İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, sığınma hakkını şöyle tanımlar: “Herkesin zulüm karşısında başka ülkelere sığınmacı ve bu ülkelerce sığınmacı işlemi görme hakkı vardır”. (madde 14/1)
Tanımda, iki kez geçen “sığınmacı” kavramına dikkatinizi çekerim. “Sığınmacı”, ülkesini terk etmek zorunda kalıp başka bir ülkeye giden kişileri tanımlayan uluslararası resmî bir kavramdır. Yoksa kimseyi aşağılamak için öne çıkarılan bir terim değildir.
Mültecilik, hukukî bir statüdür. “Mülteci”, sığınma talebi kabul edilen kişidir. Mülteci statüsü kazanan kişilerin, uluslararası anlaşmalarla kabul edilmiş hakları vardır.
TÜRKİYE AÇISINDAN DURUM
Türkiye, “coğrafî sınırlandırma” uygulayarak mülteci haklarını kabul ediyor. İmza koyduğu anlaşmalara göre, Türkiye, Avrupa Konseyi ülkelerinden vaki olabilecek sığınmacıları mülteci olarak kabul ediyor. Onun dışındaki ülkelerden gelen iltica başvurularını kabul etmiyor. Bununla beraber, ülkeye sığınan yabancılara, “geçici koruma” statüsü ve bu kişilere geçici koruma kimliği veriyor. Geçici Koruma Kapsamında (GKK) olanlar, sağlık hizmetlerinden ve çocukları eğitimden yararlanıyor. İşverenler başvurması halinde, çalışma izni verilebiliyor. Türkiye, geçici koruma altındaki kişilerin üçüncü ülkelere geçişini sağlamayı en iyi çözüm yolu olarak görüyor. Bu sağlanamazsa, ülkemizde bulunan yabancıların bir gün ülkelerine döneceğini veya Türkiye’den başka ülkelere gitmek için ayrılacaklarını var sayıyor.
Türkiye, geçici koruma altındakilere ve onların Türkiye’de doğan çocuklarına vatandaşlık hakkı vermiyor. Vatandaşlık hakları, belli bir değerin üzerinde mülk sahibi olmak, Türkiye’de yatırım yapmak gibi çok özel şartları yerine getirebilen yabancılara veriliyor.
ENSAR ve MUHACİR
Muhacir, kelimenin tam anlamıyla “göçmen” demek.
Suriye’den kitleler halinde göç başlayıp da bu kadar kişiye nasıl ev sahipliği yapacağız endişeleri baş gösterince, iktidar, “onlar muhacir, biz ensarız” şeklinde dinî bir söyleme başvurdu. Böylece, tepkileri azaltmayı hedefledi. Tepkiler gerçekten azaldı. Çünkü, dinî söylemde, muhacir, Mekke’de zulüm gördükleri için, Hz. Muhammed’le birlikte Medine’ye göç eden Müslümanlar için kullanılan bir terimdi. Ensar ise, Hz. Muhammed ve onula gelenlere ev sahipliği yapanlara, muhacirleri misafir edenlere verilen isimdi. Dolayısıyla, ensar olmakla sevap işlediğimizi kabul ediyor, Hz. Peygamber’i misafir edenlerle kendimizi özdeşleştiriyorduk.
Bu söylem, tepkilerin uzun bir süre sınırlı kalmasını sağladı. Fakat göçün ardı arkası kesilmeyince, tepkiler arttı. Ensar ve muhacir söylemi yavaş yavaş unutuldu. Sınır şehirleri ve kasabalarına, büyükşehirlere aşırı Suriyeli, Afgan ve diğer ülke vatandaşlarının doluşması, başta güvenlik olmak üzere, sosyal, ekonomik ve kültürel kaygılar yarattı. En önce, iktidar kanadı, sığınmacıları durdurmanın ve ülkeye girmiş olanları bir an önce geri göndermenin yollarını aramaya başladı. Onun için güney ve doğu sınırlarımıza duvarlar, tel örgüler inşa edildi… Onun için Suriye’de kontrolümüzde olacak alanlar yaratıldı ve bir kısım Suriyelinin bu bölgelerde ikameti sağlandı.
GÖÇÜN TARİHÎ ve DİĞER BOYUTLARI
Osmanlı İmparatorluğu gerilerken, toprak kaybederken ve çökerken, başta Rumeli olmak üzere, kaybedilen topraklarımızda yaşayan soydaşlarımız, anavatana dönmek zorunda kalmışlardır. Onların Türkiye’ye gelişiyle, Suriyelinin, Iraklının, Afganlının gelişi arasında hiçbir benzerlik yoktur.
Kaybedilen Osmanlı topraklarından anavatana gelen Türkler, vaktiyle, yüzyıllar önce, fethedilen topraklar Türkleştirilsin diye anavatandan oralara gönderilen Türklerin torunlarıdır. Yani Türkler zaten, önceden ayrıldıkları topraklarına geri dönüyorlar. Türkler, Türkiye’ye dönüyor. Bu, Erzurum veya Mardin’den bir ailenin İstanbul’a veya benim Sandıklı’dan İzmir’e göçmem gibidir. Bununla, Türk’le, Türkçeyle hiç alakası olmayan kişilerin ülkeye dolması kıyaslanabilir mi? Bu kıyaslamayı yapan şuurunu kaybetmiştir.
Öte yandan, bugün de başka ülkelerden gelen Türklerle, başka etnik kökenden gelenler aynı sınıfta görülmemeli. Anadilimi konuşan, kültürümle yoğrulanla, bu kültürle hiç ilgisi olmayanlar, bizim açımızdan bir tutulabilir mi?
Asla ırkçılık yapmıyoruz. Her insanın güven içinde yaşama hakkını kabul ediyoruz. Bunu sağlamak için de elimizden geleni yaparız, şimdiye kadar yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Ülkemize sığınmak zorunda olanları anlıyoruz. Zor durumda olduklarını biliyoruz, görüyoruz.
Onların ve bütün dünyanın da bizi anlamasını bekliyoruz. Ülkenin bir kapasitesi var. Aşırı sığınmacı akınından kaynaklanan iç ve dış güvenlik sorunlarımız var. Bu ülkenin ekonomik sıkıntıları, sağlık ve eğitim problemleri, büyük istihdam açığı var.
Konuyla ilgili olarak kaleme aldığım ve bağlantılarını aşağıda verdiğim yazılarda diğer bilgi ve görüşlerimi dile getirmiştim. Ayrıntılar için o yazılara bakılabilir.
Umarım, mülteci, sığınmacı ve göç konularındaki tartışmalar, bu bilgiler ışığında doğru bir zemine oturur, yanlış anlaşılma ve algılar son bulur.
x x x
İLGİLİ YAZILAR
Balkan Türkleri Türkiye’nin Nüfus Kalitesini Yükseltti
SIĞINMACILARDAN MEMNUNİYET NASIL OLUYOR?
Suriyeliler vatandaşlığa nasıl alınmalı?
BALKANLARI ZİYARET: Öneriler, Uyarılar, Fırsatlar