ALİYA İZZETBEGOVİÇ şöyle demiş. “Ben olsam,
Müslüman Doğu’daki tüm mekteplere ‘eleştirel düşünme’ dersleri koyardım.
Batı’nın aksine Doğu bu acımasız mektepten geçmemiştir ve birçok zaafının
kaynağı budur.” Kardeşim, handiyse Bilge Kralı hatmettim. Şimdi hatmettiğim o
bilgiler beynimde mahpus mu kalsın? O zaman niye okudum o fikirleri, niye
dinledim Bilge Kralı? Ya da niye her taraftan ‘’okuyun’’ nidalarını işitiyoruz
daima? Okumaya düşmansak niçin okuyun diyoruz, okuyun diyorsak niçin
okunanlardan edinilen bilgilerin konuşulmasına hayır diyoruz? Hepimiz haddimizi
bilmeliyiz. Kimsenin kimseye üstünlüğü yoktur, kimse kimseden üstünde değildir,
alçakta, herkes eşittir, öyleyse kimse kendisine ayrıcalık vehmedipte ona göre
hareket edemez. Birazcık samimi ve dürüst olmalıyız. Söylem de başka, eylem de
başka olmamalıyız. Dünya üzerindeki hiçbir yer kimsenin babasını çiftliği
değildir istediği gibi hareket edeceği, geri kalan da maraba değildir istenilen
gibi hareket edecek. ‘’Tecrübe en büyük öğretmendir’’ der Peyami Safa, peki
hayatı tecrübelerle dolu olan ve tecrübelerini de yazılı kaynaklar aracılığıyla
bizlere ulaştıran Bilge Kral’ı görmezden, bilmezden, duymazdan mı geleydim?
Hayır, bunu yapamazım, yapmadım, bilakis bu önce kendime, sonra insanlığa
ihanetim olurdu. Ve bendeniz hayatım boyunca ne kendime ne de insanlığa ihanet
eden bir hain olmadım. Kimse kusura bakmasın kardeşim insanlığın en büyük
felaketi cehalettir. Bu dünyada cehalet kadar yok edici bir şey yoktur. Bu ülke
bizim kardeşim. Bizim kardeşim bu ülke. Ve ülkemizi sevmekle, korumakla
yükümlüyüz. Onun, bunun, şunun ülkesi değildir burası, herkesin ülkesidir ve
herkes ülkesini sevmekle, korumakla, yükseltmekle sorumludur. Kimse ülkemizi
sevmemizin önünde engel olamaz. Ve bir ülke konuşarak, doğruları taltif edip,
yanlışları tenkit ederek yükselir, yücelir. Keza biz bu milletin evlatlarıyız. Ve
milletimizin en güzel hayatı yaşamasını isteriz ve milletimiz nasıl güzel yaşar
üzerine düşünmek, düşüncelerimizi paylaşmak ve eyleme geçirmek zorundayız. Hamurumuz
bu topraktan ve canımız bu toprağa emanet edilecek. Öyleyse ülkemizi,
milletimizi düşünmek zorundayız. Sorunlar üzerine düşünmek, çözüm önerileri
sunmak, dünü, bugünü, yarını konuşmak zorundayız. Doğruları teşvik etmek,
yanlışları tenkit etmek zorundayız. Tenkit elbette yaralayıcı değil yapıcı
olmalıdır ve biz de hayatımız boyunca daima yapıcı olduk, yapıcı olmaya devam
ediyoruz. Çünkü gayemiz, bağcıyı dövmek değil, üzüm yemektir ve yenilen
birlikte yenilirse yani paylaşılırsa güzeldir, şifalıdır. Bu ülkenin ve
milletin istiklalini ve istikbalini düşünmek zorundayız ve ona göre eylemlerde
bulunmak zorundayız. Öyleyse attığımız her adımı bu ülkenin ve milletin
istiklalini ve istikbalini düşünerek atmalıyız, atmak zorundayız. Şu ana kadar
söylediklerimin tümü, aklımın ve vicdanımın terennümleridir, yanlışsa müzakere
ederiz, doğruysa gereğini yaparız ama bunları söyledik diye namussuz olmayız.
Gerisi laf-ı güzaftır!
https://www.sozcu.com.tr/2023/yazarlar/ayse-sucu/yoneticiyim-diyorsan-bunlari-goreceksin-7589684/