyleleri yok mu, haddinden çok, ekranlara ve siyasi arenaya bakın kifayet eder. Zaten bu tür cahillerdir ki, gençliğinde cahil kalmasının en büyük müsebbiplerindendirler ya. Evet, gençler, çok ciddi üniversiteleri kazanmışlar, okuyorlar, okuyup bitirecekler ama ne hazindir ki hayat yolunda bu şekilde yürürlerse hep cahil olarak yürüyüp gidecekler ve asla aydınlanamayacaklar. Ve ne hazindir ki, hepte kandırılacaklar hem de kutsadıkları olgular kullanılarak. Yine ne hazindir ki, kendilerinden de cahil yapılar, şahıslar tarafından kandırılacaklar. Zaten bizatihi onlar tarafından cahil bırakılmaktadırlar, sistemli ve programlı bir şekilde. (((Akışı bozmadan bir misal verelim; kendi evinin yanmasını seyretmesi istenen, bir kova su alıp dökmesi istenmeyen gençlik nasıl bu hale gelmiş olabilir ya da böylesi emirlere nasıl tabi olabilir hatta böylesi vahim bir istekte bulunanlara nasıl olurda saygı duyabilir, biat edebilir?))) Bu tespitimi rastgele yapmıyorum, yoğun bir gençlik kitlesini gözlemleyerek yapıyorum. Hem de müzakere gözlemleri neticesinde yapıyorum bu analizi. Yemin ediyorum ciddi anlamda cahil bir gençlikle karşı karşıyayız. Gerçekten çok cahil bir gençlikle karşı karşıyayız, böyle söylediğim için kızabilirsiniz ama lütfen kusura bakmayın ortadaki gerçekliği görmezden gelemem, söylerken de içim sızlıyor. Burada maksadım kötülemek, ayıplamak değil, bir olguyu sarih olarak izah ve izhar etmek. Hastalığı teşhis ve tespit edip tedavi edilmesini sağlamaktır gayem. Sarsmak ve kendine getirmek gibi bir niyet taşıyorum ve taşıdığım bu niyetin kötü olduğunu düşünmüyorum, en azından riyakâr ve sahtekâr değilim. Gerçeği ya da gerçekliği kaya gibi ortaya koyuyorum ki, mesele anlaşılsın ve çözüm bulunsun. Ne sorduğunu bilmeyen, ne soracağını düşünemeyen, aldığı cevabı anlamayan bir gençlik var. Sorgulamaktan aciz, dinlemekten bihaber, dinlediğini anlamaya sonsuz uzak bir gençlik karşımızdaki gençlik. Çünkü gençlik maalesef okumaktan çok uzak hatta okumaya düşmanmış gibi tavırlar içinde yahut bize yansıyan öyle ama ateş olmayan yerden de duman çıkmazmış. Gençliğin hatta toplumun tüm katmanlarının, özellikle felsefeyle hiçbir bağı yok ve bu sonsuz tehlikeli, vahim bir durum. Zaten boş ve eylemsiz söylemler bunun kati bir hüccetidir. Gençliğin bir an evvel behemehâl felsefeyle dostluk bağları, sevgi ağları kurması lazım. Çünkü onları aydınlanmaya götürecek ilk kıvılcım felsefe yardımıyla oluşacak. Felsefe beyindeki tıkalı damarları açacak, uçup giden aklı yuvasına geri döndürecek ve akılları çalınan ama çalınan aklını felsefeyle geri kazanan gençleri gerçeklerin peşine düşürecek. Bu da soruları, sorgulamaları doğuracak, her bulunan cevap önyargıları parçalayacak ve hayata bir değil bin pencereden bakılmasını sağlayacak. Böylece yanlış bildiğimiz doğruları görmemizi sağlayacak. Nihayetinde kendini bilecek, tanıyacak ve artık büyük bir devrimin önündeki barikatları yıkıp atacak. Büyük insanlık devrimi denince tüm benliğini saran korku bulutlarını dağıtacak. Alışıldık, klişe kalıpları fırlatıp atacak ve daha özgür bir beyinle bakacak dünyaya, hayata ve insanlığa. Gençlik, maalesef, başkalarının cebine aklını koymuş ve sürmüş kendini yükün altına. Kendi aklını kullanmaya cüret edecek cesareti yok maalesef. Çünkü aklını ipoteğe vermiş. Analitik düşünemeyen, düşünürken senkronize yaparak düşünemeyen, analiz edemeyen, bilakis kesin inançlı bir gençlik duruyor karşımızda. Ve bu gençliğin ne kendine ne de insanlığa verebileceği hiçbir şey, katabileceği hiçbir değer olmayacak maalesef. Böylece toplu şekilde bir yok oluşa doğru sürüklenip gideceğiz, talihi bir türlü tersine döndüremeyeceğiz. Toplum olarak, tüm kesimlerimizle, felsefeye, toprak gibi, hava gibi, su gibi, güneş gibi ihtiyacımız var. Ya da toprağın havaya, suya, güneşe ihtiyacı olduğu kadar ihtiyacımız var. Bahusus, politikanın ve ilim-bilim tayfasının. Zira politikanın ve ilmin-bilmin cehaleti kadar tehlikeli bir cehalet yoktur ve insanlığı perişan eden, acılardan acılara sürgün kılan cehaletin adresi bu taraflardır.

 

‘’Aydınlanma, kendi aklını kullanmaya cüret etmekle başlar.’’ İmmanuel Kant


Tarih: 16.01.2023 Okunma: 227

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?