'Maksadı' ve 'ölçüsü' son derece yerinde eleştiriler

GENEL HABERLER Misafir Yazar - 19.01.2009

Kürşat Bumin, Yenişafak

Cumhurbaşkanı'nın yaptığı her açıklamaya 'dokunulmaz” muamelesi yaptığım yok tabii ki.

Ama doğrusu, Gül'ün dünkü yazımda “önemli bir hatırlatma” olarak aktardığım sözleri “maksat” ve “ölçü” bakımından son derece yerindeydi. Cumhurbaşkanı Gül, Tuncay Güney'in 4 saat boyunca TRT ekranını kapatmasından bahisle (de) “Birçok insanın ismi sorumsuz bir şekilde televizyon ve gazetelerde gündeme geliyor. Bundan kaçınmak gerekir. Hem resmi hem de diğer basın kuruluşları dikkatli olmalı” diyordu.

Ama görünen o ki, benzerleri başkalarınca da dile getirilen bu eleştiri “resmi basın kuruluşu”nun umurunda değil.

Olamaz mı, yani “resmi” de olsa bir yayın kuruluşunun, ülkenin cumhurbaşkanı bir yayınını eleştirdi diye hemen yelkenleri indirmesi mi gerekir?

Ne münasebet, tabii ki hayır. “Kamusal yayıncılık”tan devletin papağanı olmayı anlamıyorsak, yayın kuruluşu (resmi de olsa) gerektiğinde başını dik tutabilmelidir. “Özerklik” dediğimiz hal de zaten bunu gerektirmiyor mu?

Ancak, söz konusu yayın dolayısıyla TRT'ye yöneltilen eleştiriler karşısında kurumun bambaşka bir havada olduğunu gözlüyoruz. TRT, kendisine yöneltilen -son derece haklı- eleştirilere yayın ilkeleri ya da politikası çerçevesinde cevap vereceği yerde, son derece “alıngan” bir ruh hali içinde millete laf yetiştirmeye çalışıyor sanki. Kurumdan yapılan açıklamanın şu başlangıç cümlesine bakın mesela:

“Kimi çevreler günlerdir TRT'yi konuşuyor, TRT'yi eleştiriyor. Haksız, yersiz, kimi zaman da ölçüyü aşan iddialar dile getiriliyor.”

“Resmi basın kuruluşu”nun yayınını eleştirenlere bir hakaret etmediği kalmış!

TRT'nin sitesinde yer alan resmi açıklamanın neredeyse tamamına bu ruh hali hakim.

İsterseniz yazıya, açıklamanın önemli bölümlerini aktarıp üzerinde konuşarak devam edelim:

TRT açıklaması Tuncay Güney'in TRT'ye varıncaya kadar başka birçok televizyon kanalına çıkarıldığından bahisle şu sitemde bulunuyor: “O medya organları, bunları yaparken iyi haberci oluyor ama TRT, Güney'i ekrana çıkarınca bu doğru karşılanmıyor. O medya organları Güney'i, 'Ergenekon'un kilit ismi' olarak tanımlıyor, açıklamalarına itibar ediyor, bu kişi TRT'ye çıkınca birden bire 'meczup, şarlatan' oluyor.”(!)

Alıntının sonuna “!” işaretini koydum, çünkü TRT'nin eleştiriler karşısında kendisini korumak için seçtiği bu en sağlam siper gerçekten inanılır gibi değil. Bu sözlerden anlıyoruz ki, karşımızda, özel televizyon kanallarını izleyip “Ben de isterim, benim neyim eksik!” diye sızlanan bir “kamusal yayın” kanalı vardır.

“Onlar bunu yapınca iyi olur ama ben yapınca millet üzerime geliyor” ruh hali.

Bu sitem, bu yakınma karşısında ne diyebiliriz? Diyecek çok şey var ama uzun kaçar. Ama hiç değilse şunu söylemeyi atlamayalım: Sen eğer o “kimi kanalları” örnek alırsan bu iş nerede biter? Onlar ne kadar insan öldürdüğünü hatırlamayan eski bir özel harekatçıyı bile ekrana çıkarıp reyting alıyorlar. Yoksa onlarla onların pistinde yarışmak gibi bir istekle mi dolusun?

TRT açıklaması, Güney'in 2001 yılında verdiği ifadenin CD'lerinin bütün televizyon kanallarında yayınlanmasından bahisle şöyle devam ediyor: “TRT Haber Merkezi aynı gün, Güney'in bu iddialarını yayınlamadığı gibi, karalayıcı iddialarını haber unsuru olarak da değerlendirmedi.”

Bakın ne güzel. TRT tabii ki böyle davranacak. Avukatlardan edinilen CD kayıtlarının üzerine tabii ki -diğerleri gibi- atlamayacak.

Ancak açıklamanın bundan sonrası yine yalpalamaya başlıyor:

“TRT Haber Merkezi, Tuncay Güney'i ekrana çıkarırken de aynı hassasiyeti gösterdi.”

Anlaşılan o ki, CD'lerde devre dışı kaldığını gören TRT, bunun acısını ekranını Tuncay Güney'e 4 saat açarak çıkartmayı seçmiş.

Oysa yapılması gereken, tabii ki, CD'ler konusunda sergilenen “hassasiyet”in röportaj konusunda da tekrarıydı.

TRT açıklaması “Herkese söz hakkı verildi ama kimse olumlu cevap vermedi” savunmasıyla sürüyor. Bu bahsi uzatmak istemiyorum, çünkü dünkü yazımda da belirttiğim gibi bu savunma gerçekten gülünç. Ekranına çıkarttığın adam millete demediğini bırakmasın; ama sen hâlâ “cevap haklarını kullanmadılarsa ben ne yapabilirim” diye üste çıkmaya çalış.

Açıklamanın şu son cümlesi de dikkat çekiciydi doğrusu: “Herkesin kabul etmesi gereken şey; TRT'nin habercilik refleksinin arttığıdır.”

Görüyorsunuz; bayağı tehditkâr bir üslup! Peki habercilik refleksinin böylesini kabul etmezsek ne olacak?

TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin'in Star'dan Hadi Özışık'ın dünkü yazısında yer alan konuya ilişkin özel açıklamasından da birkaç satır söz etmek isterim.

Özışık, “Telefon ahizesinin öteki ucunda İbrahim Şahin var” diyerek başladığı yazısının bir bölümünde TRT Genel Müdürü'nün görüşlerine yer veriyor.

Şahin'in eleştirilere ilişkin bazı açıklamaları şöyle:

“Bu suçlamayı kabul etmiyorum. Biz gazetecilik yaptık. TRT, Mehmet Ali Birand'ın yaptığını yaptı. Hürriyet, Tuncay Güney'le nasıl 'yılın röportajı'nı yaptıysa biz de onu yaptık.”

“...Ne yapsaydık, eskisi gibi protokol gazeteciliği mi yapsaydık?”

“...Sen de gazetecilik yap kardeşim, yapamıyorsan kılıf uydurma. Bakın açık söylüyorum, bu baskılar bizi yıldıramayacak. Yemezler artık. Biz bundan böyle bu şekilde yayınlar yapacağız, işlerine gelirse...”

Ne desem bilmiyorum ki... “Yemezler” ya da “işlerine gelirse” gibi ifadelerle örülmüş bu açıklama TRT açısından iyi bir gelişmeye işaret etmiyor.

Ne diyordu Cumhurbaşkanı?

“...Bundan kaçınmak gerekir. Hem resmi hem de diğer basın kuruluşları dikkatli olmalı.”

Arşiv


Tarih: 19.01.2009 Okunma: 763

YORUMLAR

Yorumunuzu ekleyin.

İsim: *

E-posta Adresiniz: *

* (E-posta adresiniz paylaşılmayacaktır.)

Yorum: *

Güvenlik Sorusu:
Türkiye'nin başkenti neresidir?

İ.Hakkı Cengiz

27.12.2008 - 12:34

"Herkes toplumsal kurtuluşun peşine düşmüş, kimse bireysel kurtuluşun peşinde değil, tabi bu sorumluluktan kaçmanın yolunu açıyor, toplum günah keçisi oluyor..." Burası çok mühim. İşte çöküşün temelindeki sebep! Yüreğinize sağlık. Selâmlar...

İ.Hakkı Cengiz

27.12.2008 - 12:34

"Herkes toplumsal kurtuluşun peşine düşmüş, kimse bireysel kurtuluşun peşinde değil, tabi bu sorumluluktan kaçmanın yolunu açıyor, toplum günah keçisi oluyor..." Burası çok mühim. İşte çöküşün temelindeki sebep! Yüreğinize sağlık. Selâmlar...