Eleştiriye neden bu kadar tahammülsüzüz?
Bir yakınımız veya hiç tanımadığımız biri eksiğimizi, yanlışımızı, hatamızı söylediğinde kendimizi ölecek gibi mi hissediyoruz?
Cismen ölmediğimize göre, ölen neremiz?
Gururumuz, nefsimiz, kibrimiz mi?
Kendimizi hatasız, günahsız, yanlışlardan korunmuş mu görüyoruz?
Asla hata yapmayan, asla eksiği olmayan mükemmel bir insan olduğumuzu mu sanıyoruz?
Tabii ki öyleyiz!
En iyisini yaparız… En iyisini yazarız.
En doğru biziz, en dürüst biziz, en ahlaklı biziz. Asla hata yapmaz, günah işlemeyiz.
O vakit, niçin eleştirilelim?
Biz, hatasız, mükemmel insanları eleştirmek kimin, ne haddine?
Bizi daima övmeli, mükemmel iş ve eserlerimize hayranlık duymalılar!
İşte, bu gururdur…
Bu nefse esarettir…
Bu kibrin ta kendisidir.
Bunlar zehirdir. Bunlardan kurtulmak şarttır.
Bakın; Budistler, egonun veya nefsin ölümü anlamına gelen, “büyük ölüm”den bahsederler. Eğer sizi eleştiren kişiyle içtenlikle hemfikir olursanız, sıklıkla ölüyor gibi hissedersiniz. Aslında, gururunuz ve “nefs” algınızın ikisi de ölmek zorunda ama sizi eleştiren kişiyi ustaca ve açık bir kalple yatıştırırsanız öldüğünüz anda aslında, yeniden doğacaksınız. Başka bir deyişle, ölümünüz ve yeniden doğuşunuz aynı şeydir. Kavga ettiğiniz birini yatıştırdığınızda, her ikinizin de birlikte ölüp, birlikte yeniden doğduğunuzu söyleyebiliriz. Çünkü başınıza bela olan düşmanlık, güvensizlik ve hayal kırıklığı anında sıcaklık, sevgi ve saygıya dönüşecek.*
Beni eleştiren kişi, benim en samimi, en gerçek dostumdur. Benim nefsimi, gururumu, kibrimi öldürüyor. Bana yeniden doğma, dirilme fırsatı veriyor. Bana yepyeni bir sayfa, taptaze bir başlangıç imkânı sunuyor
Eleştiri, hazinelerle ölçülemeyecek kadar değerli…
Muhteşem bir gençlik, dinçlik, yaratıcılık iksiri…
--------------------------------------------------
(*): Dr. David Burns, Birlikte İyi Hissetmek, S. 143
x x x
İLGİLİ YAZILAR
Kadın ve Erkek Neden Birbirini Anla(ya)mıyor?