Nasıl bozuldu insanlar? Nasıl çürüdü ahlaki değerler?
Dünyanın peşine düştük, sefahatin diplerinde boğulduk, karanlık dehlizlerde
kaybolduk. Alimler çarpıttı, amirler sapıttı, insanlar battı. Ne alimler ıslaha
çalıştı, ne amirler salaha erdi, ne de insanlar anladı ve gördü. Nihayetinde
tefessüh ettik yekpare olarak. Kimse; bi dakika durun kalaballıklar, bu sokak
çıkmaz sokak demedi. Diyende dinlenilmedi, duyulmadı. Herkesin bir derdi vardı
ve derdinin peşine düştü, olan biteni kimse görmedi. Herkes girdiği yola uydu, dinledi
ama duymadı, baktı ama görmedi, yolu değiştirmek için uğraşmadı. Hep birlikte
çürümeye razı gelinde, nihayetinde büyük rantlar olan yolda. Rant oldu
derdimiz, rahata ermekti gayemiz. Derdimize dermanı bulduk, gayemize mülaki
olduk ama bu meyanda da her şeyi ters yüz edip bozduk, bozdukça bozulduk. Dünyayı
sevdik, çok sevdik, o kadar sevdik ki, sevgimiz celladımız oldu. Sevginin ne
olduğunu bilmiyorduk. Çünkü sevgi yaratırdı, öldürmezdi, düşünemedik. Severken
öldürüyorduk artık. Keşke sevmeseydik ama yaşayıp yaşatsaydık. Zira
akledemedik, etmediğimiz tek şeydi bu, etmemiz gereken tek şey olduğu halde.
Aklımız durdu, hissimiz kaynağında doğmadan öldü. Ve biz olduk, bizim
celladımız. Ama hep başkalarını cellat bildik. Çünkü kendini görememek,
başkasını görmek kolay olandı, kolayı seçtik. Böylece hiç düzelmemiz
gerektiğini anlamadık, başkalarını düzeltmeye çalıştık ve buna öyle alıştık ki,
artık alışkanlıklarımız bizi şaşkına çavirdi. Yazık oldu, acı oldu, feci oldu.
Olan oldu ama sonumuz oldu. Çünkü solduk, çürüdük, koktuk. Yeniden dirilmek
mümkün mü? Geri dönüş kolay mı? Kirli ve tuzlu denizden çıkmak işimize gelir
mi? İçimiz acıyor mu? Acıyorsa belki umut vardır ama acıyor mu? Hiç sanmıyorum.
Çünkü acı için, acıyacak kalp gerek!
!
YORUMLAR
İ.Hakkı Cengiz
22.04.2024 - 19:04
Önce, her satırının yanındayım. Duygu ve düşüncelerime tercüman olan tespit ve uyarılar. "Herkesin bir derdi vardı ve derdimizin peşine düştük." Bozulma, daha çok gençlerde aranır, orada bulunur ve büyüklerin hiç kabahati yokmuş algısı yaratılır. Yazdıkların, çok kısa önce yaşadıklarımla bire bir örtüşüyor gibi geldi bana: Cumartesi günü, İzmir Kitap Fuarı''nda 1930 (bin dokuz yüz otuz) doğumlu bir yazarla tanıştım. KÖY ENSTİTÜSÜ mezunu. Fizik ve zihin sağlığı gayet yerinde. İki gün boyunca, birkaç saat yan yana durduk. 600''den fazla çocuk kitabı yazmış. İlk gün iki kitabını satın aldım. İkinci gün, kendisine iltifat da ederek bir kitap daha satın aldım. Yahu arkadaş, yan yana duruyoruz, sen kimsin, necisin, sizin de kitaplarınız var, ne yazıyorsunuz...vb. gibi bir tek soru sormak aklına gelmedi. Hatta adımı bile sormadı. Tamamen BENMERKEZCİ olduğunu gözlemledim. Herkes onunla ilgilenmeli, o kimseyle ilgilenmemeli! Hani, Köy Enstitülerini öve öve bitiremiyırlar ya... Buyurun size Köy Enstitülü... Örnek bir Köy Enstitülü! Bilmiyorum, ilgisiz bir yorum mu yaptım? Ama içimi döktüm. Bozulma korkunç. Kalemin daima kesikin olsun... Var ol can kardeşim. Gönülden selâmlar...
Özgür Deniz
22.04.2024 - 19:33
Eyvallah saygıdeğer paşam. Valla nasıl yazdım bilemedim. Gövdem yorgun, aklım durgun, kalbim bezgin, kafa bi milyon. Hayat meşgalesi işte. Gözümüzün gördüğü, kalbimizin hissettiği, vicdanımızın sızladığı durumlar işte. Büyükler madam olmayaydı, gençler adam olurdu kuvvetle muhtemel. Hayata dair gözlemlediklerimizi yazıyoruz naçizane, illa ki örtüşen tarafı vardır paşam. Bir de insan çocuğu işte kim bilir ne derdi vardır. Gözler gülerken kalpler ağlar bazen. Gözler görür ama akıl bi milyondur. Ama yine de söylediklerinizde haklısınız. Merak diye bir şey var. İnsan merak eder yani. Tabi bu biraz da ego gibi geldi. Bazıları öyledir maalesef umursanmak ister ama kendisi umursamaz. Hayatın gariplikleri. İnsan rahatlamak ister, bu yüzden kalbini aklını boşaltmak ister paşam. Maalesef tahminler ötesi bir bozulma, çürüme. Yapacak bir şey yok. Kalben bilmukabele ve sonsuz teşekkürler saygıdeğer paşam. Derin saygılar.